Napolyon’a ait bir söz ile başlamış olalım;
“İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur
kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem
kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz
canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu
meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki
Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler.”
İnsanın huzura erebilmesi perdeyi kaldırabilmesi için fani
şeylerden el çekmesi gerektiğini, bir canın, yani en değerli olanın
bize anlatmasıdır…
Peki, insan için en değerli olan şey sıralaması nasıl
olmalıdır?
Aslında bu her inanca her kültüre göre değişen bir
kavramdır!
Genel anlamda sorduğunuz böyle bir soru karşısına “ilk önce
canım değerlidir” cümlesi kurulabilir.
Lakin buna bir tercih sıralaması eklendiğinde örneğin bir
Müslüman’a bir tercih sıralaması verdiğinizde; “Canın mı namusun
mu?” dediğinizde alacağınız cevap otomatik olarak değişir.
Bu tür sorular manzumesini değiştirerek alt-üst
edebilirsiniz!
Fakat emin olun bu coğrafyada namus kavramı sadece
kişisel algılanmayacak kadar ötededir…
Yani insanların değerler sistemi özellikle bu coğrafyada
inançları ile değişir ve şekillenir!
Bu yüzdendir ki bizim coğrafyamızda sadece hayvanlar
kurbanlıkmış gibi bakılmaz olaya.
Anadolu’da askere giden bir evlada kına yakılması onun
da bir kurbanlık olduğuna işarettir mesela…
Çünkü kişinin dünyasında bağlı olduğu en üst makam onun
vatanıdır!
Ve vatan için feda edilebilecek en değerli şey ise candır!
Bizim inancımızda Kurban olma ya da etme kavramı Hz.
İbrahim'in Hz. İsmail'i kurban etme hikâyesiyle girer inanç ve
hayat sistemimize...
Yani Kurban serüvenine bakıldığında görülüyor ki; Kurban
ilk olarak insan üzerinden tasarlanmış olarak çıkar
karşımıza.
Kurban inancın ritüellerinde en zor meselelerden birisidir
aslında.
Bile isteye inandığınız şey için varlığınızı fiziki anlamda da
feda etmeyi gerektirir.
Kurban kelimesinin etimolojisine bakıldığında; “kurb” kökünden
geldiğini görüyoruz.
Kelime köken itibariyle de "Yakınlaşma, yakın
olma" anlamına geliyor.
Yakın olmak ne demektir?
Yakın olmayı ne ile ölçebiliriz?
Kısaca diyebiliriz ki; Bir şeyin varlığı size ne kadar
yakınsa sizin de ona o denli yakın olabilme kabiliyetine haiz
olmanızı gerektirir ki yakınlık elde edilebilsin.
Yani bir şeye yakınlığınız onun sizin için yaptığı ve size
verdiği şeylere bakarak onun için neyi feda edebileceğinize bağlı
bir birimle ölçülüyor desek yanlış söylemiş olmayız…
Bu yakınlık birimi elinizdeki en değerlinizle noktalanabilecek
bir durumdur.
Çünkü yakınlaşma arada bir perdenin olmamasını
gerektirir.
Yakınlığın aslında en değerli olanı feda etmekle
olduğunun ifşasıdır Kurban.
Hatta onu süsleyerek kınalar yakarak uğurlamak, can taşıyan bir
varlığın canından geçmesidir Kurbanlık olmak…
Zira inançlar sisteminde vatan namus gibi onun
kutsallarındandır…
Şehitlik ise imanlı insanın kurbanlık
makamıdır.
İnancında erişebileceği en üst seviye olmasındandır ki seve seve
gözünü bile kırpmadan gider insan…
Kurban olmayı Hz. İsmail’in yerine verilen koç üstlenmiştir
belki lakin kurban olmak kavramı insana o denli yakışmıştır ki o
makamı bir şekilde kendisine yeniden vermiştir Rabbi; Şehitlik.
Öldürülüp mağlup edilemeyişimiz işte tamda
bundandır!
15 Temmuz’da bu makama erişmiş kardeşlerimizle ilk kurbanımızı
ifa ederken bize bu makamı verip ölümsüzlüğün kapısını bizlere bu
kadar güzel kılana hamd olsun diyerek şükrümüzü arttırmamız icap
eder.
Kurban bayramınız mübarek ve kurbiyetiniz olsun…