Şeytan bizim cinsimizden değildir, o bir cindir ve ateşten halk
edilmiştir.
Aldananların en büyüğü şeytan, kıyamete kadar insanların
aldanmasını sağlamakla görevlendirilmiştir.
Allah, Âdem (as)’i yarattıktan sonra, tüm melek ve cinlere ona
secde etmesini emretti.
Burada, şu hususta parantez açmakta fayda var. Meleklerin Âdem’e
secdesi, bir kulluk ifadesi değil; tazim ifadesidir. Ayrıca Âdem’in
şanındandır ve meleklerin ilahi emre ne derece sadık olduklarının
göstergesidir.
Şeytan ise ilahi emre karşı geldi.
Allah sordu:
“Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni
ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi
oldun?” (Sad suresi,75)
Şeytan şu yanıtı verdi: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni
ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (Sad suresi,
76.)
Şeytanın bu isyanı üzerine Allah şöyle buyurdu: “Öyleyse çık
oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin
üzerinedir.” (Hicr suresi,34-35)
İşte o anda, başımızın en büyük belası görevine talip oldu.
Kıyamete kadar bizi yoldan çıkarıp “aldananlardan” olmamız için
Allah’tan istekte bulundu:
“Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar
bana mühlet ver.” (Hicr suresi,36)
Şeytan, şeytanlık yapmaya başlamıştı bir kere; durdurabilene aşk
olsun!
Bu gafil yaratık, Allah’ın emrine karşı gelmiş ve cennetten
kovulmuştu.
İstediği süre, “tekrar diriliş” gününe kadardı. Aklınca
o zamana kadar mühlet alırsa, yani o zamana dek hayatta kalırsa,
ölmemiş olacaktı.
Her şeyin evveline ve ahirine vakıf olan Allah, elbette bu
nankörün planlarından habersiz değildi. Ona istediği süreyi
verdi:
“Sen süre verilenlerdensin.” (Araf suresi,15)
Şeytan bu verilen süreyi nasıl verimli(!) değerlendirmek
istediğini söyledi:
“(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de
onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette
oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından,
sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu
şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” (Araf suresi,16-17)
Allah’ın iblise cevabı sert ve net:
“Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan
sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” (Araf
suresi,18)
Buradan iki sonuç çıkartabiliriz.
1.si dünya hayatında iktidarı ele geçirebilirler, galip
olabilirler, bu bizi aldatmasın,
2.si şeytan şeytanlığından vazgeçmeyip insanı doğru yoldan
ayırabilmek için sonuna kadar mücadele edecektir.
Buraya kadar olan yazının muhteviyatı sizlere şahsımın hoca ya
da ilahiyatçı olduğu izlenimini uyandırmasın.
Zira ne hocayım ne de ilahiyatçı ya da teoloji ilmi almış biri
değilim.
Sadece güncel hayatta zuhur eden gelişmeler üzerine araştırma ve
incelemeden sonra mukayese edebilme istidadım var o kadar.
Malum ABD’li siyasetçi Trump; Müslümanları fişlemekten dem
vurup “diğer ülkeler bunu yapıyor. İsrail'e bakın, başarılı
bir şekilde uyguluyorlar” diyerek şeytanın ta kendisi ya
da en azından askeri olduğunu ispat etmiş durumda.
Neden mi?
Bu akıl şeytandan ders almış gibi çalışıyor da
ondan!
ABD’deki camilerin kontrol altında tutulmasının gerekliliğini
dile getiren Trump ile bir dönem ülkemizdeki camileri ahır olarak
kullanan ve camiler nezdinde Müslümanlara zulüm eden zihniyet aynı
değil mi?
Ha CHP zihniyeti ha Trump zihniyeti ne farkı var ki?
Şimdi anlatabildim mi başlangıçtaki araştırmayı?
Bu türden zihniyetlere bir hatırlatma yapalım biz
bu fişleme faaliyeti ile 1500 sene
önce de karşılaştık, 150 sene önce de…
Biz bu savaşı daha önce de kazandık çok şükür.
Şeytanın ABD’deki ve İsrail’deki ya da diğer ülkelerdeki
askerleri ve ülkemizdeki askerleri ne güzel çıkıp kendilerini hemen
belli ediyorlar değil mi ama?
Kıssa ortada;
şeytanın mücadelesi dünyanın sonuna kadar devam
edecek. Cin olan şeytanın, kendi cinsimizden
olan temsilcilerine karşı her daim uyanık olmak
zorundayız.
Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan”ı
bize nasıl sesleniyordu:
“Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün
yaşamak, insanlara hâkim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim
olarak yaşamak…”
Bize düşen, şeytanın peşinden gidenlerle birlikte
iş tutmamak…
Bize düşen, şeytanın peşinden gidenlere karşı
hakkı yerde koymamak…
Bize düşen, kendini belli eden şeytanlara tav
olmamak…