İktidardan KCK'ya karşı 3 adım
Abone olTerör örgütüne her türlü araçlarla yüklenen iktidar, 1990'lı yıllara dönüş olmayacağının sinyallerini işte bu kararlarla veriyor.
Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Son dönemdeki alınan bazı kararlar
hükümet, "özgürlük ve güvenlik dengesini" ihmal
etmeyeceğinin mesajını veriyor. KCK operasyonlarıyla bazı
kesimlerin endişelerini bu adımlarla giderme
peşindeler.
Köyleri boşaltarak ya da itirafçıları kullanarak şüphelileri öldürmek, PKK'nın "kökünü kurutmadığı" gibi, daha da büyüttüğü tecrübeyle sabit.
ÜÇ KRİTİK GELİŞME
Son 10 günde ortaya çıkan üç gelişme hükümetin terazinin ölçüsünü kaçırmak istemediğini gösteriyor. Van'da 68 yıl önce 33 köylüyü kurşuna dizen Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın adı kışladan silindi. 12 Eylül döneminde işkenceyle suçlanan üst düzey yöneticilere karşı özel yetkili savcılığın yürüttüğü soruşturma basına sızdı. Üstelik o isimler arasında AK Parti'nin eski Savunma Bakanı Vecdi Gönül de var. Gönül o dönemde Ankara valisiydi.
"Derin devletin kara kutusu" olarak nitelenen
Mehmet Ağar'a Susurluk davasından "örgüt lideri" olduğu
gerekçesiyle 5 yıllık hapis cezası verildi. Ağar'ın 1997'de
başlayan Ağar'ın yargılama süreci 2000 yılında son bulmuştu. Dosya
2008'de yeniden açıldı. Her an herşeyin yaşandığı Türkiye gibi
ülkede, bu gelişmeleri yürütmeden soyutlayıp "yargının
görevi" olarak görmek iyimserlik olur.
MÜCADELEDE YENİ DÖNEM
İşte bu gelişmeler direkt olmasa da PKK ile mücadelede
paralellik taşıyor. Hükümet İmralı ve PKK'ya karşı bakışını 12
haziran seçimleri sonrası tümden değiştirdi. "Her
cephede" içte ve dışta terör örgütüne karşı
"savaş" veriyorlar. PKK'ya karşı
"ılımlı", "hoşgörülü" ve
"şirin görünmekle" suçlanan AK Parti iktidarı, her
türlü araçla Kandil'e yükleniyor.
TERÖRÜ EN ALT SEVİYEYE İNDİRME
Yeni konseptte "PKK'nın bitirilemeyeceğinin"
farkında olan hükümet, terörü "minimize" etmenin
gayretinde. Çabalar da bu yönde zaten. "Barış" ve
"müzakere" yoluyla silahları susturma çabasının
işe yaramadığını anlayan hükümet, "farklı
yollarla" PKK'yı dize getirme peşinde.
DERİN DEVLET SAHADAN ÇEKİLİNCE
İşte bu mücadelede hükümeti avantajlı kılan unsur, "derin
devletin" ortadan kaldırılmasıydı. AB ile üyelik
müzakereleri, yeni anayasa süreci, "askeri
vesayetin" kalkması, açılım Başbakan Erdoğan'ın hanesine
yazılan artılar oldu. Sabırla bölge halkını PKK'dan ayrı tutma
çabası da, bu mücedelede dikkat çeken bir başka önemli ayrıntı.
PKK ORTADA KALDI
Karşısındaki gücün hiç değişmediği ortada. 1990'lı yıllarda da aynı
terörü sergileyen PKK'nın eylemleri neden şimdi göze batıyor? Çünkü
karşısındaki devlet eskisi gibi değil. Yanlışı yanlışla yok etme
politikası artık yok. Faili meçhuller ve çeteler cirit atmıyor. Hal
böyle olunca tabiri caizse PKK'nın "stalinist, baskıcı,
gaddar, zalim" yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
DEVLET KAYBETTİĞİ OTORİTEYİ YENİDEN KURMAK
İSTİYOR
"Derin devletin" bölgede
"tedavülden" kalkmasıyla ortaya çıkan boşluğu
PKK'nın doldurduğu çok açık. İşte bu otorite boşluğunu iktidar yeni
farketti. 2009 yılından başlayarak hız kazanan KCK operasyonları
da, bu açığın kapatılmasının bir başka tezahürü.