Hep bizlere insan olmamız ya da iyi bir kul olmamız salık
verilir.
İyi bir kul (insan) olabilmenin gereksinimleri vardır.
Eğitimin kul olabilmenin de şartları arasında olduğunu anlatan
bir örnek ile başlayalım;
“Mantarın zehirli olup olmadığını öğrenebilmek için eğitimi
şart. Mantar eğitimi alınmasının sebeplerinden biri zehirli olup
olmadığını anlamak içindir.”
İnsanın hem insanı tanıması hem de kendi insanlığını (kulluğunu)
tanıması gerekiyor.
Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen güzel bir kelam vardır; İlim
ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.
İnsan kendini tanımadığı sürece insanları tanıyamıyor.
Bu minvalden hareketle bakıldığında insan mantarın zehirli olup
olmadığını anlamak için bile eğitim alması gerekiyorsa kendisini
tanıyabilmesi için bir eğitimden geçmesi gerekmiyor mu?
İnsanı anlayabilmenin Allah'ın kulunu anlayabilmenin yolu da
eğitimden geçiyor.
Bu eğitimin başlangıç noktası ve özü Kur'an'ı anlamaktan
geçiyor.
Kuranı anlayamadan insan olamayız. Kur’an-ı anlayabilmenin en
kolay yolu da insanların en şereflisi Hz. Peygamber’in sözleri ile
(hadis) desteklenmesidir.
Meşhur İstanbul vaizlerinden merhum Timurtaş hocadan
dinlemiştim;
İngiliz Başbakan Gladstone bir gün lortlar kamarasında
bakanlarını topluyor.
Müstemleke (sömürge) Bakanı’na diyor ki; İslam coğrafyasının
tamamına hâkim olabildik mi?
Sorunun sorulduğu dönem İngiltere’nin Mısır, İskenderiye ve
birçok Afrika ülkesinde sömürge yaptığı dönem.
Müstemleke Bakanı; hayır efendim bütün İslam coğrafyasına hâkim
olamıyoruz-olamadık!
Neden? Sorusuna verilen cevap; Kur'an'ın anlaşılmaya yönelik
izahatının, tefsirinin yapıldığı ülkelerde hakim olamıyoruz. Çünkü
onlar Kur’an-ı anladıkça Allah ile münasebetlerini koruyorlar.
Başbakan Stone hemen talimat veriyor, şu dakikadan itibaren
bütün işlerinizi bırakın. İşiniz İslam coğrafyasındaki insanların
Kur'an'la bağlantılarını koparmak ve yüreklerinden, ellerinden
almak olsun.
Günümüze bakıldığında; Kur'an'dan, Hadis’ten o kadar
uzaklaşmışız ki sadece metin olarak Arapçasını okuyabilene büyük
hürmet gösteriyoruz!
Yani tabiri diğer ile İngiliz-Yahudi medeniyeti elimizden ve
gönlümüzden Kur’an’ı almayı başarmış durumda!
Sadece dilimizde bırakmış!
Tefsiri, izahı ve hükmüyle bir işimiz yok!
İslam coğrafyasının son kalesi hükmünde olan Türkiye olarak
Kur’an-ı, Peygamberi, hadisleri anlamaz isek dinin özünü, kulluğun
şiarını anlayamayız.
Asrısaadeti anlayamaz isek siyaseti kulluğun merkezinde icra
edemeyiz.
Bütün bu yazdıklarımı önce kendi nefsime sonrasında okuyanlarıma
salık veriyorum!
Okunan ayet gırtlaktan aşağı inmiyor ve okuyanı inşa
etmiyorsa neden okunuyor!?
Yüreğimizden sökülüp, sadece dilimizde bırakılan Kur’an
ve Peygamber ölçüsü şeklindeki hayat nedeni ile uzun yıllar boyu
eğitim, askeri, iktisâdi ve sınaî bakımdan içten ve dıştan
kuşatılmış durumdayız.
Kültürel ve eğitim-öğretim plânımızı Kur'an yasalı,
Peygamber ölçülü yaşamalıyız.
Kul ve insan olabilmenin referansı anımızdaki ve istikbalimizde
ki bütün kötülükleri bertaraf edecektir.
İnsanın mantar gibi zehirlisi olur mu? Bunu size
bırakıyorum!
Lakin iyi biliyorum ki ne olduğunu anlamak için eğitim şart!