Hükümetten Kılıçdaroğlu'nun 'Adalet Yürüyüşü'ne ilk tepki
Abone olAdalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan son dakika açıklamalar geldi. Bozdağ Kılıçdaroğlu'nun başlattığı 'Adalet Yürüyüşüne' ilişkin konuştu ve yapılan açıklamaları endişe verici olarak yorumladı.
CHP'li Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak
Güvenpark'tan İstanbul'a başlatılan yürüyüşe hükümetten ilk tepki
geldi.
Kılıçdaroğlu'nun dün saat 11.00'de başlattığı ve 28 gün sürecek
olacak yürüyüşe ilişkin Adalet Bakanı Bozdağ'dan son dakika
açıklama geldi.
Bozdağ, "CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu
hakkında verilen mahkumiyet kararının ardından yapmış olduğu,
yargıya ve yargı mensuplarına yönelik eleştiri sınırlarını aşan,
tahkir, tezyif ve tahrik içeren açıklamaları endişe vericidir.
Yargılama süreci devam ederken, bu süreci hukuka aykırı olarak
etkileyecek biçimde açıklamalar yapmak, yargı mensuplarını hedef
göstermek, tahkir ve tehdit etmek açıkça
suçtur" dedi.
Hiç kimsenin mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat
veremeyeceğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul
Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkûmiyet
kararının ardından yapmış olduğu, yargıya ve yargı mensuplarına
yönelik eleştiri sınırlarını aşan, tahkir, tezyif ve tahrik içeren
açıklamaları endişe vericidir. Türkiye’nin ana muhalefet partisinin
liderine bazı temel ilke ve gerçekleri, sayısız vesilelerle
tekrarına rağmen bir kez daha hatırlatma zarureti ortaya çıkmıştır.
Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır. Hâkimler,
görevlerinde bağımsızdırlar; kararlarını Anayasa, kanun ve hukuka
uygun olarak vicdani kanaatlerine göre verirler. Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge
gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
"YARGILAMA SÜRECİ DEVAM EDERKEN, SÜRECİ ETKİLEYECEK
AÇIKLAMALAR YAPMAK, SUÇTUR"
Görevlerini bağımsız ve tarafsız yerine getiren hâkimler, hem
kendilerinin, hem de davanın taraflarının siyasi, dini, felsefi,
ahlaki, kültürel ve ekonomik farklılıklarını bir kenara bırakarak
karar verir; davanın taraflarının ismi, sıfatı, unvanı, makamı,
şöhreti ve mesleğini dikkate almaz; dış etkenlerin kararlarını
etkilemesine asla izin vermezler. Yargılama süreci devam ederken,
bu süreci hukuka aykırı olarak etkileyecek biçimde açıklamalar
yapmak, yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir ve tehdit etmek
açıkça suçtur. Mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını temin
eden bu kural ve kısıtlamalar, herkes için olduğu gibi, hiç
kuşkusuz, Sn. Kılıçdaroğlu için de geçerli ve bağlayıcıdır. Günlük
çıkara veya rüzgârın estiği yöne ya da yargı kararının içeriğini
beğenip beğenmemeye göre yargı mensuplarını yüceltmek veya yermek,
hukuk devleti ilkesini içselleştirememiş sorunlu bir muhalefet
anlayışının ürünüdür. Demokratik bir hukuk devletinde, yargı ve
yargı kararları elbette eleştirilebilir. Ancak, kararı eleştirmek
yerine, kararı veren yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir,
tezyif ve tehdit etmek, ahlaki değildir; demokratik bir hak olan
eleştiri hiç değildir; aksine kanunun tanımladığı açık
suçlardandır.
"KANUN YOLLARI, 'SOKAK'LARDA DEĞİL;
'KİTAP'LARDADIR"
Kendi kuralları içinde işleyen yargılama süreçlerine müdahale
hevesi, ne Türkiye’ye fayda getirir, ne de ısrarla sürdürülen hazin
muhalefete bir seviye kazandırır. İşini yapan ve ancak kararıyla
konuşan yargı mensuplarını, siyasi polemik ve tartışmaların odağına
yerleştiren ve tahrik siyasetini besleyen zehirli dil, kimseye
fayda getirmez; aksine, yargıya güvene, yargı mensuplarına, hukuka,
adalete ve hepimize büyük zarar verir. Mahkeme kararlarının halkı
sokağa davet ederek denetlenebildiği bir hukuk devleti modeli henüz
icat edilmemiştir. Yargısal karar ve tasarrufların denetimi için
öngörülmüş kanun yolları herkesçe bilinmektedir. İlk derece
mahkemelerince verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz,
mahkûmiyet hükümlerine karşı da istinaf ve temyiz kanun yolları
bulunmaktadır. Bu 'yol'lar 'sokak'larda değil, 'kitap'lardadır;
muhakeme usulünü belirleyen kanunlardadır. Hak ve adalet,
Ankara-İstanbul E-5 karayolunda veya sokaklarda ya da meydanların
ateşli nutuklarında değil, hukukun kendi doğal mecrasındaki
işleyişinde, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde aranır. Yargısal
süreçlerin kanuni işleyişine müdahale anlamı taşıyabilecek tutum ve
davranışlardan kaçınmak, taciz, iftira, tahkir, tezyif ve tehdit
içeren ifadelerden sakınmak herkes için ortak bir ödevdir.
"KILIÇDAROĞLU'NU HAKSIZ İTHAMLARINDAN DOLAYI ŞİDDETLE
KINIYORUM"
Mahkeme kararının ardında siyasi rakiplerin 'komplo'sunu arama
yönündeki beyhude gayretler ise, politik bir hezeyan değilse,
siyaseten tükenmişliğin ifadesidir. Bağımsız ve tarafsız
mahkemelerin, yargı yetkisinin kullanılması kapsamında kalan işlem
ve tasarruflarına herhangi bir makam veya merciinin müdahalede
bulunması söz konusu değildir. Yargı kararları ile ilgili
açıklamalarda bulunurken, başta anamuhalefet partisi lideri olmak
üzere sorumluluk makamında bulunan herkesin, daha özenli ve temiz
bir dil kullanmaları sorumluluklarının gereği olarak beklenir.
Yollarda yürüyerek veya sokakları hareketlendirerek adalet
terazisinin ayarını bozmak mümkün değildir. 15 Temmuz hain ve kanlı
darbe teşebbüsüne hukuk kılıcıyla dur diyen Türk yargısı, hiçbir
suretle baskı altına alınamaz. Yargıya karşı toplumu tahrik etmeyi
bir siyaset tarzı haline getiren Sn. Kılıçdaroğlu’nu, yargıya ve
yargı görevi yapanlara yönelik, ahlaki ve hukuki olmayan, hiçbir
insaf ve vicdan ölçüsüyle bağdaşmayan, haksız ithamlarından dolayı
şiddetle kınıyorum. Kendisini yargı mensuplarına karşı temiz ve
milletimizin ahlakına uygun, saygın bir dille konuşmaya davet
ediyorum"