Hurşit Tolon kumpasın en büyüğünü anlattı
Abone olZirve Yayınevi cinayeti nedeniyle cezaevinde bulunan Orgeneral Hurşit Tolon, kendisine kuruldugunu iddia ettiği kumpası anlattı.
Ergenekon davası kapsamında tahliye edilen ancak Zirve
Yayınevi cinayeti nedeniyle cezaevinde bulunan Orgeneral Hurşit
Tolon, “Ergenekon da var tabii ama Malatya çok ağır geliyor.
Cinayetle nasıl suçlarlar beni?” diye isyan etti.
Kumpasın en en büyüğünün kendisine yapıldığını söyleyen Tolon, "Paralel CD’ler oğlumun evinde kapısı kırılarak yokluğunda yapılan aramada çıktı! Adli emanette halen el konulan CD’lerden 3 adet fazla CD var. Bu CD’ler arama tutanaklarında da yok." diyor.
Milliyet gazetesinden Nagehan Alçı'ya konuşan Tolon, Zirve Yayınevi davası sanığı ve aynı zamanda gizli tanık İlker Çınar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o söyleşiden bir bölüm:
Oturur oturmaz kısa bir hoş beşten sonra sondan başladım. Açıkçası aklıma hiç yatmayan, bana çok saçma gelen kısımdan... ‘Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili sizin isminiz geçiyor’ deyince başladı anlatmaya ‘Özal öldüğünde ben Mamak’ta Tugay Komutanı‘ydım. O sırada tören provası yapıyorduk’. Hemen lafı hem Malatya’da hem de Özal meselesinde ona yöneltilen suçlamaların kaynağı tanık ve sanık İlker Çınar’a getirdi
AYNI GÜN MALATYA'DA KONFERANSTA OLDUĞUMU İÇİN
SEÇİLDİM
Önce Deniz Uygar ismiyle gizli tanıklık yapan, daha sonra kimliğini
açıklayan ve aynı zamanda davanın sanığı olan İlker Çınar TUSHAD
adlı bir örgütün üyesi olduğunu, örgütün başında Hurşit Tolon’un
bulunduğunu, bu örgütün Genelkurmay’ın içindeki gizli bir yapılanma
olduğunu, misyonerlerle ilgili vs. raporlar hazırlandığını, Malatya
katliamını bu örgütün planlayıp azmettirdiğini, Özal’ın da bu örgüt
tarafından zehirlendiğini iddia ediyor.
Hurşit Tolon uzun uzun İlker Çınar’ın tutarsızlıklarını, onu hiç
tanımadığını, onun da kendisini tanımadığını beyan ettiğini
anlattı. Çok tepkili. ‘Ergenekon da var tabii ama Malatya çok ağır
geliyor. Cinayetle nasıl suçlarlar beni?’ diye isyan etti adeta.
‘Peki sizce neden ve kimler sizi böyle bir şemaya oturtmuş
olabilirler?’ diye sorunca da hiç düşünmeden ‘Bu olayın kesin
sebebi Malatya olayını Ergenekon’a taşımak. Ben bir tesadüf eseri
aynı gün Malatya’da konferansta olduğum için seçildim. Halbuki
aylar öncesinden planlanan, uçak biletleri alınan bir
konferans...’
İLKER ÇINAR HEM SANIK HEM DE GİZLİ TANIK
Hurşit Tolon’a göre o konferansa hiç gitmese bugün cezaevinde
karşılıklı oturuyor olmayacağız. ‘Sizin yerinize Şener Eruygur, ya
da İbrahim Fırtına ya da başka bir general o konferansa gitseydi?’
deyince ‘O zaman onlar suçlanacaktı’ diyor. TUSHAD diye bir şey
dünyaya gelmedi. Dünyada hiçbir zaman olmadı. Genelkurmay ve
Jandarma Genel Komutanlığı da yok dedi. Tanık olarak Hilmi Özkök
Paşa, Mehmet Eymür vs hepsi ifade verdiler, aynı şeyi söylediler.
Yok böyle bir şey!’
Hurşit Tolon’un anlattıklarına göre İlker Çınar baştan sona yalan
söylüyor. Peki ama bunu neden yapsın? Kendi kendine mi yapıyor? Ona
göre neden ve nasıl çıktı bu daha sonra sanık olan tanık?
Şöyle diyor: ‘92’de askeriyeye girmiş, birçok suç işlemiş. 27
Kasım 93’e kadar askeriyede. Hakkında sahtekâr, yalancı, sadece
maaş almak için gelir, gider diye rapor var. Sonra ortadan kayıp...
Hıristiyan olmuş, kilise kurmak için Tarsus’a gitmiş. 2005’e kadar
bu işlerle uğraşmış. Hulki Cevizoğlu bunu duyuyor ve yayınına
çıkarıyor Zekeriya Beyaz’la birlikte. Yüzü kapalı o yayında ama
deşifre oluyor. Belli ki o yayından sonra aforoz ediliyor. 2008’e
kadar gölgede. 15 Ağustos 2008’de Tarsus savcılığı Malatya cinayeti
ile ilgili tanık olarak çağırıyor. O zamanki ifadesinde cinayeti
işleyenlerle ilgili ‘ben bunları hiç tanımam’ diyor. Aradan 2 yıl
geçiyor, yine ortaya çıkıyor. Bu kez ‘vicdanım rahat etmedi.
Devlete hizmet ettiğimi zannederken bir örgüte hizmet ediyormuşum.
Bu örgüt TUSHAD’ diyerek ortaya çıkıyor. Yani 2010’da bir beyana
göre Tarsus başsavcılığına başka bir beyana göre ise Başbakanlık
İletişim Başkanlığı’na bir dilekçe vererek itiraflara başlıyor.
Bunun üzerine çok tuhaf bir şey oluyor. Tarsus savcısı sen
İstanbul’a git, orada ifade ver’ diyor’ diye anlatıyor Hurşit
Tolon.
SAVCI ÖZ BAŞTAN KARAR VERMİŞ
‘Neden İstanbul’a yönlendiriyorlar?’ diye soruyorum. ‘Ergenekon’u
işaret ediyor da ondan’ diyor paşa. Ve orada Zekeriya Öz başlığını
açıyor. ‘İşte ondan sonra Öz’ün karşısına oturuyor’ diye başlıyor.
‘Zekeriya Öz’ün diye ben tasdik edince ‘Evet, peşin hükümlü, baştan
bizleri asmaya karar vermiş savcı Zekeriya Öz’ün diyor. Bir anda
karşımda oturan adamın vücut dili değişiyor. Büyük bir öfke
beliriyor gözlerinde. ‘Utanarak size göstereceğim’ diyor ve elini
belinin altına koyarak arkaya kaykılıyor. 5 Temmuz 2008’e gidiyor.
Zekeriya Öz onu sorgularken böyle karşılamış. Belli ki çok ağırına
gitmiş Tolon’un. Diyor ki ‘Şöyle başladı: Sen niye resim yapıp,
balık tutacağına konferanslar veriyorsun? Toplantılara
katılıyorsun? Ben o zamana kadar sivil toplum faaliyeti olarak il
il dolaşıp konuşmalar yapıyorum. Türkiye’nin iç ve dış düşmanları
konulu. İrtica başlığı altında cemaat tehdidini anlatıyorum.’ Sonra
birkaç dakika durup devam ediyor:
‘Öz’ün ilk sorusu neydi, biliyor musunuz? Çetin Doğan’ı tanır mısın? Nasıl bilirsin? Dikkatinizi çekerim, yıl 2008! Balyoz davasının başlamasına daha 2 yıl var!’ Hurşit Tolon anlatıyor da, bir de o dönem komutanların diri tuttuğu ‘iç düşman, bölünme tehdidi, şeriat tehlikesi’ paranoyaları hâlâ belleğimizde. Hrant Dink öldürüldükten sonra ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ pankartlarına tepkisi hafızamızda... Seçilmiş iktidarı tehdit görebilen, laikçi ve darbeci zihniyet maalesef bu ülkeye çok zarar verdi. Ancak bu zihniyetin sahiplerinin işledikleri suçların hesabı sorulmazken başka bir hesabı görmek için bu gün bazıları paravan olarak karşımda oturan Paşayı ve başkalarını kullanılıyor olabilir mi? Tolon’un anlattıkları bana bunu kuvvetle düşündürtüyor...
KUMPASIN EN BÜYÜĞÜ BANA YAPILDI
Paşa anlattıkça anlatıyor. Ancak süremiz 1 saat. Ben kesip bu güne
geliyorum. Son dönemdeki Başbakan’ın sözleri, 17 Aralık sonrası
hükümetin Orduya kumpas kuruldu çıkışı ve cemaate yönelik paralel
devlet iddiaları...’ Başbakan’ın söyledikleri tamamen doğru’ diyor
Tolon. ‘Ayarlanmış yargı, ayarlanmış savcı, ayarlanmış polis...
Ergenekon dosyası yeniden açılırsa hepsi orada görülecek. Paralel
CD’ler oğlumun evinde kapısı kırılarak yokluğunda yapılan aramada
çıktı! Adli emanette halen el konulan CD’lerden 3 adet fazla CD
var. Bu CD’ler arama tutanaklarında da yok. Dönemin Ankara ve
İstanbul Emniyeti de bu fazlalığın nereden kaynaklandığını izah
edemedi. Ancak arama tutanaklarında yer almayan ve imajlarını da
vermediği bu düzmece 2 adet CD’ye dayanarak beni mahkum etti. Bana
yapılan paralel yargının kumpasının en ağırıdır!’
AK PARTİ'YE TEHDİT OLARAK GÖRMÜYOR
Karşımda belli ki gururuna çok dokunan bir suçlamayla uzun bir
süredir cezaevinde yatan bir paşa var. Ama aynı zamanda Ak Parti
iktidara geldiğinde seçilmiş bir hükümeti bir iç tehdit olarak
gören bir komutan olduğunu Özden Örnek’in günlüklerinden biliyoruz.
İrtica adı altında muhafazakar kesime tehdit olarak bakan bir
zihniyetin sahibi olduğu apaçık. Bu zihniyetin sahipleri darbeler
yaptı, 28 Şubat’ta millete ağır acılar yaşattı ama karşımda duran
komutan haksızlık yapan bir zihniyetin içinden geldiği için
haksızlığa uğramasına sessiz mi kalacağız? Onunla neredeyse hiçbir
noktada hayata aynı yerden bakmıyoruz ama bu, apayrı bir
mevzu...
‘Ak Parti iktidara geldiğinde bir tehdit olarak görülüyordu.
Karargahta devirmek için planlar yapılıyordu. Bu gün hâlâ AK
Parti’yi bir tehdit olarak görüyor musunuz?’ diye sorunca ‘Hayır,
bugün için bunu söyleyemem’ diyor. Bir özeleştiri bekliyorum
açıkçası. ‘O dönem karargahtaki rahatsızlığı, Şener Eruygur’un
tavırlarını vs biliyoruz’ hatırlatması yapınca ‘Ben karargahta
değildim, Ege Ordu Komutanı’ydım. Üstelik beni hep Şener ile yan
yana getirmeye çalıştılar, halbuki 5 kere bir araya gelmişliğimiz
yoktur! Şener Efendi ile ahbaplığım yok!’ diye tepki
gösteriyor.