Esselamualeyküm Padişahım,
Velaykümesselam Üstadım,
Bitlisi: Selamlaştığımız günü hatırlar mısınız
devletlu Padişahım? Nasıl da İslami ölçüler içinde anlaşmıştık
değil mi? Ben arkadaşlarım adına istişareyle hazırladığımız bir
antlaşma paketini size sundum, siz ise tereddütsüz kabul buyurdunuz
ve işbirliği içinde, ak ve kara günde selamlaşarak beraber
yaşadık.
Yavuz: Evet evet, zaten o anlaşmanın yüzü suyu
hürmetinedir ki ahret azabından kurtulduk, burada birbirimizin
yakasına yapışmadan dostça bir araya gelebililiyoruz, ne mutlu
bize.
Bitlisi: Padişahım sizce torunlarımız niye
aralarında kavgalı hale geldiler? Tekrar selamlaşma imkanları var
mı?
Yavuz: Niye olacak bizim takip ettiğimiz yolu
bıraktılar, kavga kargaşa oradan başladı yoksa TBMM’yi beraber
kurana kadar da aralarında bir sıkıntı yoktu, ebetteki selamlaşma
imkanları var, yeter ki ikimizin takip ettiği yolu ansınlar, o
yolda gitsinler aynı sonuca varacaklarına inanıyorum. Önce
aralarında muhasebe yapmaktan vazgeçsinler, çünkü selamlaşmışsanız
eskinin üzerine sünger çekmeniz lazım, ayrıca müzakereden de
vazgeçmeleri gerek, hatırlarsanız bana sunduğunuz maddelerden
hiç birine itiraz etmemiştim.
Bitlisi: Elhemdulillah benim torunlarım
irkildiler, kendine geldiler, galiba atalarının yolunu takip etmeye
hazırlanıyorlar. Baksana Padişahım son referandumda ülkemizin önünü
açmak için nasıl da ışık yaktılar, ben bunu hayra yoruyorum siz ne
dersiniz?
Yavuz: Ben de keyif aldım bu tavırlarından,
üstelik benim ruhum da Külliyede uyanacak gibi, görmediniz Bitlisin
sesi Ankara’da nasıl karşılık buldu, gönderilen selamı Külliye
havada bırakmadı, evet seçim sonuçları “başım gözüm üstüne”
şeklinde cevap olarak kabul buldu.
Bitlisi: Yani umunuz var ki o eski günler gibi
tekrar torunlarımız aralarında selamlaşır ha ben öyle anladım
Devletlum.
Yavuz: Neden olmasın? Kürtler ve Türkler ta
Malazgirt’ten beri işbirliği içindedirler. Yeter ki bu işe
gavurlar karışmasın, onlar karıştıkça her seferinde bir gün bozma
ihtimali için bir kapı bırakırlar. Buna dikkat etmek lazım. Zaten
düşman parmağını sokmasaydı birkaç yıl önce aralarında anlaşmak
üzereydiler.
Bitlisi: Torunlarınıza söyleyecekleriniz
var mı?
Yavuz: Olmaz mı elbette ki var, tarihini iyi
okusunlar, o günün şartlarında nasıl da selam ve dua ile barışık
bir hayat yaşadığımızı hayal etsinler ve üzerine başka başka
güzellikleri de ekleyerek biri diğerine sıkıntı vermeden yaşasınlar
derim. Üstelik Kürt kardeşlerinden üzür dilesinler derim.
Yavuz: Sizin torunlarına bir tavsiyen var
mı?
Bitlisi: Olmaz olur mu? Öncelikle kendine
gelsinler, köküne insinler, tarihleriyle barışsınlar, yaşadıkları
sıkıntı Türklerden değil Türkçe konuşan düşmanlarından
yaşadıklarını bilsinler, bir kısım düşmanlar Kürtleri bir kısmı da
Türkleri destekleyerek onları birbirine düşürüyorlar, yazık günah
olan onlara oluyor, düşman da perde arkasında kıs kıs gülüyor.
Türkler bunu fark etti, ama Kürtler hala fark etmedi galiba fakat
uyanmak üzereler şu anda iyi bir anı yaşıyorlar inşallah aralarında
selamlaşırlar.
Bitlisi: Bu konuda açık bir teklifin var mı?
Külliyenin ruhuna
Yavuz: Tabi var, Ey torunlarım bin yıllık
kardeşlerinizi doğrudan muhatap alın insani ve İslami tekliflerine
kulağınızı açın, bu kavga ve kargaşayı daha fazla uzatmayın bu
meziyet büyük devletinizin genlerinde saklıdır.
Yavuz: Sizin torunlarınıza bir tavsiyeniz var
mı?
Bitlisi: Ebette ki var, Bizim o zamanlar
yaptığımız gibi yeterli düzeyde bir sayı ile herkesimden kimselerle
istişareler yaparak, mümkün olduğu kadar asgari müştereklerde
ittifak etsinler, ölçü olarak ilahi adaleti düstur olarak kabul
etsinler, yabancılardan ve projelerinden uzak dursunlar ve
Külliyeyle selamlaşsınlar umut ediyorum bizim anlaştığımız gibi
anlaşırlar.
Hay Allah sizden razı olsun Üstadım,
Allah sizden de razı olsun Padişahım.
…………………
Sevgili dostlar işte mesele bu ister inanın ister inanmayın, ya
bu yolu takip edersiniz yada düşmanlarınız sizi oyuncak gibi
parmaklarında oynatır. İşin sırrı selam ve duada saklıdır.
Benden söylemesi.