İçlerine Akar Onların Gözyaşı

İçlerine akar onların gözyaşları, içlerine… Evet, bazen haykırırcasına böğüre böğüre ağladıkları da duyulur. Duyulur ama içlerine akan damlalar kadar onları incitmez; dışlarına akan gözyaşları.

Mustafa Sadık İNCEDEMİR sadiki@internethaber.com

İçlerine akar onların gözyaşları, içlerine…

Evet, bazen haykırırcasına böğüre böğüre ağladıkları da duyulur. Duyulur ama içlerine akan damlalar kadar onları incitmez; dışlarına akan gözyaşları.

Zaten içlerine akan damlalar kadar da onları tüketemez.

Çünkü tutamadıklarıdır sizin gördükleriniz.

Faklıdır onların size olan sevdası; tarifi olmaz, başka yürekler zaten hiç taşıyamaz. Ama öyle bir yürek vardır ki onlarda; taşınmaz sanılan sevgi; onlarda her geçen gün artar. Artar ama yine de yetmez; ne içlerini, ne de içlerindeki sevgilerini anlatmaya…

Gün olur; her derdinize deva olurcasına dokunurlar size, gün olur içlerinden taşan sevgiyi verirler cömertçe size…

Uykusuz geceleri taçlandırırcasına siz uyurken saçlarınıza…

O yüzden geceler bilir; en çok onu ve onun size sevdasını…

Saçlarınız bilir; sizin huzur ile uyumanızı sağlayan dokunuşlarını…

Çünkü onlar; size dokundukça yaşamanın kıymetini anlarlar ve içlerindeki sevgiyi elleriyle yaşarlar.

Hiçbir sevgiye benzemez onların sevgileri; çünkü severken bile içlerine akıttıkları gözyaşları vardır. İçlerinden taşanların içlerine dönmesidir aslında işte o gözyaşları.

O yüzden hiç tükenmez ellerindeki, yüreklerindeki sevgileri…

Kaynağı sağlamdır yani…

Sağlamdır ama bir yandan da kırılgandır yürekleri, hatta darma dağın bile olurlar; bir kırıcı sözünüzle kolayca.

Ama bir güzel dokunuşunuz, bir sıcak tebessümünüz, belki içinizden gelen sevgi dolu tek bir kelimeniz; unutturur yüreklerindeki parçalanmış hüzünlerini…

Öyle bir unutturur ki sanki hiç yaşanmamıştır yürek kırgınlıkları…

Öyle sonsuz, öyle farklıdır içlerinde besledikleri size olan sevdaları…

Görünenler bile yettiği için görenlere; içlerinde sürekli esen fırtınayı kimsenin bilmesine de alışkın değillerdir.

Göstermezlerde zaten.

Hem zaten gördükleriniz ne ki içlerine akanların, içlerinde büyüyenlerin yanında…

Her şey bir yana, siz bir yanasınızdır çünkü…

O yüzden dünya tersine dönse vazgeçmezler; ne sizden, ne de size olan ölümüne sevdalarından.

Kendilerinden vazgeçerler de sizden vazgeçmedikleri de bundandır zaten.

Oysa siz; herkesin bildiği bu gerçekten uzak durmayı farkında olmasanız da pek seversiniz. O yüzden de gün olur kırarsınız onu anlamıyor sizi diye, gün olur görmezden gelirsiniz; dünyaları aşan sevgisini.

Yalan sevdalar sarmıştır sizi çünkü.

Belki de yalanın o çekici taze kokusuna kanmışsınızdır. Kanıp ondan uzaklara düşmüşsünüzdür.

Üstelik bile bile ihmal edersiniz onları; renkli yaşamların arasında hızla geçen zamanı yitirirken. Yitirdiğinizin farkına varmazlığınızda ondandır zaten.

Ama bilirsiniz; nerede olursanız olun onda hep olacağınızı…

Rahatlığınız ihmalkârlığınızın en güzel bahanesidir.

O yüzden unutursunuz onları doyasıya yaşamayı; yıllarınızı, yıllarını tüketirken. Ama onlar hiç unutmazlar. Ne sizi, ne de sizinle yaşananları…

İçlerine akar onların gözyaşları içlerine…

Sevdaları da, acıları da gözyaşları ile bile yıkılmayan yüreklerindedir. Ve her acılarının ilacı; sadece size olan sevdaları ve sizin onlara sevginizdir.

Sevginizden bir esintidir.

Ama söylemezler.

Sadece beklerler.

Çünkü bilirler; yaşam yolculukları bitmeden bir gün mutlaka gözyaşlarına bile direnen o kalplerine dokunacağınızı…

Saçlarınızda kaybolan ellerini ona geri vereceğinizi…

Çünkü onlar annelerdir…

Karşılıksız sevdanın en güzelini yüreklerinde besleyenlerdir.