Her beş liseliden biri taciz edilmiş
Abone olErgenlikte problemli davranışlarla ilgili araştırmaya katılanların yüzde 21.2'si tacize uğradığını söyledi. İşta araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar.
İnsanın kaderini belirleyen aslında nasıl bir ailede doğduğu,
kişiliğinin ailesi tarafından nasıl biçimlendirildiği... Okul ve
çevre gibi dış etkenler de etkili faktörler, ama asıl aktör aile
ortamı. Çocuklukta maruz kalınan olumsuz davranışlar, ömür boyunca
etkisini hissettiriyor. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
öğretim üyeleri tarafından yapılan ve ergenlerde görülen problemli
davranışları irdeleyen 2002 tarihli araştırmanın sonuçları da bizi
aynı kavşağa çıkarıyor. Araştırmada Ankara'daki devlet liseleri ve
özel liselerden seçilen 726 lise son öğrencisi, aile içinde
'etiketlenme'nin ya da açık ifadeyle aşağılanmanın, sevilmemenin ve
cinsel tacize uğramanın nasıl yıkıcı etkileri olduğunu dile
getirdi. Tacize uğrayan ergenler mutluğu flörtlerinde ya da
katıldıkları dinsel ya da marjinal gruplarda mı arıyorlar?
Sorularımızı araştırmayı yürüten ekipten Doç. Dr. Demet Ulusoy
yanıtladı: Araştırmanızda aile içinde etiketlenmeye ağırlıklı
olarak yer vermişsiniz. Etiketlenmenin ergen üzerindeki izleri
hiçbir zaman silinemiyor mu gerçekten? Benlik algısını daima
başkasının üstünden ihale ederek kazanırız. Sizin davranışlarınızı
yorumlayarak ben kendime ilişkin değerlendirme yaparım. Siz sürekli
bana 'Çirkin', 'Tembel', 'Çalışmıyor', 'Şişman' , 'Katana' derseniz
ben kendimi öyle görürüm. Ebeveynin baskıcı eğitim tarzına bu tür
aşağılamaları ve de şiddeti de ilave ederseniz bunlar genci olumsuz
etkiler. O zaman çocuk kendini değerli hissetmez ya da kendisini
aile içinde bir 'fazlalık' olarak görür. Çocuk, ebeveynin
davranışlarından sevilip sevilmediği sonucunu çıkarır. Mesela,
çocuğa 'Sen istemediğim halde doğdun' ya da 'Bana yüksün'
deniliyor. Çocuğun her davranışı eleştiriliyor: 'Hiçbir şey
beceremiyorsun', 'Senden de ancak bu davranış beklenir'. Bu
ifadeleri çocuk 'Ben seni sevmiyorum' olarak algılıyor. Bazen
hakikaten ebeveyn bunu kastediyor. Ergenlik zaten tüm kimlik
krizlerinin çözülmeye çalışıldığı, hormonların değiştiği, çocuğun
birçok alanda kendini tanımlamaya çalıştığı bir dönem. Ebeveynin
madde bağımlılığı, boşanması, intihar eğilimi, şiddet, bunlar da
ergeni ağır etkiliyor. 'Etiketlenme' ergenlerde depresif
davranışları nasıl tetikliyor? Sonuçları neler? Negatif etiketleme
düşük benlik saygısına neden olabilir. Özellikle bireyin sosyal
çevresi de bu tür etiketleri pekiştirirse birey kendini eksik ya da
kusurlu olarak kabul edebilir. Araştırmamızda, ergeni etiketlemenin
neden olduğu depresyonun oranı yüzde 75'ti. Bizi alarma geçiren de
buydu. Hiçbir insan durup dururken problemli davranışlar
sergilemez. Bunu mutlaka sosyolojik anlamda hazırlayan süreç
vardır. Ailenin tutumu çok önemli. Verilen ilk rüşvet İnsan
yavrusunun en büyük ihtiyacı onaylanmak. Çalışan anne ve babanın
işini önemseyerek 'Çekil başımdan şu raporu bitirmem lazım', 'İşim
bitsin sonra konuşuruz' türünden yaklaşımları ergende önemsizmiş
duygusu yaratabiliyor. Eğer duygusal anlamda çocuk tatmin olmuyorsa
ne yaparsanız yapın nafile. Çocuğuna yeterince zaman ayıramayan
ebeveyn ona para vererek, pahalı hediyeler alarak bu davranışını
telafi etmeye çalışıyor. Bunun en ufak örneği akşam eve dönerken
çocuğa alınan çikolatadır, bu en ufak rüşvettir. Şimdi çocukların
sevinçleri bir dakika sürüyor. Çocuğa her türlü maddi olanakları
sunuyor, ama ne yazık ki asıl ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi
sunamıyoruz. İlişkiniz alarm mı veriyor? Çocuk anne ve babasının
hangi hareketlerine bakarak onaylandığını hisseder? Burada hazır
bir davranış reçetesi sunmak mümkün değil. Genelde davranışlarımızı
ortaya koyarken kendimizi ya da toplumsal değerleri esas alırız. Bu
anlamda çocuğun algıları, yorumları ön plana çıkar. Eğer çocuk
sizin yanınızda kendisini güvende hissediyorsa, sevildiğini
düşünüyorsa sorun yok. Çocuğunuzla sürekli çatışıyorsanız, sürekli
gergin ortamlar oluşuyorsa, sorunlarını sizinle paylaşmıyorsa,
yalan söylüyorsa dikkat edin. Yalan, onaylamayacağınız şeyden
kaçma, hareketlerine kılıf bulma davranışı demektir, bu da sizden
çekindiğini ifade eder. Onu onayladığınızı, beğendiğinizi,
sevdiğinizi söyleyin ve bunu belli edin. Tehlike sinyalleri neler?
Çocuklar neşeleri ve kolay iletişime girmeleriyle iç dünyalarını
belli eder. Hep odasında, dışarı çıkmıyor, arkadaşı yok, sık sık
kavga ediyor, şiddet gösterıyor... İşte o zaman dikkat etmek
gerekir. O zaman karşımıza ya aşırı baskıcı ya da ilgisiz aile
çıkacaktır. Yani etki-tepki meselesi. Gençliğin kendine göre bir
yaşam alanı ve jargonu var. Sürekli onları yargılayıcı, 'Hâkim
benim, baş benim,' havasında davranırsanız en baştan iletişimi
koparırsınız. Çoğu aile ise çocuğunu koşullu seviyor: 'İyi not
alırsan sana şunu alacağım', 'Üniversiteyi kazanırsan sana büyük
ödül var.' Başarısızlığa tahammül yok; aile 'Senin için o kadar
para döktüm' diyebiliyor. Evet, çoğu aile yemiyor içmiyor, çocuğuna
özel dersler aldırıyor, ancak çocuk da ne yazık ki şunu hissediyor:
'Eğer şu sınavı kazanamzsam ailem beni sevmeyecek'. Bu tür
ergenler, problemli bir genç ve yetişkin olma yolundalar. Marjinal
gruplara kimler katılıyor? Yanlış arkadaşlar yanlış rol modellerine
yöneltebilir ve çocukları hiç düşünmedikleri, tahayyül etmedikleri
problemli davranış yumağı içine sokabilir. Sevgiye doyan ve
kendisini onaylanmış hisseden çocuğun marjinal davranışlara girme
olasılığı az. Aile içinde şiddete tanık olmak ya da şiddete maruz
kalmak ergeni okulun dışında herhangi bir gruba yönelten
nedenlerden biri. Rakamlar, evde şiddet gören gençlerin (yüzde
46.80) okulun dışında bir gruba üye olduğunu söylüyor. Şiddet ve
aidiyet Araştırmanızda cinsel tacize uğrayan gençlere de özel bir
bölüm ayırmışsınız. Cinsel taciz yaygın. Yüzde 21.2 gibi bir
orandan söz edebiliriz. Ancak cinsel tacize uğradığının farkında
olup olmamak da önemli. Çoğunlukla çocuk yaşadığının cinsel taciz
olup olmadığını bile fark etmiyor. Cinsel tacizin boyutları var.
Sözel olarak taciz olabilir. Sözel tacize uğramayan hemen hemen
yok. Elle tacize ise dokunmalar giriyor. Çocuğun cinsel kimliğine
vurgu yapacak sözler ve davranışlar önemli. Dokunmalar çoğu zaman
istem dışı yaşanıyor, 'Ay fark etmedim', 'Kusura bakma yanlışlıkla
oldu' deniliyor. 'Ben seni baban gibi seviyorum' diyerek yanak
okşama, dokunma ve bakışlarla rahatsız etme de taciz. Araştırmada,
gencin okul dışında üyesi olduğu grubun türü ile cinsel tacize
uğraması arasındaki ilişkiye de baktık. Herhangi bir dinsel gruba
üye olan gençlerin çok yüksek bir oranda (yüzde 83.30) cinsel
tacize uğradığı tespit edildi. Bu oran, politik bir gruba üye olan
gençlerde yüzde 26.70'e, sanatsal etkinliklere katılanlarda yüzde
25.60'a, spor kulüplerine katılanlarda yüzde 24.30'a düşüyor.
Dinsel gruplara giren ergenlerin çok büyük kısmı sosyol izolasyon
yaşıyor. Sosyal izolasyon problemi dini gruplara giren çocuklarda
daha fazla görülmüş; başkalarıyla kolay arkadaşlık kuramıyorlar,
sosyal ilişki kurma problemleri var. Spor ve sanat gibi aktiviteler
daha kolektif davranışları paylaşımcı ortamı içeriyor. Ergen, bir
spor kulubünde organize çalışmak zorunda. Din, kişinin tanrıyla ve
inancıyla baş başa kalmasına müsaade edebilir. Acaba gençler cinsel
tacize uğradıkları için depresyona girip dinsel örgütlere mi
katıldılar, yoksa katıldıkları dinsel örgütlerde mi tacize
uğradılar? Bu soruyu sormadık, bu yüzden de yanıtı bilemiyoruz.
Cinsel taciz ve gruplara katılım arasındaki ilişki derinlemesine
incelenmesi gereken çok önemli bir konu.