Hürriyet'e çok ağır eleştiri
Abone olYeni Şafak gazetesinden Ahmet Taşgetiren, basında çıkan bir haberle ilgili olarak "medyada yargısız infaz mangaları kol geziyor" yorumunu yaptı. İşte ayrıntılar.
Yeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren başlıklı yazsında Hürriyet
gazetesini eleştirdi.
Yazı: Ahmet Taşgetiren
Kaynak:
"Milli Mücadele'nin Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa,
ömrünün son demlerinde, evinin bahçesinde yetiştirdiği maydanozları
satarak geçinmişti." Bunu okuduğumda içimde buruk bir tebessüm
belirmişti. Paşa, tek parti iktidarına muhalif bir partinin
(Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) kurucuları içinde yer alıyor,
ondan sonra da adı İzmir suikastı listeleri içine
yerleştiriliyordu. Canını zor kurtarıyordu ama bir kere de
sakıncalılar listesine sokulmuş oluyordu.
Geçen gün bir dergide kızıyla yapılmış bir mülakatı okudum, aradan
60 yıl geçtikten sonra hâlâ babasını savunmak zorunda kalmıştı.
Türkiye'de bir kere kişiliğinize "resmi söylem" dışında kalmanız
sebebiyle bir kanca takıldı mı, hele "irtica" ile bağlantı
kurularak dosya düzenlendi mi, ömür boyu kurtulamıyordunuz.
1960 ihtilalinin mağdurlarından bir kısmının hayatı ipte sonlandı,
bir kısmı yıllarca siyasi yasaklı kaldı, en sonunda "kuyudan adam
çıkarılırcasına" bir kısmı normal hayata döndü.
1971 12 Martının 1402'likleri vardı, üniversiteden atılan "solcu"
öğretim üyeleri... Damgayı yemişler ve bilim hayatı dışına
itilmişlerdi.
Sonra "1978'lililer", yani ömür boyu kamu yönetiminden men
edilenler, çoluk çocuklarıyla birlikte "sakıncalı" hale gelenler,
daha geçenlerde "affedildi!"
1980'nin siyasi yasaklıları, ancak bir referandumla siyasete
dönebildi.
Ve 28 Şubat'ın kıydıkları...
Bu arada "ömür boyu kamu yönetiminden yararlanamazlar" listesi
kabarıp durdu.
Bunları neden hatırladım?
Hürriyet'te cumartesi günü bir haber gördüm de onun için...
Haberin başlığını okuyunca "İşte bunlar dedim, tam bir yargısız
infaz mangası!"
Başlık şöyle: "İrticacılar için çifte af geliyor!"
Şu spotu da okuyun:
"Hükümet, öğretim üyesi yetiştirilmek üzere yurt dışına gönderilen
ancak devlet karşıtı çalışmaları tesbit edildiği için geri
çağrılanlara çifte af getiriyor. İrticai faaliyetlerde bulunanlar
hem faizden kurtulacak, hem de üniversitelere
yerleştirilecekler."
Görüyor musunuz?
"Devlet karşıtı", "irticacılar" gibi biçici tanımlamalar nasıl da
hoyratça kullanılıyor.
Bu, daha, "DMG terbiyesi"nden geçmiş olanları, bir de
"terbiyesizce" yayın yapsalar ne yazarlardı bilmem...
Hiç insaf yok mudur bu haberi yazan, bu başlığı ve spotu
çıkaranlarda, diye geçiyor içimden.
Sonuçta hadise şu:
Yurt dışına akademik eğitim için göndermişsiniz, burs tayin
etmişsiniz. Ve bir gün 28 Şubat olmuş, YÖK'e bir haller olmuş, özel
misyon üstlenmiş, dedektif rollerine bürünmüş, Amerika'lara
dedektörler göndermiş ya da bir takım gönüllü jurnal
kuruluşlarından raporları istenmiş.... sonuçta onlarca adam
"irticacı", "devlet karşıtı" damgası yiyivermiş... Burslar
kesilmiş, üstelik önceden verilen burslar faiziyle geri
istenmiş...
Yargılanmışlar mı? Yargı önünde bir suçları tesbit mi edilmiş?
Nasıl "irticacı", "devlet karşıtı" damgası vurmuşsunuz? Hangi
çağdaş ve dünyanın hangi kapalı rejiminde yaşıyor ki bu insanlar,
birdenbire "irticacı" damgası yiyip, hayatları
mahvedilebiliyor?
Amerika'da bir kısmı ile görüşmüştüm bu akademisyenlerin...
Hepsinin hayatı mahvedilmişti. Bir yandan eğitimlerini tamamlamaya
çalışıyor, bir yandan da haklarında açılan ve faizleri, asıl borcun
birkaç katına ulaşan tazminatları nasıl ödeyeceklerini
düşünüyorlardı. Bir kısmı "parçalanmış aile" haline getirilmişti,
bir kısmı geri dönememek kaygısıyla Türkiye'ye yıllarca gelemez
duruma düşmüşlerdi. Tam bir dramdı...
İşte hükümet bu insanlara normal hayat vermeye çalışıyordu ve yurt
dışında aldıkları eğitimi ülkelerine sunmaları için onlara hizmet
imkanı sunuyordu.
Ama ya üzerinize vurulan "damga!" Onu ne yapacaktınız?
28 Şubat gelmiş ve damgalamıştı. Bir kere dosyaya girenden
kurtulmak zor oluyordu. Öyle ki dosyaya elini süren tehlikedeydi...
Olağanüstü dönem falan demiyordu kimse, dosyaya bakıyor ve oradaki
çamuru görüyordu. "Sakıncalı!"
Bu iktidar 300 kadar üst görevi "vekalet"le sürdürüyormuş!
Niye?
Çünkü Cumhurbaşkanı'ndan dönüyor?
Niye? Çünkü dosyalarında notlar buluyor Cumhurbaşkanı...
Notlar... Herhangi bir olağanüstü dönemde dosyaya girmiş biçici
notlar...
Yargı kararları değil, sadece notlar... İHL kökenli... Falanca
zamanda falanca yerde bulunmuş...
"Ağzınızla kuş tutsanız!" denir ya... Çamurlar, liyakatinizin
üstünü örtüyor ve dışlanıyorsunuz!
Başörtülü ağzıyla kuş tutsa eğitim görebilir mi Türkiye'de?
İHL'li ya da meslek liseli çocuk, ağzıyla kuş tutsa üniversite
sınavında aldığı başarıya denk bir yüksek eğitim alabilir mi?
Damarlarımızda biçicilik dolaşıyor kan yerine... Kendi
çocuklarımıza, yetişmiş insanlarımıza damga vurur vurur hayatın
dışına iteleriz. Başbakan asmışız, koylay mı? Milli Mücadele
kahramanlarını uyduruk gerekçelerle idamla yargılamışız, maydanoz
satarak geçinmeye mahkum etmişiz, kolay mı?
Hele bir de medyada "Yargısız infaz mangaları" kol geziyorsa...
"Yandı gülüm keten helva!" sözü tam bu durumlar için söylenir.
Bugün bakacağım Hürriyet'in "Okur temsilcisi" sayfasına, oraya bir
utanç yansıyacak mı bakalım...