Hüseyin Gülerce savcıya itiraf etti
Abone olSabah gazetesi, eski Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'nin paralel yapı soruşturmasında savcıya verdiği ifadeye ulaştı.
Hüseyin Gülerce ifadesinde, "İlk şaşkınlığımı MİT
krizinde, 2'ncisi ise Gezi'de yaşadım. 17 ve 25 Aralık patlayınca
darbe yapılmak istediğini gördüm" dedi. Gülerce
ifadesinde, paralel yapı içerisinde kararları 15 kişilik bir grubun
verdiğini söyledi.
HABER GELDİ: GÖREVİN SONA ERDİ
Hüseyin Gülerce "tanık" sıfatıyla alınan ifadesinde 1989'dan
itibaren Zaman'da yazı yazdığını anlattı. 1993'te Samanyolu TV'de
yorumcu olmasının istendiğini ve 9 ay bu televizyonda günün
yorumunu yaptığını anlatan gazeteci Gülerce ifadesinde şöyle
dedi:
"1994'te Zaman Genel Müdürlüğü teklif edildi, kabul ettim. 3 yıl genel müdürlük, 1999 Ağustosu'na kadar da genel yayın yönetmenliği yaptım. Naci Tosun; Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçebi ve beni bir gün toplantıya çağırdı. Hoca efendiden haber geldiğini, görevlerimizin sona erdiğini, gazetede yazı yazıp Samanyolu'nda program yapabileceğimi söyledi. 'Hayırlı olsun' dedi. Ben bunu ceza olarak görmedim. 7 Şubat MİT krizine kadar da iyi niyetle görevime devam ettim. 1997'nin Haziran ayında cemaat Milli Güvenlik Kurulu'nda gündeme gelmişti. Zannedersem 27 Haziran'dı… O akşam Altunizade'ye Hoca Efendi'nin yanına gittim. Kendisinde bir telaş gördüm. Ne olduğunu sorunca arkadaşlarla istişare ettiğini, akşam STV'ye çıkarak Milli Güvenlik Kurulu'na cevap vereceğini söyledi. Ben de İsmet İnönü'nün önemli konularda 24 saat geçmeden konuşmadığını hatırlatınca STV'ye çıkmaktan vazgeçti. Benim tanıdığım hoca devleti karşısına almazdı.
HÜKÜMETE SAVAŞ İLANI
7 Şubat 2012'de MİT krizi çıkınca, 8 Şubat'ta Zaman gazetesinin
haberinde, 'Savcılar şimdiye kadar hiç yanlış yapmadı' başlığı
vardı. Ben bu haberi okuyunca irkildim. Çünkü bu hükümete bir savaş
ilanı niteliğindeydi. Tanıdığım hoca efendinin bu başlıktan
rahatsız olması gerekirdi. Hükümet ile cemaat arasındaki tansiyon
yükselince Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Çengelköy'deki yerinde
bir toplantı yaptık. O toplantıda da sadece camiadan olanlar değil,
camiaya dost olanlar da vardı. 'Bu eylemi yapan savcıları
sahiplenmektir. Bu yanlıştır. Savcıların her iddiası doğru
değildir. Bunu bile bile nasıl başlık atılır' dedim. Zaman'ın 8
Şubat 2012 tarihli bu başlığını savunamadılar. Benim 1980'den 2012
MİT krizine kadar geçen dönemde şaşkınlık yaşadığım belki de ilk
olaydır."
'10 YILDIR AKILARI NEREDEYDİ?'
Gezi olayları sırasında gazetede, dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan hakkında hakarete varan yazılar çıkınca ikinci şaşkınlığını
yaşadığını belirten Gülerce şöyle devam etti: "Fethullah Gülen
bize, 'Üslubumuz namusumuzdur' derdi. T.C. Başbakanı'na hakaret
etmek bizim üslubumuz olamazdı. Gezi olaylarında yakıp yıkmalar
olduğu halde Gülen sadece hükümeti eleştirdi. Bu şaşkınlıktan sonra
17 ve 25 Aralık olaylarını hükümete yönelik kesin bir darbe olarak
gördüğüm için cemaatten koptum. 25 Ocak 2014 tarihli yazında Zaman
yazarı Ahmet Turan Alkan 'Turfa Müneccim" başlıklı yazısıyla bana
hakaret etti. Birkaç gün sonra Mehtap TV'deki programım da sona
erdirildi. 17 ve 25 Aralık olaylarından önceden haberim yoktu.
Benim attığım tweetler 7 Şubat'tan itibaren hükümet ile cemaat
arasındaki kavgayı önlemek içindir. 17 ve 25 Aralık olaylarını
öğrenir öğrenmez Mehtap TV'deki programımda bunların rüşvet ve
yolsuzluk soruşturması değil, darbe olduğunu söyledim. AKP 10
yıldır iktidarda, bu dürüst emniyetçiler ve dürüst savcılar 10
yıldır neredeydiler…
CEMAATTE KARARLARI 15 KİŞİ VERİR
Cemaatin 15 kişilik bir organik bünyesi vardır. Ben bu bünyenin
içinde değilim. Dolayısıyla bu 15 kişinin almış olduğu kararlardan
haberim olmaz. Fethullah Gülen ABD'de kimlerle görüşüyor bilemem.
Bence gerek yargıda gerek emniyette önemli bir görevdeyken bu
görevden alınan kişilerin birçoğu cemaatin içerisinde olabilirler.
Cemaatle bir şekilde yolları ayrılanlar cemaat tarafından tasfiye
edilir."