HDP'den Suriye krizi için model önerisi!
Abone olHDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye poltikasını eleştirdi ve HDP penceresinden görünenleri anlattı.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Suriye'de devlet kurmaya çalışan bir yapı
olmadığını söyleyen Baluken, Suriye için en güzel modelin
"Demokratik Suriye Cumhuriyeti" modeli olduğunu, bütün
halkların halk olmaktan kaynaklı taleplerinin Anayasal güvence
altına alındığı bir modelden geçtiğini düşündüklerini söyledi.
"Yandaş
medya, hükümetin niyetini teşhir etti" diyen Baluken
ayrıca, "AKP hükümeti IŞİD'le mücadele etmek
istiyorsa, önce IŞİD'e verdiği desteği kesmeli"
dedi.
SURİYE'DE BİR
DEVLET Mİ KURULMAYA ÇALIŞILIYOR?
İFLASI MASKELEMEK İÇİN YALAN
SÖYLÜYORLAR
Orada devlet kurmaya çalışan bir yapı yok. PYD, kan gölüne dönmüş
Suriye'de, bütün halkların bir arada yaşayacağı bir demokratik ulus
perspektifiyle, Demokratik Suriye Cumhuriyeti çalışmalarına katkı
sunmak istiyor ve kendi üst düzey yetkilileri de bunu defalarca
belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti uzun süredir
Suriye'de yürüttükleri mezhepçi ve statükocu bir politikanın
iflasını yaşıyorlar, şimdi bu iflası maskelemek, gözden kaçırmak
için orada sanki ayrı bir Kürt devleti kurulacakmış gibi ya da
petrol için ayrı bir Kürt koridoru oluşturulacakmış gibi bir
yalanın arkasına sığınıyorlar. Orada PYD'nin etnik temizlik yaptığı
şeklinde algı operasyonları yapıyorlar, bunların tamamının yanlış
ve yalan bilgiler olduğunu açık şekilde ifade etmek istiyoruz.
HDP'NİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ
NEDİR?
SURİYE'DEKİ ÇÖZÜMÜN
MODELİ
Şu anda Rojava'da oluşan kanton yönetimlerinin tamamında Kürtler dışında, Araplar, Türkmenler, Ezidiler, Asuri Süryaniler, Ermenilerin, oradaki bütün halkların karar süreçlerine katıldığı bir model şekillenmiş durumda ve Rojava'daki kanton yönetimleri aslında demokratik Suriye Cumhuriyeti'nin nasıl olması gerektiği konusunda çok somut bir örnek teşkil ediyor.
Biz de Suriye'deki çözümün, Demokratik Suriye
Cumhuriyeti modeli olduğunu, bütün halkların halk olmaktan kaynaklı
taleplerinin Anayasal güvence altına alındığı bir modelden
geçtiğini düşünüyoruz.
TÜRKİYE ROJAVA'DAKİ KAZNANIMLARA SAHİP
ÇIKMALI
Türkiye'nin Rojava'daki oluşumları gerekçe göstererek savaş
arayışları yerine, Rojava'daki kazanımlara sahip çıkarak demokratik
Suriye Cumhuriyeti'nin oluşması için barışçıl girişimlere ağırlık
vermesi gerekir. Önümüzdeki günlerde de bu konuda Türkiye'nin dış
politikasının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
BU TAVIR HALK İRADESİNE
SAYGISIZLIKTIR
Aslında bu savaş tartışmalarının kendisi son derece trajik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti 7 Haziran seçimlerinde gerek
iç, gerekse de dış politikadaki söylem ve uygulamaları itibariyle
halktan onay ve yetki almamışlardır. Türkiye halkı 7 Haziran'da
yeni bir hükümetin kurulması gerektiğinin mesajını sandıkta
vermiştir. Şu anda henüz Başkanı olmayan bir Meclis ortadayken, bu
konuda çalışma yürütecek hiçbir komisyon Meclis'te teşekkül
etmemişken, halkın iradesi doğrultusunda henüz yeni bir hükümet
kurulmamışken ve bu hükümet henüz Meclis'ten güvenoyu almamışken
bütün bir ülkenin hatta bütün bir bölgenin kaderini etkileyecek
olan bir savaş konusunda gerek Erdoğan'ın gerek AKP yetkililerinin
ve onlarla birlikte hareket eden yandaş medyanın ortaya koyduğu
tavır, halk iradesine saygısızlıktır.
BU TARTIŞMALARIN MEŞRUİYETİ
YOKTUR
Bu tür ciddi konular için halkımızın gösterdiği doğrultuda bir
hükümetin oluşması, bir kabinenin oluşması ve sandıktan çıkan
mesajlar doğrultusunda da iç ve dış politika tekrar bir
reorganizasyona gitmesi gerekir. Bizce 7 Haziran sandıklarından hem
içeride, hem dışarıda müzakere, çözüm ve barış mesajı verilmiştir.
Dolayısıyla bu tartışmaların aslında meşruiyeti yoktur, yasal bir
zemini yoktur ve daha çok içerideki mevcut durumu idare etmeye
çalışan bir algı operasyonu şeklinde değerlendirilmelidir.
KARAR VERMESİ GEREKEN SURİYE HALKLARININ
KENDİSİDİR
Öte yandan Suriye'de çok aktörlü bir denklem var. Hem bölgesel güçler, hem küresel güçler oradaki denklemin içerisinde. Türkiye'nin olası bir Suriye operasyonu, Amerika, Avrupa ülkeleri, Rusya, İran başta olmak üzere bütün bu güçleri karşısına alma durumunu da beraberinde getirecektir. O nedenle Türkiye'nin bu tarz yaklaşımlar yerine, başından beri HDP'nin savunduğu oradaki halkarın iradesini esas alan barışçıl, diplomatik çabalara ağırlık vermesi önemli olacaktır. Biz sadece Türkiye'nin değil, bütün bu küresel ve bölgesel güçlerin Suriye halklarının kaderini tayin etme hakkına sahip olmadığını düşünüyoruz. Orada demokratik Suriye Cumhuriyeti için karar vermesi gereken, Suriye halklarının kendisidir, oradaki devrimci, demokrat değişimden yana olan dinamiklerdir. Umarız ki önümüzdeki günlerde bu yönlü uluslararası desteği giderek artan, diplomatik, barışçıl çabalar ağırlık kazanacak.
MGK'DAN KRİTİK BİR KARAR ÇIKAR
MI?
TÜRKİYE NASIL BİR ÜLKE OLDUĞUNU
KANITLAYACAK
MGK'nın henüz hükümet kurulmadan böyle bir karar alması düşünülemez
bile. Şu anda halktan yetki almış olan bir hükümet yok. MGK, darbe
yasasıyla kurulmuş olan bir kurumdur, halkın seçmiş olduğu
hükümetlerin karar vereceği konularda MGK'nın karar verme yetkisi
yoktur. Bu, Türkiye açısından aslında bir turnusol kağıdıdır.
Türkiye ya halk iradesini esas alan demokratik bir ülke olduğunu
kanıtlayacak ya da darbe yasalarıyla oluşmuş olan, vesayetçi bir
takım kurumların yönettiği bir ülke olacak.
BU KARARIN FATURASINI KİM
ÖDEYECEK?
Dolayısıyla mevcut yeni hükümet şekillenmeden, halkın sandıkta
vermiş olduğu mesajlarla yeni bir iç ve dış politika üzerinden bir
hükümet proğramı oluşturulmadan MGK'nın bu şekilde bir karar alma
hakkı ve yetkisinin olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü bu kararlar
siyasi iradenin sorumluluk altına gireceği kararlardır. Bugün bir
karar aldığınız zaman, bir hafta sonra bir hükümet kurulduğunda,
eğer bir savaş kararı almışsanız, bunun siyasi sorumluluğu kimde
olacak, bunun siyasi faturasını yeni gelecek olan hükümet mi
ödeyecek, bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Dolayısıyla burada mevcut
sorunları derinleştirecek, bölgedeki savaşı, çatışmalı süreci
çözümsüzlük lehine derinleştirecek olan bu yaklaşımların tamamı
bizce çıkmaz politikalardır, bunlarla ilgili yanlışlardan bir an
önce vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
APOLETLİ MEDYA HÜKÜMETİN NİYETİNİ TEŞHİR
ETMİŞTİR
Burada, yapılacak operasyonun amacının ne olduğu aslında
apoletli, postallarını giymiş yandaş medya tarafından ortaya kondu.
"PYD, IŞİD'den daha tehlikelidir" diyen,
"Kürt koridoruna izin vermeyiz" diyen,
"Kürtler etnik temizlik yapıyorlar, güneyde bir Kürt
devleti kuruluyor" diyen apoletli medya hükümetin
niyetini teşhir etmiştir.
MÜDAHALEYİ IŞİD'E MÜDAHALE ÜZERİNDEN
GEREKÇELENDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR AMA...
Şimdi bu yalanlar teşhir oldukça oradaki müdahaleyi bu sefer IŞİD'e
müdahale üzerinden gerekçelendirmeye çalışıyorlar, bunun hiçbir
inandırıcılığı yok. AKP hükümetinin IŞİD'le olan ilişkileri IŞİd
açısından gerek bir transit geçiş noktası, gerekse bir lojistik
destek merkezi olma noktasındaki konumu bütün uluslararası kamuoyu
tarafından artık net olarak raporlanmıştır. Türkiye eğer IŞİD'le
mücadele etmek istiyorsa önce kendi sınırlarından ve kendi
topraklarından bu işe başlamalıdır. Türkiye'de şu anda Telabyad ve
Kobani'deki gelişmelerden sonra da binlerce IŞİD militanı devletin
bilgisi dahilinde bu topraklarda yaşıyor. Akçakale ve sınır
hattında IŞİD'e ait bir çok hücre evi bulunmaktadır.
ÖNCELİKLE IŞİD'E VERDİĞİ DESTEĞİ
KESMELİ
Eğer AKP hükümeti IŞİD'le mücadele üzerine bir politika şakillendirecekse öncelikle IŞİD'e verdiği bütün desteği kesmeli, IŞİD'e karşı etkin bir mücadeleyi ortaya koymalı, IŞİD'le ilgili uluslararası diplomatik alanda da kendi poziyonunu net olarak tanımlamalı. Biz şu anda IŞİD'le mücadele gerekçesiyle ortaya konan bu Suriye'deki müdahale tartışmalarının tamamını büyük bir sahte algı kampanyası olarak değerlendiriyoruz.