Hürriyet editörünün tuhaf kurgusu
Abone olRadikal yazarı Murat Belge, 'Cinnah Fısıtlıları' başlığıyla çıkan bir haberi mercek altına aldı. Belge, Hürriyet editörünün haberinden hareketle söylem analizi yaptı...
Radikal Gazetesi köşe yazarlarından Murat Belge, Hürriyet'e
"Cinnah Fısıtları' başlığıyla çıkan bir yazıyı yakın plana aldı.
Hürriyet editörünün ne demek istediğini anlamakta zorluk çeken
Belge, haberden yola çıkarak hacimli bir söylem
analazi yaptı:
- Geçenlerde Genelkurmay İkinci Başkanı'nın 'azınlık raporu'nu da
içeren birkaç konuda yaptığı basın toplantısının ardından,
Hürriyet'te, 'Cinnah Fısıltıları' başlığıyla bir haber
yayımlandı.
Biraz şakacı bir edayla yazılmış bu habere göre açıklamalar yapılıp
toplantı bittiğinde gazetecilerin gözü kapıdaymış, çünkü herkes bir
an önce gazeteye dönüp haberi yazmayı düşünüyormuş. Ama orgeneral
"Ben bugünkü basın toplantısını bir konuyla bitirmek istiyorum"
deyince gazetecilerde büyük bir merak uyandı. Ne olabilirdi bu
konu?
Konu, Meksika'da geçtiği söylenen bir olaymış! Mexico City'de
Amerikalı bir gazeteci, yanında kız arkadaşıyla bir taksiye
biniyor. Nasıl oluyorsa şoför ve iki arkadaşı silah çekerek bunları
kaçırıyor.
Ancak bir zaman sonra adamın Amerikalı gazeteci olduğunu öğrenince
vazgeçip serbest bırakıyorlar. Bırakırken şoför, "Bu gece olanlar
hakkında bir şey yazma" diyor. Gazeteci 'niye' diye sorunca, 'Ülkem
için küçültücü olur' cevabını verir.
Orgeneral Başbuğ'un anlattığı olay bu. Ama tabii kıssadan hisse
çıkıyor. Hisse vatanperverlik konusunda. Orgeneral olayı şöyle
yorumluyor: "Yaptığı iş tabii ki çok yanlış, ama bunun özellikle
basında yer alarak Meksika'nın milli menfaatlerinin zarara
uğrayabileceğini düşünebilecek kültür noktasında. Bu açıdan
gerçekten özellikle milli değerlerimizin, milli menfaatlerimizin
korunması ve kollanmasında medyanın rolü çok önemli."
'Cinnah Fısıltıları'nı yüksek sese çeviren kişi yazısını şu
sözlerle bitirmiş: "Başta Hürriyet olmak üzere Türkiye'deki
gazetecilerin çoğu PKK ile mücadele sınavından başarıyla geçtiler.
Ama 'Meksikalı haydut şoför' dersinin Türk müfredatında yer alıp
almadığını bilmiyoruz.'
Bu sözleri de, orgeneralin sözlerini de doğru anlamlandırıp
anlamlandıramadığımı bilemiyorum doğrusu.
Anlatılan hikâyede, 'hisse' çıkaracak bir şey göremedim. Bir
ikiyüzlülükten başka bir şey anlatmıyor bana. Herhangi bir 'kültür
noktasında' olduğunu da düşünmüyorum.
Öte yandan, bu ikiyüzlülüğün etkili bir ikiyüzlülük olduğunu da
sanmıyorum. Adam gazeteci diye bırakmışlar. İyi. Ama bu şoför ve
silahlı arkadaşları herhalde bu işi ilk sefer yapmıyorlar ya da
hayatlarında bir kere olmak üzere yapmaya karar vermediler. Öyleyse
'gerçekleşen' olayları da vardır (kaçırdıklarını ne yapıyorlarsa).
Ayrıca, ülkede benzer etkinlik gösteren başkaları da bulunabilir.
Peki bunlar hiç duyulmuyor, yazılmıyor, söylenmiyor mu?
Başka bir söyleyişle, yalan, gerçekliği nereye kadar örtebilir,
nereye kadar saklayabilir? Bu hikâyeden ibret alacak
gazetecilerimiz, milli menfaatlerimize zarar vermesinden şüphe
duydukları şeyleri yazmamalılar -bu değil mi, söylenen? Peki,
bunlar nasıl olsa bilinmeyecek mi, küçülen, hiçbir şeyin uzun süre
gizli tutulmasına imkân vermeyen bu dünyada?
Basını böyle değerlendirdiğiniz konularda olanı yazmamak ya da
olduğundan başka türlü yazmak konusunda eğitebilirsiniz. Bununla,
en çok, kendi halkınızın olanlardan haberdar olmamasını sağlamış
olursunuz. Gücünüzün yetmediği yerde bilinmesi gereken her şey
bilinir.
O zaman hem bilinmesinden bir şekilde utanç duyduğunuz şey gene
bilinmiş olur; hem de, gerçeğin bilinmesine engel olmak üzere bir
yalan sistemi kurmuş olduğunuz bilinir. Bu iki bilgiye de sahip
olarak bakarlar size. Bu durumda 'milli menfaat' korumanız ve
kollamanız biraz daha güçleşir.
Evet, gazetenin ne dediğini de tam anlayamadığımı söylemiştim. "Biz
zaten bunu biliyor ve öyle yapıyoruz, Meksika örneğine ihtiyacımız
yok" mu diyor; "Biz Meksika hikâyesi dinlemez, doğru neyse onu
yazarız" mı demek istiyor? Buna da karar veremedim.
Yazı: Murat Belge
Kaynak: www.radikal.com.tr