Hülya Avşardan geri adım yok!
Abone olHülya Avşar Kürt açılımı konusunda fikrini söyledi. Hakkında soruşturma açıldı. Avşar kızı ise 'bu bana hakarettir, sonuna kadar sözlerimin arkasındayım' dedi.
Demokratik Açılım'la ilgili söylediği sözler nedeniyle
hakkında, ‘halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik' ettiği
gerekçesiyle soruşturma açılan Hülya Ayşar, soruşturmayı hakaret
olarak algıladığını söyledi.
Kızı Zehra ile dün, THY’nin tarifeli uçağıyla Ankara’dan
İstanbul’a gelen Hülya Avşar, konu ile ilgili gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM
Avşar, büyük bir şaşkınlık yaşadığını belirterek, “Beni
savcılığa vermiş olmaları açıkçası bende sadece şaşkınlık
yarattı. Sonuna kadar mücadele edeceğim. Bunu
hakaret olarak algılıyorum. Bir insanın, ülkesinin
sanatçısına ‘kin ve nefret’ sözlerini kullanmasını bırakın, bu
sözler düşmana bile kullanılamaz. Feci, çok ayıp bir şey.
Ama kendimin ve söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım.
Adalete sonuna kadar güveniyorum. Bu durumdan, kesinlikle ne demek
istediğimi doğru düzgün anlatarak çıkmış olacağım. Dava
açmayı düşünmüyorum” dedi.
YARGILANACAKSAM YARGILANIRIM
Bir gazetecinin “Eğer soruşturma kabul edilirse 4,5 yıla kadar
hapis cezası ile yargılanabilirsiniz ne düşünüyor?’ sorusunu Avşar,
“Böyle bir şey için yargılanacaksam yargılanırım, fark
etmez. Şu başıma gelen meseleyi çok fazla ciddiye almak da
istemiyorum. Bunun ucu düşünce özgürlüne dokunuyor bence”
diye yanıtladı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Hülya Avşar ve röportajı yapan
gazeteci Devrim Sevimay'ı, şüpheli sıfatıyla ifade vermeye
çağırmıştı.
AVŞAR NE DEMİŞTİ?
İşte Avşar kızının başına bela olan o
röportaj;
Hülya Avşar Türk Emral Bozkır’la Kürt Celâl
Avşar’ın kızı olarak dünyaya geldi. O etnik kimliği hakkında
çok konuşmadı, Türkiye onu hep Kürt kökenli olarak tanıdı. Oysa ki
Avşar kızı "koyu Kürt" bir babanın kızıymış... Babası işin politik
yanındaymış... Onun da ailede herkesin olduğu gibi Kürtçe bir ismi
varmış: Malakan!
Hülya Avşar, Kürt açılımına destek veren Sezen Aksu'ya "Ne biliyor ki konuşuyor?" diyerek cevap verince yeniden Kürtlüğü gündeme geldi. Ancak Avşar kızı tüm bunları anlatırken rahatsız olduğunu söylüyor. Çünkü o hem Kürt, hem de Türk olmaktan mutlu hissediyor. Türküm derse baba tarafını incitmekten korkuyor, ama Kürdüm demek de istemiyor! Nasıl yetiştiğini ve içinde bulunduğu durumu Milliyet'ten Devrim Sevimay'a anlattı:
KÜRT OLDUĞUNU NE ZAMAN FARK ETTİ?
Hülya Avşar yüzünde bir yara görünce annesine soruyor. O da "O şark çıbanı" diyor. "O yörede yaşayan herkeste olur"
Avşar kızı hikayenin gerisini şöyle anlatıyor: "Kars-Ardahan; daha doğrusu Hasköy. Ben altı aylıkken annemle babam bir süre babamın memleketinde yaşamışlar ve şark çıbanı da gelip bir şekilde beni orada bulmuş. Bu hikâyeyi dinledikten sonra “o yöre” yavaş yavaş benim merakımı cezbetmeye başladı. Anlatılan her hikâyede “orası” benim daha fazla dikkatimi çekiyordu.
BABAANNEM NİYE BANA MALAKAN DİYOR?
Sonunda artık soruşturur olmuştum. Niye dedemin adı
Apo; babaannemin Daduk? Niye
babaannem beni hep Malakan (Sarışın) diye
çağırıyor? Kardeşimin adı Leyla, ama niye Mışki de
diyorlar veya babamın adı Celâl, ama niye “Ello”
diye de sesleniyorlar?
Hikâyeler hoşuma gittikçe daha da fark eder oluyordum her şeyi.
Amcamlar, halamlar birkaç apartman aşağıda oturuyordu ve evdeki bu
bütün hava bana çok eğlenceli geliyordu.
KÜRT OLDUĞUNU HER ZAMAN SÖYLEDİ Mİ?
Hayır, hep değil. Mesela bu bahsi okulda, sokakta uzun bir zaman
kimseye diyemedim. Korkuyordum. Anlatmamam gerektiğini
hissediyordum. Çünkü benim babam o dönem bankacıydı ve Kürt
olduğu için hep problemler yaşıyordu, bir şubeden başkasına
gönderiliyordu. Ben de bunları zaman zaman duyuyordum.
BABAM OTOBÜSTE KÜRTÇE KONUŞTU DİYE
Hatta bir gün babam çok sinirlenerek eve gelmişti.
Otobüste Kürtçe konuştu diye oradaki bir yolcuyla mı ne,
birbirlerine giriyorlar, otobüs duruyor; babam ve o yolcu
indiriliyor. Babam o hırsla eve gelip anlatmıştı bize. O kadar
sinirliydi ki...
BAŞHEKİM AMCAMI SÜRMÜŞLER
Sonra yine mesela amcam Fevzi Avşar, Ankara’da bir hastanede
başhekimdi. Onu da bu Kürtçülükten dolayı bir yerlere
sürdüler. Bu arada hala kızlarım, amca çocuklarım hep
Kürtçe konuşurlardı ve aksi bir durumu hep reddederlerdi, hep bir
şekilde yumruklarını masaya vururlardı. Sürekli okuyan, sürekli
tartışan insanlardı. Ben onlar gibi değildim. Babam bu meselelere
üzülünce ben de çok üzülürdüm, ama her şeyi daha kenardan
izlerdim.
ANNESİ TÜRK OLDUĞU İÇİN
Bir kere evde başka kültürde biriyle daha yaşıyor olmak beni
yumuşatıyor, daha orta bir noktaya çekiyordu. İkincisi, ben
Ankara’da büyüdüm, ama kuzenlerim neredeyse liseyi bitirene kadar
Hasköy’deydi. Dolayısıyla onların her şeyi benden daha yoğun
yaşıyor olmaları normaldi.
BABAM KOYU KÜRTTÜ, POLİTİKTİ
Babam koyu Kürttü. Yapılan hiçbir haksızlığı
affetmiyordu. Taraftı yani. Yeğenlerini, ailedeki
politik durumları, hepsini anlayışla karşılıyordu. Belki bıraksalar
o da peşlerinden gidecek gibiydi. Benim ailem işin hep
politik kısmındaydı. Onların amacı bir gün bu ülkenin
başbakanının ağzından “Gelin dost olalım, ahbap olalım,
kimse kimsenin canını yakmasın”ı duymaktı. Bütün
gayretleri bugünler içindi. Yani son derece medeniceydi
düşündükleri, ama içlerinde çok uçları da olabilir, sonuçta biz
siyasi açıdan kozmopolit bir aileyiz.
KENDİMİ ŞİMDİ İKİ ARADA BİR DEREDE HİSSEDİYORUM
Şimdi hissediyorum kendimi iki arada bir derede. Çünkü ben bugüne
kadar hiç kimseye oturup bunları anlatmadım. Hayatımda çok
yakınım olan biri iki kişi dışında ilk kez bu kadar anlatıyorum.
Hiç gerekmedi, ama şimdi öyle bir konuma gelindi ki,
konuşmadığım takdirde reddediyor durumuna düşmek
istemiyorum, konuştuğum zaman da taraf olmak istemiyorum.
Saçma sapan bir durumdayım aslında ve kendimi ilk kez böyle
hissediyorum. Mesela aslında ben Kürt-Türk diye konuşmak
bile istemiyorum ve bu notumu da özellikle yazmanızı rica
ediyorum.
AMCAMDAN HALA ÇOK ÇEKİNİRİM
Bütün sülalem için. Bu röportajı hepsi okuyacak ve ben kendi
sülalemden çok çekinirim. Bir bilseniz, ben hâlâ amcamın yanında
ayak ayaküstüne atmam, hâlâ amcam oturana kadar ayakta kalırım. O
yüzden konuşurken bazı şeylere dikkat etmek zorundayım, ama tabii
diğer yandan bir Türk olarak milliyetçi ruhum da ağır
basıyor. Mesela yurtdışına çıktığımda. Benim pasaportumda
Türk yazıyor ve ben de bir Türküm sonuçta.
KÜRT OLARAK MI YETİŞTİ, TÜRK OLARAK MI?
O KENDİNE NE DİYOR?
BEN NEYİM BERABER ÇÖZELİM
Aslına bakarsanız bunları hiç düşünmemiştim, ama bu olayları
kurcaladıkları için ben de ne olduğumu şimdi çözmeye başlıyorum.
Hatta haydi gelin beraber çözelim. Gerçekten buyurun, çözelim. Ben
şimdi neyim?
(En iyisi) Yine eskisi gibi kimin hangi etnik kökenden olduğunun
bilinmediği, ama bunun da yasak olduğu için değil, herkes kendi
halinden mutlu olduğu için konuşmaya gerek duymadığı bir ülke.
Bence en ideali bu ve mutlaka sonunda o noktaya da geleceğiz.
BANA BİR İSİM BULUN
Rahatsızım tabii... O yüzden de ben kimim, bana bir isim bulun
lütfen. Yani şimdi iş öyle bir noktaya geldi ki tıpkı bizim
Kars-Ardahan çekişmesine benzedi. Ardahanlılar artık biz
Ardahanlıyız diyor. Ama bana sorduklarında ben yıllarca Karslıyım
demişim, şimdi Ardahanlıyım demeye dilim dönmüyor. Oysa aslında
benim için ikisi de fark etmiyor.
KÜRT OLARAK MI YETİŞTİ TÜRK OLARAK MI?
İkisi de değil, çünkü annem de babam da çok medeni insanlar
oldukları için bizi hiç etnik ayrımcılık yaparak
yetiştirmediler. Evet, Kürt kelimesi çok bildik bir
kelimeydi bizim için, ama bu bir ayrımcılık anlamında
kullanılmıyordu.
Mesela bizim evde en fazla şöyle geçerdi bu konuşmalar; annem
babama derdi ki, “Leyla sana benziyor, Hülya bana”. Babam derdi ki,
“Hülya’nın nesi sana benziyor, gözlere baksana, asıl
Kürtlerin gözü renkli olur.” Annem de yanıt verirdi,
“Aman sen de koca Kürt... Size mi benzedi yani bu gözler
şimdi?” Kendi aralarında böyle konuşup gülerlerdi.
KENDİMİ MELEZ OLARAK İLAN EDİYORUM
Benim kendime ne dediğim de şöyle çıktı ortaya: Yine bizimkilerin
aralarında bu tür konuşmaların olduğu bir gün ben yanlarına gittim,
“Tamam sakinleşin. Kendimi bu saatten sonra bir melez olarak ilan
ediyorum” dedim ve o espri öyle kaldı.
Hakikaten hâlâ kendimi bir melez olarak görüyorum. Çünkü bakarsanız
anne tarafımda Giritlik var, Yörüklük var. Baba tarafım çok asırlar
önce Kayseri Pınarbaşı’ndan göçen bir Türkmen aşireti. Göç
ettikleri yerde Kürtlerle karışmışlar ve sonunda da iyice
Kürtleşmişler.
Yani böyle karman çorman bir aileyiz biz. Daha doğrusu tam
bir Anadolu’yuz. Ve doğrusu bu da benim çok hoşuma
gidiyor, çünkü kimde iyi ne varsa onu seçip alabiliyorsun
ve kendi kimliğini sen oluşturuyorsun. Etnik zenginliğin ne kadar
çok olursa da seçme şansın o kadar fazla oluyor tabii.