Her iki kadından biri HPV'li
Abone olDünyada dakikada, ülkemizdeyse günde iki kadın rahim ağzı kanseri nedeniyle yaşamını kaybediyor. Hem de bu kansere sebep olan virüs HPV'ye karşı bir aşı varken!
Dünyada dakikada, ülkemizdeyse günde iki kadın rahim
ağzı kanseri nedeniyle yaşamını kaybediyor. Hem de bu kansere sebep
olan virüs HPV'ye karşı bir aşı varken! Dünya Sağlık Örgütü başta
olmak üzere tüm dünya otoriteleri kansere karşı koruyucu ilk aşı
olarak kabul gören rahim ağzı kanseri aşısını öneriyor. Sağlık
Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi'ne bağlı merkezlerdeyse kesin
yasak var: "Aşıyla ilgili bilgilendirme yapılamaz!" İşte HPV
aşısıyla ilgili dünyadaki son gelişmeler ve konuyla ilgili
ülkemizdeki en son araştırma verileri:
Kamuoyu tüm dikkatiyle kara harekâtı ve türban meselesine
odaklanmışken, geçen hafta ülkenin geri kalan gündemindeki en
önemli sağlık konularından birisi de rahim ağzı kanseriydi. CHP
Adana Milletvekili Gaye Erbatur, TBMM Başkanlığı'na bir soru
önergesi sunarak HPV (Human Papilloma Virus) aşısının sosyal
güvenlik kapsamına alınması için düzenleme yapılıp yapılmayacağını
sordu. Kadınlarda rahim ağzı kanserine yol açan HPV, erkeklerde de
penis kanserine ve siğillere neden oluyor. Kadınlara çoğunlukla
cinsel temasla partnerlerinden bulaşan virüsten korunmak amacıyla
Avustralya ve Kanada'da kızların yanı sıra erkek çocukları da aşı
programına dahil edilmiş durumda. G8 ülkelerinin tümü ve pek çok
Avrupa ülkesi ise aşıyı ulusal aşı programlarına ekledi bile.
HPV ile ilgili olarak daha önceden bilgi sahibiyseniz, -ve
kadınsanız!- ülkemizdeki kadınlar arasındaki yüzde 20 şanslı
kesimdensiniz demektir. Çünkü, Ipsos KMG Araştırma Firması'nın bir
ilaç şirketinin desteğiyle aralık ayında gerçekleştirdiği
araştırmaya bakılırsa, ülkemizdeki kadınların yüzde 80'i rahim ağzı
kanserine sebep olan virüsün adını bile duymamış. Oysa Dünya Sağlık
Örgütü verileri dünyada her iki kadından birinin yaşam süresi
boyunca mutlaka bu virüsle enfekte olacağını söylüyor. Yine aynı
kuruluş, ülkemizde beş kadından dördünün belki de taşıdığı halde
haberinin olmadığı HPV'nin pek çok sağlık sorununa yol açan vajinal
siğillere ve en önemlisi rahim ağzı kanserine neden olduğunu
belirtiyor. Peki ülkemizde HPV'yi bilen kadınlar bu virüsün kansere
yol açtığını biliyor mu dersiniz? Hayır. Araştırma sonuçları HPV'yi
bilenlerin arasından da sadece yüzde 34'ünün HPV ve rahim ağzı
kanseri bağlantısından haberdar olduğunu gösteriyor. Başka bir
deyişle ülkemizde her yüz kadından sadece sekizi bu virüsün rahim
ağzı kanserine yol açacağını biliyor. Konunun kelimenin mutlak
anlamıyla "hayati" olmasına karşın şaşırtıcı olan Sağlık
Bakanlığı'nın aşı ile ilgili tutumu. Gelişmiş ülkeler cinsel yolla
bulaşan bu virüsle mücadele için seferber olmuşken, Sağlık
Bakanlığı aşıya ruhsat vermiş olmasına karşın halkı bilinçlendirme
konusunda sessiz kalmayı tercih ediyor.
"Rahim ağzı kanseri öncelikli konumuz değil"
Şimdi gelelim CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur'un soru
önergesine. Milletvekilinin doğrudan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle sunduğu önergenin cevap bulması
için yasal uygulamaya göre yaklaşık iki hafta daha var. Ama Sağlık
Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı'nın aşıya ilişkin
yaklaşımına bakarsak, önümüzdeki günler hatta seneler için yanıtın
olumlu olmasını beklemek hayalperestlikten başka bir şey değil.
Daireye bağlı İstanbul İl Kanser Kontrol Koordinatörü Dr. Mehmet
Uhri, rahim ağzı kanserine karşı koruyucu HPV aşısının geri ödeme
sistemi ve ulusal aşı takvimine alınması bir kenara, Sağlık
Bakanlığı'nın aşıyı önermesi için bile uzun zaman geçmesi
gerektiğini belirtiyor. HPV aşısı üç doz şeklinde uygulanıyor ve
toplam maliyeti 750 YTL'yi buluyor.
Aşının devletin sigorta sisteminde geri ödemeye alınmasının etik ve ekonomik sebeplerden ötürü şimdilik imkânsız göründüğünü söyleyen Dr. Uhri, rahim ağzı kanserinin de ülkemizde mücadelede öncelikli sırada yer almadığını şu sözlerle açıklıyor: "Kanserin hepsi önemli, ama bizim için öncelikli olan sıralamada üstte olandır. Ülkemizde neredeyse kadınların üçte biri meme kanserine yakalanıyor. En çok ölüme sebep olan kanser türleri sıralamasında meme kanserini altındaki beş türü topladığımızda dahi neredeyse meme kanserinin yüzdesini geçemiyoruz. Bu haliyle önceliğin ne olduğu ortaya çıkıyor. Bakanlık için önce meme, akciğer ve mide, bağırsak kanserleriyle mücadele geliyor. Rahim ağzı kanseri ise çok sık görülen bir kanser türüymüş gibi lanse edilse bile tüm dünya verilerinin toplandığı Globocan 2002 verilerine göre ülkemizde ölüme sebep olan kanserler arasında dokuzuncu sırada yer almaktadır." Dünya Kanser Örgütü'ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı'nın dünyadaki kanser vakalarını ortaya çıkarmak amacıyla yaptığı Globocan çalışmasında, ülkemizde rahim ağzı kanseri görülme sıklığı 100 binde 4.5 olarak belirtiliyor.
Kanserle mücadelede temel prensibin kanseri önlemek değil,
kanserden kaynaklanan ölümlerin önlenmesi olduğunu savunan Dr.
Mehmet Uhri rahim ağzı kanserine karşı koruyucu olduğu iddia edilen
aşının hem bu sebeple hem de pahalı olması dolayısıyla ulusal aşı
programına alınmadığını ekliyor sözlerine: "Çünkü, rahim ve rahim
ağzı kanserlerinde maliyeti çok daha uygun olan PAP Smear testleri
(rahim ağzının kötü huylu veya kötü huylu bir hastalığa dönüşme
potansiyeli olan değişikliklerini saptamak amacıyla yapılan bir
tarama testi) sonucunda kanser henüz müdahale edilecek aşamadayken
tespit edilebiliyor."
Rahim ağzı kanserine ilişkin Sağlık Bakanlığı politikalarının diğer
detaylarına geçmeden önce konuyla ilgili uzmanların bu açıklamalar
karşısındaki yorumlarına yer verelim. Uzmanların öncelikle itiraz
ettikleri ilk nokta, kanserle mücadelenin hastalık ortaya çıktıktan
sonra başlaması. Karadeniz Bölgesi'nde aile hekimliği ve koruyucu
hekimlik yapan Dr. Hülya Akgün "Büyük bir yüzdeyle etkeni saptanmış
bir hastalığın tedavisinde aslolan o etkene yönelik savaştır. Bu
nedenle bu yaklaşımı çok haklı bulmuyorum. Yani elinizde hastalığı
yapan sebep belliyse ve buna karşı geliştirilmiş bir silah varsa
biz tüm gücümüzle bu silaha sarılmalıyız. Bir kadının rahmini
alarak onu rahim ağzı kanserinden kurtarır, tedavi ederiz. Ama
böylece 29-30 yaşındaki bir kadının doğurganlığını ortadan
kaldırarak, onun annelik hakkını da elinden almış olursunuz"
diyor.
İki kadından biri HPV taşıyor
Türk Jinekoloji Derneği ve Obstetrik Derneği Başkanı Bülent
Tıraş'ın ise Globocan araştırmasına konu olan Türkiye verilerinin
gerçeği yansıtmadığı konusunda endişeleri var: "Bu rakamlar Sağlık
Bakanlığı'nın bize göre çok sağlıklı olmayan verilerine dayanıyor.
Bunlar tüm ülkeye ilişkin verilerdir, denemez. Çünkü ilgili
araştırmalar sadece Urfa, Van gibi doğu illerini kapsamakta. Bu
bölgelerin ülkemizin genel popülasyonunu temsil ettiğini
söyleyemeyiz. Rahim ağzı kanserinin ölüm sayısına göre kanser
türleri sıralamasında dokuzuncu sırada yer almasına gelince; tüm
dünyadaki veriler, rahim ağzı kanserinin kadınlarda ölüme yol açan
kanserler arasında üçüncü sırada olduğunu gösteriyor. Ama ülkemizde
nedense sadece kadınlar değil de popülasyona erkekler de dahil
ediliyor ve bu kanser türü haliyle dokuzuncu sıraya düşüyor. Yine
aynı araştırmaya göre ülkemizde bir senede 1600 kadar rahim ağzı
kanseri olduğu söyleniyor.1600 çok düşük bir rakam, bunun da
doğruluğunun sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz; sadece Ankara'da
görülen vakalar bile bu sayıya eşit!"
Uzmanların bakanlık yetkilileriyle hemfikir oldukları tek
konuysa aşının yüksek maliyeti dolayısıyla geri ödeme sistemine
henüz dahil edilemeyeceği gerçeği. "Aşı şu anda ulusal sağlık
politikalarında ekonomik sebeplerle yer almıyorsa, en azından bir
seçenek olarak ekonomik imkânı olanlara sunulması gerekir" diyor
Prof. Dr. Tıraş. Ama İstanbul İl Kanser Kontrol Koordinatörü Dr.
Mehmet Uhri'nin açıklamalarına göre Kanserle Savaş Dairesi'nin bu
konuda kesin kararı bulunuyor: "Bakanlığa bağlı çalışan 52 kanser
erken tanı merkezinde aşıyla ilgili bilgilendirme de dahil hiç bir
şey yapılmıyor; bu bakanlığın tercihi. 'Aşımı aldım, yapın'
diyenlerin talepleri de geri çevriliyor." Kadın doğum hastalıkları
uzmanı Dr. Melih Gündüz bu durumu Hepatit B örneğine benzetiyor:
"Hepatit B aşısı gündeme geldiği ilk günlerde, virüsün sadece kan
nakliyle geçtiği söylenirdi. Dolayısıyla 'Risk grupları
oluşturulsun ona göre aşı yapılsın' dendi. Bu nedenle yüz binlerce
insan hayatını kaybetti. Sonra Dünya Sağlık Örgütü risk grubuna
bakılmadan herkesin aşı olması gerektiğini söyleyince tüm dünya ve
ülkemizde Hepatit B, aşı programına alındı. Ama ya o ölen yüz
binlerce insan? Şimdi aynı bedeli yeniden mi ödeyelim? Bugüne kadar
tüm dünyada 20 küsur milyon HPV aşısı yapıldı. Bu başarıyı uzaktan
mı seyredelim yoksa paylaşalım mı? Elimizde bilimsel bir gerçek
var: İki kadından biri yaşamı boyunca HPV ile karşılaşacak. Bu
verilere sahipken bu kadınlardan kaçı kanser olup hayatını
kaybedecek, bunu mu tartışacağız!"