Hocalı Katliamı: Bir gecede tam...
Abone olAzerbaycan Milletvekili ve Felsefe Profösörü Cavanşir Feyziyev'den Hocalı Katliamı'nın yıldönümünde çarpıcı açıklama
Azerbaycan Senatosu Milletvekili Cavanşir Feyziyev'den Hocalı
Katliamı ve Ermeni Soykırımı iddialarına ilişkin sert bir açıklama
geldi.
Feyziyev şunları söyledi:
"İnsanlık tarihine geniş bir zaman çerçevesinde bakıldığında onun savaşsız, felaketsiz ve ızdırapsız günlerinin oldukça az olduğunu görürüz. Uzmanlara göre; son 200 yılda en az 22 savaş meydana gelmiştir. 21. asrın başında yani 11 Eylül 2001’de ABD’nin uluslararası teröre karşı harb ilan etmesini ve bu sürecin şimdiye kadar devam ettiğini de göz önüne alırsak, diyebiliriz ki üçüncü bin yılın bir günü bile savaşsız geçmeyecektir. Bütün uygarlık tarihini teşkil eden beş bin yıllık zaman kesitinde 150 milyondan fazla insan bu muharebelerde yok olmuştur. Bunların da %73’ü sadece 20. asırda meydana gelmiş savaşlarda ölmüştür. Sadece II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın 151 yerinde 231 silahlı çatışma meydana gelmiştir. Bunların da yarıdan çoğu, 1990’dan yani Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonraki en yakın tarihi devre tesadüf etmektedir.
Ancak bütün savaşların içinde gaddarlığı ve insanlığa sığmayan
emelleri ile farklılık gösteren öyle cinayet tutanakları vardır ki
onlara hiç bir şekilde haklılık kazandırmak mümkün olmayacaktır.
Sadece Azerbaycan tarihinin değil, bütün insanlık tarihinin en
dehşetli hadiselerinden biri olan Hocalı Katliamı işte bu cinayet
tutanaklarından biridir.
EN GADDAR CİNAYET
1992 yılının 25 Şubat’ını 26’sına bağlayan gece birleşmiş
Rus-Ermeni silahlı kuvvetleri Hocalı’ya hücum ederek tarihimize
kanlı harflerle geçen Hocalı Soykırımı’nı gerçekleştirdi.
Acımasızlığı bakımından dünya tarihinde görülmüş en gaddar
cinayetlerin bile üzerine çıkan bu soykırım, sadece Azerbaycan
Türklerine karşı değil, insanlığa ve uluslararası barışa karşı
yapılmış en ağır cinayet idi. Hocalı faciasına kadar Karabağ’da
meydana gelen bütün olaylar bu facianın, kasıtlı bir şekilde hayata
geçirilen etnik temizleme siyasetinin bir devamı olduğuna dair
herhangi bir şüphe bırakmamaktadır. Hocalı’nın muhasaraya alınarak
yerleşik halkın şehri terk etmesine imkan verilmemesi Ermenilerin
asıl niyetini açıkça ortaya çıkarmaktadır.
KANLI GECEDE...
O kanlı Şubat gecesinde 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlı toplam
613 Hocalı sakini katledildi. 8 aile tamamıyla yok oldu. 1275 kişi
esir edildi, 150 kişi de kayboldu. Öldürdükleri çocuk, kadın ve
yaşlıların cesetlerini tanınmaz hale getiren Ermeni eşkiyalar,
insanlık tarihinde Ermeniler adına ebedi bir utanç getiren
soykırıma imza attılar. Hadisenin yaşanmasından iki gün sonra olay
yerine varmak mümkün oldu. Şahitlerin karşılaştıkları ürpertici
manzara sözle ifade edilemeyecek kadar ağır ve amansız idi. Bütün
tarihi, kökü ve ruhu ile yaşadığı toprağa bağlı olan sade
insanların, o toprakta daha yeni ayağa kalkıp yürümeye başlamış
masum çocukların cesetlerini, soğuk kış gününde bu sıcak vatan
toprağı kendi kucağına almıştı. Kimbilir, son nefeslerinde
istekleri, dilekleri ne olmuştu soydaşlarımızın. Şu bir gerçek ki
nasipleri vatan toprağını kucaklayarak şehitlik mertebesine
yükselmek oldu.
KAÇIN ELE GEÇMEYİN!
Bu kanlı hadisenin şahidi, bütün ailesinden yalnız kucağındaki
körpe kızını ve 4 oğlunu kurtarabilen genç bir ana gözyaşları
içerisinde, yürek parçalayan Hocalı hadisesini şöyle anlatır:
“Hocalı’daki av silahlarını da halktan almışlardı. Bizim kendimizi
savunmak için hiç bir imkanımız kalmamıştı. Yalnız kocam tüfeğini
saklamıştı. Biz ateşler içerisinde viran olmuş Hocalı’nın dışına
güçlükle gelebildik. Sonra gördük ki silahlılar bizi izleyerek
arkamızdan ateş açıyor. Onlar bize ulaşıp öldürmek ya da esir etmek
istiyorlardı. Eşim durup onlara ateş etmeye başladı.
“Kaçın, ele geçmeyin!” diye bağırdı, ailemizden
birkaç kişi arkadan vurulup yere serildi. O ise hala silahlılarla
çarpışıyordu. Ben yalınayak, başım açık, iki çocuğumla uzaklaşıp
karanlıkta gözden kaybolunca onun bağırışını duyuyordum: “kaçın,
gizlenin, görünmeyin!
BİZ KURTULDUK O İSE ŞEHİT
Azerbaycanlı baba son nefesine kadar vuruşuyordu ki kendi ölse de
ailesi düşman eline geçmesin. Bu faciadan mucize eseri
kurtulanların hepsi bugün de Hocalı derdinin ağır yükü altında
inlemektedir. Milli kahramanımız Cengiz Mustafayev’in kaydettiği
dehşetli görüntüler Hocalı faciasını ve Ermeni cellatlarının
vahşiliğini bütün dünyaya gösterir. Bu Ermenilerin kendileri de
kendi menfur emellerini itiraf etmekten çekinmiyor, yazdıkları ile
kendilerini ifşa ediyorlar. Ermeni milliyetçiliğinin ve
ayrılıkçılığının baş ideoloğu, körpe çocukların katili Zori
Balayan’ın Hocalı hadisesinden 4 yıl sonra yazdığı Kalbimizin
Dirilmesi adlı kitabını okurken bir kez daha bunun şahidi
oluyorsunuz. Ermenistan’ın tanınmış toplumsal fikir liderlerinden
sayılan müellif kitabında şöyle yazıyor:
“...Biz Haçatur’la çocukların saklandığı bodruma indiğimiz
zaman, askerlerimiz onlardan birini avuçlarından pencerenin
çerçevesine çivilemişlerdi. Çocuğun sesini azaltmak için Haçatur
onun ağzına öldürdüğümüz anasının kesilmiş göğsünü soktu. Sonra ben
onun başının, göğsünün ve karnının derisini soydum. O, 7 dakika
sonra kan kaybından öldü. Hekim olduğum için hümanisttim ve bu
yüzden çocuğun başına gelenlerden sevinç duymadım. Ancak kalbim
şadoluyordu. Haçatur çocuğun bedenini parçalara böldü ve köpeklere
attı. Akşam biz aynı hareketleri 3 Azerbaycanlı çocuk üzerinde daha
uyguladık. Ben vatanperver bir Ermeni vatandaşı gibi borcumu yerine
getirdim...”
ERMENİ FAŞİZMİNİN YAZILMIŞ OTOPORTRESİDİR
Bu, 21. yüzyılda bir Ermeni faşistinin kendi kalemiyle yazılmış
otoportresidir!
Karabağ’ın işgal zamanı Zori Balayan’ın şimdiki Ermenistan başkanı
Serj Sarkisyan’la birlikte askeri kıyafetle çekilmiş fotoğrafları
da onların birlikte yaptığı cinayetlerin kanıtıdır. Bu ülkenin
doktor-yazarı da başkanı da Hocalı soykırımı ve Karabağ’ın işgalini
“Ermeni milletinin kahramanlıklarına” çevirdiler. Lakin tarihi
gerçekler bunun kahramanlık değil, bir daha ihanet, insanlığa karşı
cinayet olduğunu isbat ediyor. Bu facia Kafkaslarda Türk tarihinin
kanlı sayfalarından biri olsa da birincisi değildir. Hocalı
soykırımı bizi tarihi geçmişimize yeniden göz atmaya ve acı
hakikatleri bir daha hatırlamaya ve hatırlatmaya sevk ediyor.
Hocalı soykırımının kökü, meydana geldiği tarihten çok önceki
zamanlara gider. Bu faciaya sadece Karabağ etrafında cereyan eden
hadiselerin bir parçası gibi değil, Azerbaycan’ın tarihi
başarıları, zengin devletçilik gelenekleri, ülkemizin yerleştiği
jeopolitik konumu ve Kafkasya’da tuttuğu önemli yer açısından
yaklaşmak, onun asıl sebeplerini gün yüzüne çıkarmaya yardım eder.
Tarihten iyi bilinir ki Azerbaycan devletçiliği en yüksek zirvesine
Safeviler Devleti zamanında ulaşmıştır. Bu zamanda büyük bir
coğrafi alanı kapsayan bu devletin zayıflaması ile Azerbaycan kendi
sınırları içerisine daralmaya başladı. Safevi Devleti’nin
sessizliği, Azerbaycan’ın hanlıklara ayrılması ve sonunda bütün
bölgenin Rusya’nın hakimiyetine girmesiyle neticelendi. Böylece
Azerbaycan devletçiliğinin zayıflaması Kafkasya’nın imparatorluk
tırnağına geçmesine sebep oldu. Ancak facia bununla da bitmedi. Bin
yıldır Avrasya’nın sahibi olan kudretli Türk devletçiliğinin
dirilmesine bir daha imkan vermemek maksadıyla Altaylardan
Balkanlara kadar uzanan Türk coğrafyasını parçalamaya çalışan
Rusya, “mazlum” Ermenileri Kafkasya’da, ezeli Türk topraklarında
yerleştirmeye başladı. Türk şeridinin strateji merkezinde yerleşen
Azerbaycan, imparatorluğun avı haline getirildi. Son 300 yılda
nüfusu daima artmakta olan Azerbaycan’ın arazisi sürekli azalmaya
başladı ve defaatle bölünerek imparatorluk tarafından ele
geçirilmeye çalışıldı. Bugünkü Azerbaycan devleti, bütün siyasi ve
medeni tarihi içinde en az topraklara sahiptir. 20. yüzyılda Çarlık
Rusyasını takip eden Sovyet Rusyası da bu
“geleneğe” sadık kalarak Azerbaycan’ı parçalamaya
devam etti. Gaddarlığı ile selefinden hiç de geri kalmayan Sovyet
hükümeti soydaşlarımızın büyük bir kısmını Asya çöllerine sürgün
etmekle birlikte, Zengezur’a da Ermenileri yerleştirdi. Bütün
bunları metanetle sinesine çeken milletimiz 70 yıl boyunca Sovyet
esaretine karşı mücadelesini ve milli bağımsızlık harekatını devam
ettirdi. Bu üzücü mücadele 20 Ocak faciasından geçerek milli
devletçiliğimizin restorasyonuna yol açtı.
KANLI OCAK'IN DEVAMI
Aslında Hocalı hadiseleri, Azerbaycan’da Sovyetlerin güvenini
sarsan milli bağımsızlık harekatını boğmaya yönelmiş Kanlı Ocak
faciasının devamı idi. Bu, halkımızın mücadele azmini sindirmeye,
Azerbaycan’ı yeniden esaret altına almaya yönelmiş bir eylemdi.
Rusya gerçekleştirmiş olduğu 20 Ocak faciasında elde edemediğine,
Hocalı olayı vasıtasıyla bizzat iştirak ederek ulaşmak istiyordu.
Kafkasya’yı kaybetmeyi hiçbir zaman hazmedemeyen Rusya, Hocalı
katliamına verdiği destekle yeni müstakilliğini kazanmış
Azerbaycan’a kendi gücünü gösterdi ve asıl niyetini ortaya koydu.
Hocalı soykırımı aslında bütün dünya Türklüğünü düelloya davet
edercesine karşısına atılan imparatorluk
‘eldiveni’ idi.
Son 200 yılda Rusya’nın yardımıyla kadim Türk topraklarında
yerleştirilmiş, imparatorluk boyunduruğunda yaşamaya ve onun
emirlerini maharetle yerine getirmeye alışmış, en zor anlarda
komşularına destek olmak yerine, ihanet etmeyi adet edinmiş
Ermeniler ise her zaman olduğu gibi bu defa da imparatorluk
siyasetinin esas uygulayıcıları gibi davrandılar. Neticede yine
topraklarımızın bir kısmını terk etmeye mecbur edilsek de özgürlük
idealinden vazgeçmedik. Genellikle Kafkasya’nın devletçilik
geleneğinde Azerbaycan’ın devletçilik geleneği büyük pay sahibidir.
Bu nedenle Rusya, mevcut olduğu bütün zamanlarda Azerbaycan
devletini, özellikle onun diğer Türk devletleriyle müttefik olarak
güçlenmesini kendi emperyalist hedeflerine ciddi bir tehlike olarak
telakki etmiştir. Çünkü güçlü Azerbaycan güçlü bir Kafkasya
demektir. Ancak bu gerçeği kabul etmeyen, Rusya tarafından
“büyük Ermenistan” hayali ile yemlenen Ermeniler,
tarih boyunca imparatorluk siyasetinin ucuz bir oyuncağı gibi
Kafkasya’yı parçalama misyonunu maharetle yerine getirmişlerdir.
Bugün de Azerbaycan topraklarında ayrılıkçılığı alevlendirmek
suretiyle, bu çirkin geleneklerine sadık kalmaktadırlar.
Yakın tarihimizin en acı hadiselerinden biri olan Hocalı soykırımı,
Ermeni tefekkürünün ve tipik Ermeni karakterinin sadece onun
komşuları için değil, bütün insanlık için ne kadar tehlikeli
olduğunu bir kez daha ispat etti. Ermeni karakterine has olan
terörizm, etnik temizleme ve işgal siyaseti çağdaş dünyadaki barış
için en büyük tehlike kaynağıdır. Tarih boyunca iğrenç
keyfiyetlerini korumuş olan Ermeniler ise, bugün düştükleri
acziyetin kökeninde sahip oldukları Ermenilik karakterinin
yattığının farkında değiller. Bununla birlikte Ermeniler sadece
Kafkasya’da değil, bütün dünyada düzenin sağlanmasına karşı en
büyük mani olmuşlar ve uluslararası insan hakları siyasetine ağır
darbeler vurmuşlardır. Ermeniler için bağımsızlık hiç bir zaman
milli bir amaç olmayıp, bugün de asıl hedef değildir. Bugün
Ermenistan’ın bütün sahalarda Rusya’dan daha aşağı bir vaziyete
düşmesi ve her zaman olduğu gibi onun mandası olması bunu bir daha
ispat ediyor. Vaktiyle ahalisinin önemli bir kısmı Azerbaycan
Türklerinden ve diğer milletlerden oluşan Ermenistan’da bugün
vaziyet tamamen farklıdır. Etnik temizleme neticesinde diğer
milletlerin temsilcileri zorla tarihi yurtlarından kovulmuş ve
komşu devletlerde yerleşmeye mecbur olmuşlardır. Ermenistan
mono-etnik bir devlete çevrilmiştir.
AZERBAYCAN'DA DURUM TAMAMEN FARKLI
Azerbaycan’da ise durum tamamen farklıdır. Azerbaycan her zaman
olduğu gibi insani değerlere, bölgede barış ve düzeni bozan
tehlikeli kuvvetlere karşı katiyyetle mücadelesini sürdürmektedir.
Ne kadar zor olsa da Azerbaycan devleti ve halkı sadece milli
çıkarları için değil, bütün insani değerlerin korunması için
mücadelesini fedakarlıkla devam ettirmektedir. Azerbaycan bütün
tarih boyunca çok farklı milletlerin temsilcilerinin barış ve güven
içinde yaşadığı, bütün dünyaya örnek olan bir mekandır. Hatta
Azerbaycan vatandaşı olan Ermeniler de hiç bir milli ayrımcılığa
maruz kalmadan bugün de Azerbaycan’da yaşamaya devam etmektedirler.
Bu gerçek bir daha Azerbaycan halkının barışseverliğini ve birlikte
yaşama ananelerine sadık bir millet olduklarını göstermektedir.
Hocalı soykırımının insanlık aleyhine yapılmış cinayet gibi
tanıtılması sadece Azerbaycan için değil, dünya barışı için
uluslararası bir öneme sahiptir. Özellikle 1994 Şubatında
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Meclisi tarafından Hocalı
hadiselerinin soykırım olarak ilan olunması özel bir öneme sahip
oldu. Aynı tarihten itibaren Hocalı faciası insanlığa karşı
yapılmış en ağır cinayetlerden biri gibi daha geniş çerçevede
anılmaya başlandı. O zamanki Devlet başkanı merhum Haydar Aliyev’in
vurguladığı gibi, “ Bütün Azerbaycan halkına karşı yönelmiş
Hocalı soykırımı gaddarlığı ve gayr-i insani ceza usulleri ile
insanlık tarihinde bir vahşilik eylemidir. Bu soykırım, aynı
zamanda bütün insanlığa karşı tarihi bir cinayettir.”
Merhum Haydar Aliyev tarafından 1998’de imzalanan
“Azerbaycanlıların soykırımı hakkında” başlıklı fermanda
soydaşlarımıza karşı yapılan katliamların soykırım karakteri
taşıması, Azerbaycanlılara karşı etnik temizleme siyasetinin
yürütülmüş olması açık bir şekilde ifade edilmiştir. Aynı fermana
uygun olarak, 31 Mart günü yüz yıldan fazla bir süredir devam eden
katliamların kurbanı olmuş soydaşlarımızın hatırasına saygı alameti
olarak “Azerbaycanlıların soykırım günü” ilan
edilmiştir.
Bugün Azerbaycan gerçeklerinin dünya halkına iletilmesi sürecinde
Hocalı soykırımının tanıtılması özel bir yer tutuyor. Devlet
başkanımız konuşmalarında defaatle Hocalı faciasına değinerek, bu
hadiseyi gerçekleştirenlerin asıl niyetlerini, bunun insanlığa
karşı yapılmış en ağır cinayet mahiyeti taşıdığını açık bir şekilde
ifade etmiştir. Devlet Başkan İlham Aliyev, Kuba Soykırımı Memorial
Kompleksi’nin açılışında yaptığı konuşmada:
BU BİR GERÇEKTİR!
“Hocalı soykırımını yapanlar bugün Ermenistan yönetimini
temsil eden adamlardır. Bu facia dünyanın gözü önünde meydana
gelmiştir. Yani biz bunu “Ermeni soykırımı” miti gibi hiç bir esası
olmayan mitoloji temelinde değil, gerçek olgular esasında
görüyoruz. Videolar, fotoğraflar, şahitlerin ifadeleri, bütün
bunlar hakikattir ve gerçektir” diyordu.
Bu facianın geniş çapta tanıtılması ise her Azerbaycanlının kutsal
bir borcudur. Haydar Aliyev Fondunun Başkan Yardımcısı, Dialog ve
Emekdaşlık Uğruna İslam Konferansı Gençler Forumu’nun
Medeniyetlerarası Dialog Başkoordinatörü Leyla Aliyeva’nın girişimi
ile 2008’den itibaren hayata geçirilen “Hocalıya
Adalet” uluslararası kampanyası artık meyvelerini
vermektedir. Kampanya çerçevesinde dünyanın birçok ülkesinde Hocalı
faciasına hasrolunmuş toplantılar, asıl hakikatlerin, Ermenistan
tarafından ülkemize karşı yürütülen tecavüzkar siyasetin
mahiyetinin dünya halklarına ulaştırılmasındaki rolü büyüktür.
“Hocalıya Adalet” kampanyasının en güzel neticesi bu facianın
Pakistan, Meksika, Peru, Çek Cumhuriyeti, Kolombiya, Bosna-Hersek
gibi devletlerin parlementoları ve birçok uluslar arası teşkilat
tarafından soykırım olarak tanınmasıdır. Aynı zamanda dünyanın
birçok şehrinde dünya halklarının soydaşlarımıza karşı yapılmış
soykırım hakkında bilgilendirilmesi maksadıyla Hocalı şehitlerinin
hatırasını ebedileştiren abideler dikilmektedir. Kampanyanın Hocalı
faciasını soykırım ve insanlığa karşı cinayet gibi tanımak talebini
ileri süren müracaatını artık bütün dünyada on binlerce insan
imzalamıştır.
Bütün tazyik ve tehditlere rağmen ülkemizin devamlı ilerlemesi ve
gelişmesi, Karabağ tartışmalarının Azerbaycan’nın milli menfaatleri
çerçevesinde çözülmesine yardımcı olmaktadır. Bu meselede
Azerbaycan’ın en güçlü silahı, onun haklı durumda olmasıdır.
Azerbaycan’ın haklı duruşunun arka planında milletlerarası
siyasetin adaletli münasebetini ve milletlerarası hukuk normlarının
yerine getirilmesini talep etmek irademiz yatmaktadır. Devletlerin
toprak bütünlüğüne karşı tehditler olduğu halde, güçten istifade
etmek hukuku gibi milletlerarası hukukun prensipleri Azerbaycan’a
istenilen yolla kendi topraklarını özgürleşmek, kendi sınırları
dahilinde egemenliğini kazanmak imkanları verir. Ancak ne yazık ki
Karabağ tartışmasına milletlerarası hukuk normlarının hala
uygulanmadığının, bunun formal tasdikten ileri geçmediğinin şahidi
oluyoruz. Bu faktör ne kadar acı olsa da dünya siyasetinde hala
küresel güçlerin, onlara hizmet eden farklı dairelerin çıkarlarının
üstünlük teşkil ettiğini gösteriyor. Ancak Azerbaycan’ın güçlü ve
düzenli orduya, Karabağ probleminin çözümü yolunda devletin ve onun
vatandaşının tek fikre sahip olması topraklarımızın düşman
işgalinden kurtulacağı günün hiç de uzak olmadığını haber
vermektedir. Bunu ise biz kendimiz yapmalıyız. Azerbaycan’ın
asırlar boyu devam eden toprak kaybına son vermek zamanı gelmiştir.
Karabağ ve onun onulmayan yarası Hocalı soykırımı Azerbaycan’ın ve
dünya Türklüğünün hafızasında tarihi bir dönüm noktası olmalıdır.
Ata yurdumuza dönüş, Türk birliğinin muhteşem tarihine dönüş,
Karabağ’ın bağımsızlığından geçer. Şanlı tarihimize şerefli dönüşü
hayata geçirmek, ülkemizin arazi bütünlüğünü kazanmak, gelecek
nesiller karşısında kutsal borcumuzdur.
Kutsal yurtlarımıza dönmek arzusu ile...
Dr. Cavanşir Feyziyev
Milletvekili-Felsefe Doktoru