Her şey Türkçe öğrenmek için
Abone olAmerika’dan Bursa’ya dil öğrenmek için gelen Justin Jay Reagh, Bursalı ailenin yanında kalarak, Türk gelenek ve göreneklerini öğreniyor.<br/...
Amerika’dan Bursa’ya dil öğrenmek için gelen Justin Jay Reagh,
Bursalı ailenin yanında kalarak, Türk gelenek ve göreneklerini
öğreniyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Ohio eyaletinden Bursa’ya Türkçe
öğrenmek için gelen Justin Jay Reagh(25), Türk ailesinin yanında
kalarak hem dil eğitimini alıyor hem de Türk gelenek ve
göreneklerini öğreniyor. Haziran ayında Amerika Birleşik
Devletleri’nden burslu olarak Türkiye’ye gelen Reagh, Bursa
TÖMER’de dil eğitimi görüyor. Türkçe öğrenmek için 24 saat 7
kişilik Memiş ailesinin yanında kalan Amerikalı Reagh, adeta bir
Türk gibi yaşıyor. Kaldığı evin bahçesinde gazete okuyarak
Türkçe’sini geliştiren Reagh, Türkçe espriler yapmayı da
öğrenmiş.
Reagh, evin bahçesinde meyve ve sebze de yetiştiriyor. Aile
fertleriyle birlikte yaşayan ve onları ikinci ailesi olarak gören
Reagh, bahçeye gidince elinden çapasını düşürmüyor. Bahçeden
topladığı sebze ve meyvelerle salata yaparak iftar sofrasının
kurulmasına yardımcı olan Reagh, Ramazan ayı dolayısıyla farklı
dinden olmasına rağmen gün boyu yemek yemiyor. Reagh, aile
fertlerinin oruçlarını açtığı iftar yemeğine katılarak, karnını
doyuruyor. Ezan okunmasıyla aile fertlerine ‘Allah kabul etsin’
diyen Amerikalı öğrenci, aile fertleri gibi yemeğine hurmayla
başlıyor.
“BURASI BENİM EVİM GİBİ”
Bir aya yakın kaldığı Türk ailesinde Türk yemeklerini de öğrenen
Reagh’ın en sevdiği yemek ise biber dolması. 24 Haziran’da Bursa’ya
gelerek 7 kişilik Memiş ailesinin yanında kalan Reagh, Türk
insanının misafirperver olduğunu söylüyor. Bursa’ya ve Memiş
ailesine alıştığını kaydeden Reagh, “Geçen Haziran ayından Bursa’ya
geldim. Geçen sene Boğaziçi’de bir yıl eğitim almıştım. Her gün
Türkçe dersler alıyoruz. Hafta sonları burada ailemle beraber
geziyorum. Genellikle sabah erken kalkıyorum. Kahvaltı yapıyorum.
Daha sonra otobüsle Bursa’ya gidiyorum. Her gün 4 saat Türkçe ders
alıyoruz. Burada vaktim çok güzel geçiyor” dedi.
ELİNDEN ÇAPAYI BIRAKMIYOR
Memiş ailesinin evindeki bahçede bol bol meyve ve sebze yetiştiren
Reagh, elinden de çapayı bırakmıyor. Reagh; “Bazen dut, sebze ve
meyve topluyoruz. Sürekli çay içiyoruz. Her günümüz çok güzel
oluyor. Gerçekten burası çok güzel. Evinde beni ağırlayan Memiş
ailesi çok iyi. Her gün bana yardım ediyorlar. Akşama kadar sohbet
ediyoruz. Yavaş yavaş Türkçe öğreniyorum. Türk kültürü çok güzel.
Herkes konuksever. Türk yemeklerini çok seviyorum. Biber dolması
her zaman güzel. Annem benim muhteşem bir aşçı. Her akşam değişik
yemekler yapıyor. Amerika’da kaldığım yerlerde çilek ve incir yok.
Ama burada her şey var. Bahçede sivri biber topluyoruz. Amerika’da
böyle bir imkan yok. Bu yüzden çok ilginç” dedi.
“ONUN SAYESİNDE HAYATIMIZ DEĞİŞTİ”
Evdeki kardeşlerden olan Mehmet Memiş ise Amerikalı misafir Reagh’a
çok alıştıklarını ve kendisine ’abi’ diye seslenmesinin hoşuna
gittiğini ifade ederek, “O geldiğinde hayatımız değişti. Bize çok
şey kattı. Geldikten sonra hayatımıza farklı bir heyecan geldi.
Ramazan olmasından dolayı sadece kahvaltı yapıyor. Sahura biz
kalkıyoruz, onu kaldıramıyoruz. İftara kadar bizi bekliyor. Beraber
iftar yapıyoruz. Sevgi dolu bir yaşantımız var. Bizi o kadar
benimsedi ki bize, ‘abi, abla, dede, anne’ diyerek sesleniyor. İlk
geldiğinde ‘Burası senin evi. Rahatça yaşa’ dedik. O da bize renk
kattı” diye ifade etti.
Mehmet Memiş’in ablası Safiye Memiş ise, Reagh’ın en çok sevdiği
içeceğin çay olduğunu belirterek, “Elimizden geldiği kadar onu
memnun ediyoruz. Bilmiyorum o memnun mu? Bence ailemize alıştı. O
bunu başardı, yardım ediyor bizlere. En çok sevdiği yemek ise
dolma. Yemekten sonra çayı çok sever. Her akşam çay içiyor. Ondan
nasıl ayrılacağız bilmiyorum” dedi.
“İKİ ÜLKEYİ BİRBİRİNE YAKINLAŞTIRDI”
Dede Ahmet Memiş ise Amerikalı öğrenciyi çocukları gibi
gördüklerini söyleyerek, şöyle devam etti:
“Amerikalı misafirimize biz alıştık. Bol bol sohbet ediyoruz. Bizim
elimizi öpüyor. Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkileri bunlar
sayesinde geliştiriyorlar. İki ülkenin insanlarını
kaynaştırıyor.”
(İHA)