Hooligan yasasına Sezer vetosu
Abone olKanunu 23., 24. ve 25. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için, TBMM Başkanlığı'na geri gönderdi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan 5100 sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun"un 23., 24. ve 25.
maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89.
ve 104. maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na geri gönderdi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden
yapılan açıklamada, TBMM Genel Kurulu'nca 02.03.2004 gününde kabul
edilen 5100 sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanun"un Sezer tarafından incelendiğini
belirtildi. Buna göre incelenen yasanın; 23. maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci tümcesinde, 17. maddenin ikinci fıkrasına aykırı
davranan ve ceza gören kişi kulübün ya da bir taraftar derneğinin
mensubu ise, suçun yinelenmesi durumunda mensubu bulunduğu kulüp ya
da derneğe üç milyar lira, 24. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
tümcesinde, karşılaşmanın yapıldığı spor alanında zarara neden olan
taraftarın mensubu bulunduğu kulübe, zarar tutarı kadar, 25.
maddesinde de, karşılaşma yapılan spor alanlarında gerçekleşen
şiddet olayları nedeniyle ilgili kulübe, belirlenen yöntemle
bulunacak tutarda, idari para cezası verileceğinin belirtildiği
kaydedildi. 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak süren bilim
ve teknolojideki hızlı gelişmeler ülkelerin gönencini artırmasının,
sosyal yaşamda spora daha çok önem verilmesi sonucunu doğurduğunu
ve spor dünyasında yaşanan gelişmelerin çeşitli sorunları da
birlikte getirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,
"Sporcuların ve diğer ilgililerin haklarının korunması ve spor
alanlarında görülen düzensizlik ve şiddet olayları, basit güvenlik
sorunlarının ötesinde, kamusal düzen bağlamında ele alınması
gereken konulardır. Spor alanlarında hakem, sporcu ve diğer
ilgililere karşı eylemli ve sözlü saldırıların önlenmesi ve bu
kişilerin can güvenliğinin sağlanması yalnız ulusal bazda değil,
uluslararası alanda da sporun temel sorunu olarak algılanmaya
başlanmıştır. Bu nedenle, uluslararası düzlemde sorunların çözümü
için, "Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol Maçlarında
Seyircilerin Şiddet Gösterilerine ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa
Sözleşmesi" 25.09.1986 gününde Strasburg'da imzalanmış, ülkemizde
de 3608 sayılı Yasa ile Sözleşme'nin onaylanması uygun bulunmuştur"
dedi. Özellikle futbolda ve taraftar kitlelerince izlenen diğer
spor dallarında, yöneticilerin ve medyanın olumsuz tutumundan
kaynaklanan, sporcuların ve diğer ilgililerin kişilik haklarının
ihlali, kimi zaman da ortadan kaldırılması sonucunu doğuran
saldırıların, ulusal bazda da, bu tür eylemlerin engellenmesine
yönelik kamusal önlemlerin ve cezai yaptırımların yaşama
geçirilmesini gerektirdiğini vurgulayan Sezer, "Ancak, Anayasa'nın
2. maddesindeki "hukuk devleti" ilkesi ve 11. maddesinde yer
verilen yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağı kuralı karşısında,
yapılan düzenlemenin anayasal kurallara uygun olması zorunludur.
Anayasa'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38.
maddesinin yedinci fıkrasında, ceza sorumluluğunun kişisel olduğu
belirtilmiştir. Böylece, ceza hukukunun temel kurallarından olan
"cezaların kişiselliği" ilkesine, "idari ceza-adli ceza" ya da
"para cezası-hürriyeti bağlayıcı ceza" ayrımı yapılmadan Anayasa'da
yer verilmiştir. Bu ilkeyle suçu kim işlemişse cezanın yalnız ona
hükmedilip uygulanması, başkalarının cezalandırılmaması
amaçlanmıştır. Başka bir anlatımla, cezaların kişiselliği ilkesi,
herkesin, ancak kendi eyleminden sorumlu tutulmasını, suç
işlemedikçe ya da işlenmesine katılmadıkça kimseye ceza sorumluluğu
yükletilmemesini gerektirmektedir. Suçlunun cezalandırılmasının
yakınlarını da maddi ve manevi yönden etkilemesi kaçınılmazdır.
Özellikle para cezalarının suçlu kadar aile bireylerini de
etkileyeceği yadsınamaz. Ancak bu, cezanın çoğu kez önleme olanağı
bulunmayan dolaylı sonucudur" ifadelerini kullandı. İncelenen
Yasa'nın 23 ve 24. maddelerinin ikinci fıkralarının ikinci
tümceleri ile 25. maddesinde, suçu işleyen kişilerin mensubu
oldukları kulüp ya da derneklere, nesnel sorumluluk gereğince idari
para cezası verilmesinin öngörüldüğünü belirten Sezer, 1982
Anayasası'nın 38. maddesinde olduğu gibi, "cezaların kişiselliği"
ilkesine yer verilen 1961 Anayasası'nın 33. maddesinin
gerekçesinde, 'İnsanları, başkalarının fiilinden dolayı
cezalandırmaya cür'et edebilen totaliter rejimlerin insanlığa
getirdiği acı tecrübelerden sonradır ki, kimsenin yalnız kendi
fiili veya ihmalinden sorumlu olabileceği esasının anayasalarda yer
alması lüzumu bilhassa hissedilmektedir. Esasen bu kaidenin
Anayasa'ya konulması sayesinde, basın davalarında yazı ve
karikatürün müellifinden başkasının (gazete sahip ve yazı işleri
müdürlerinin) rasgele cezalandırılmasını derpiş eden kanun
hükümleri bertaraf edilmiş olacaktır' denildiğini kaydetti. 1982
Anayasası'nın 38. maddesinin gerekçesinde de, '....ceza
sorumluluğunun şahsi olduğu; yani failden gayri kişilerin bir suç
sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir. Bu ilke
dahi, ceza hukukuna yerleşmiş ve o kusura dayanan ceza sorumluluğu'
ilkesine dahil, terki mümkün olmayan bir temel kuraldır' denilerek,
ceza hukuku yönünden nesnel sorumluluğun kabul edilmediği
belirtildiği ve ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesinin, herkesin
kendi eyleminden sorumlu olması anlamına geldiğinin vurgulandığını
ifade etti. Cezalandırmanın, devlete özgü bir hak ve yetki olduğuna
işaret eden Sezer şunları kaydetti: "Devletin bu egemenliğinin
sınırları da anayasalarda belirlenmiştir. İnsan onuruyla
bağdaşmayan cezaların verilemeyeceği, kimsenin işlendiği zaman
yürürlükte bulunan yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı
cezalandırılamayacağı, "ceza sorumluluğunun kişiselliği" gibi
ilkeler söz konusu sınırların örnekleridir. Yasa koyucunun, ceza
alanında yasama yetkisini kullanırken, Anayasa'nın temel
kurallarına ve ceza hukukunun ana ilkelerine bağlı kalmak
koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç
sayılırsa hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla karşılanmaları
gerektiği, hangi durum ve davranışların Anayasa'ya aykırıcı ya da
hafifletici öğe olarak kabul edileceği konularında takdir
yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır. Bu durumda, incelenen yasanın
23 ve 24. maddelerinin ikinci fıkralarının ikinci tümceleri ile 25.
maddesinde, taraftarın eyleminden dolayı, mensubu bulunduğu kulüp
ya da dernekler için idari para cezası öngörülmesi, Anayasa'nın 38.
maddesindeki "cezaların kişiselliği" ilkesine aykırı düşmektedir.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5100
sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine
Dair Kanun", 23, 24 ve 25. maddelerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89
ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir