Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Yazıma Arif Nihat Asya’nın bu güzel dörtlüsü ile giriş
yapmış oldum.
Bayrağımız bizim şerefimiz, onurumuz, gururumuz. Nerede
dalgalandırabilme zemini zuhur ediyorsa rüzgârın her okşayışından
göğsümüz kabarır.
Yer, zaman ve mekân gözetmeksizin bu vatanın duygularında bu
iştiyak her daim vardır.
Hakkaniyetle ve tarihsel olarak duruşumuzla bu gururlanmayı
yaşamayı arzular duygularımız.
Bize vicdan azabı duyuracak herhangi bir tutum içerisine
girmeden.
Zira vicdanımızı sızlatan bayrağımızın da dalgalanmasına müsaade
etmez.
Bütün bunları kaleme almamın sebebi malumunuz Avrupa kupası
maçları dolayısıyla bayrağımızın göndere çekiliyor olması.
Bu organizasyon vesilesi ile Ay Yıldızlı bayrağımızın göğüslerde
taşınıyor olması.
Korkunun ve kederin karşısında göğüste iman ile taşınan ve
gönderde dalgalandırılan bayrağımız; tarihimiz, şerefimiz, şiirimiz
her şeyimiz.
Fransız Gardet der ki; “Vatandaşlığı yapan kan
ve toprak değil, inançtır”
Yani imanımız, onurumuz.
Bunun aksi durumları yaşıyoruz millet olarak maalesef!
“İthal malı ıslahattan kaçının. Müslüman memleketlerini
ancak felakete sürükler.” diyor Avusturya Devlet adamı
Metternich!
Bunun bizim için söylüyor.
Avrupa’da futbol turnuvasında yer alıyoruz. Bu bizim için gurur
verici bir tablo.
Türkiye vatandaşı olarak ekran başlarında bu gururu ve onuru
seyretmenin, paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz-yaşayacağız.
Mağlup olsak da galip olsak da bu gururu haklı olarak
yaşayacağız.
Yüz yıllar boyu Avrupa’ya kök söktürmüş, dize getirmiş bir
milletiz biz. Göğsü iman ve şuur dolu bir milletiz biz.
Lider bir millet olarak her daim izlenen milletiz
biz.
Bu organizasyon bayrağımız ve milliyetimizden dolayı onur
veriyor bize, bu doğru.
Ama bugünlerde bizlere çok daha fazla onur duygusunu yaşatan bir
ayı yaşıyoruz.
Kur’an’ın indirildiği, Efendimiz Hz. Muhammed’e Peygamberliğin
verildiği onurlu bir aydayız.
Yani hem Türkiye vatandaşı olmanın onurlu ayrıcalığı hem de
Müslüman olmanın onurlu ayrıcalığını yaşadığımız iki etken var.
Bunun duruşunu sergileyebilmeliyiz.
Cumhuriyet ile beraber Avrupa’ya karşı özenti yaşantımız onur
duymamız gereken faktörlerden zaten uzaklaştırdı yıllardır!
Son 15 yıldır oluşturulan zeminde kazanmaya başladığımız
şahsiyetimizi ve kimliğimizi yeniden inşa ettiğimiz
günlerdeyiz.
Bu futbol turnuvasında kanaatimce hoş olmayan ve dahası onur
kırıcı fotoğraflar ve görüntülere muhatap kalıyoruz!
Hem imani hem milli şahsiyetimizin bize kazandırdıklarını
unutmamalıyız.
Cumhuriyetten hemen önce İttihat Terakki üyesi, sonrasında
ise Kars Milletvekili olan gazeteci Ahmet Ağaoğlu da günümüzdekiler
gibi milli şahsiyetinden tamamen uzaklaşarak der ki;
“Medeniyet sahasında mağlubiyetimiz kat’idir ve galip medeniyeti
temsil etmek lüzumu çok gereklidir. Garp medeniyeti galip, İslam ve
doğu medeniyeti (Anadolu) mağlup... Bunu açıkça itiraf edip galip
medeniyeti temsil etmeliyiz!”
Yani aslında Ahmet Bey Avrupa’nın bizim tam da olmamızı istediği
şekle bürünmemizi salık veriyor aklınca!
Cemil Meriç kitabında Ahmet Bey’e karşılık olarak şu
açıklamayı yapıyor;
“Başkasının şahsiyetini kabul ve iradesine tabi olmak
mağlubiyettir. Müslümanlar, elbiselerinden ve evlerinin tefrişatı
gibi hayatın maddi tecellilerinden başlayarak Avrupa modellerini
taklit etmektedirler. Mağlubiyet budur.”
Üstadın kalemine yüreğine sağlık…
Hem Ahmet Beye hem de bugün Avrupa turnuvasında bizi utandıracak
derecede taklit giyinimli Fatih Terim ve futbolcularına söylenecek
en güzel söz değil midir?
Bin aydan daha kıymetli bir ay olan Ramazan ayında gündüz vakti
canlı yayında basın önünde, çok rahat su içiyor olman (mazeretin
elbet olabilir ama mazeret kılıf olamaz) hem milli şahsiyetine hem
de manevi şahsiyetine yakışıyor mu?
Giydiğin takım elbise de cabası!
Bu milleti ve bayrağı temsilen ordasınız.
Aliya’nın dediği gibi; “Savaş, ölünce değil
düşmana benzeyince kaybedilir!”
Bu tarihten sonra oradaki bütün maçları gol üstünlüğü ile galip
gelsen ne yazar.
Benzeyerek mağlupsun zaten!