HDP'den 'Demokratik Kamu Düzeni' için kanun teklifi
Abone olHDP, Demokratik Kamu Düzeni başlığıyla sunduğu Kanun Teklifinde, mevcut kamu düzeninin 'kamu otoritesi' olarak algılandığını ve devlet terörüne yol açtığını vurguladı.
İNTERNETHABER-ANKARA
Kanun Teklifinde, polisin uymakla yükümlü olduğu ilkeler,
toplantı-protesto hakkı, cezasızlık politikası ve devlet güçlerinin
kadınlara dönük tacizleri hakkında öneriler yapılırken; PVSK, TMK
ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasalarındaki
hükümlerin yürürlükten kaldırılması da istendi.
HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Meclis Başkanlığına
Demokratik Kamu Düzeni Kanun Teklifi sundu.
Tuncel, “polis devleti” olarak ifade edilen gerçeğin tarihsel
temellerinin, militarizmin en üst seviyeye çıktığı ulus devletlerle
meydana geldiğine dikkat çekerek, "Toplumu savunmasız bırakan
militarizmle donanmış ulus devlet iktidar tekeli ile toplumu
demirden kafes içerisine alarak hükmeden duruma gelmiştir. Toplumu
cendere içene alan bu militarizm yapısı toplumu örgütsüz ve
savunmasız bırakmayı amaçlamıştır. Sömürgeci bu anti-toplumcu
yaklaşım karşısında halkların direnişlerini, savunmalarını ve
itirazlarını içeren, toplumu koruyan, ahlaki ve politik yetenekleri
özgür kılan toplumcu yaklaşımlar da gelişmiştir" dedi.
'KAMU DÜZENİ: KAMU
OTORİTESİ'
'Kamu düzeni' kavramının Türkiye’de oldukça tartışmalı ve muğlak
bir şekilde kullanıldığını belirterek "Devlet, toplumun özgürlük
alanına müdahale etmek istediği her zaman diliminde 'kamu düzeninin
bozulması' gibi tehlikeli ve içinin nasıl doldurulduğu belli
olmayan bir gerekçe ile sistematik hak ihlalleri ve suçlara sebep
olmuştur" diyen Tuncel, kamu düzeninin, hukuki bir yaklaşımla “kamu
otoritesi” olarak algılandığını kaydetti.
'Kamu düzeni'ni, "Türkiye’de özellikle 12 Eylül askeri darbesinden
sonra darbecilerin keyfi uygulamalarına ve bizzat darbeye zemin
hazırlanmasında kullanılan temel argümanlardan" şeklinde
nitelendiren Tuncel, şu bilgileri verdi:
KAMU DÜZENİ GEREKÇESİYLE
KATLİAM
"Tahmini rakamlara göre 2011’de tüm dünyada 21.000 kişinin kolluk
kuvvetleri tarafından öldürülmüştür. Türkiye, kolluk güçlerinin
yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere pek çok insan hakkı
ihlallerinin olduğu bir ülke olarak demokrasi konusunda oldukça
geri durumdadır. İnsan Hakları Derneği’nin 2013 Raporuna göre;
sadece 2013 yılında polisin yargısız infazla öldürdüğü vatandaş
sayısı 44 iken, 82 kişi yaralanmıştır. Gözaltında işkence ve kötü
muameleye maruz kalmış 233 kişi varken, gözaltı dışı yerlerde
işkence ve kötü muameleye maruz kalmış kişilerin sayısı 307’dir.
2013 yılı toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi
sonucunda dövülen ve yaralanan kişi sayısının 10.422 gibi çok
yüksek bir rakama ulaştığı bir yıl olmuştur. İHD Diyarbakır
Şubesi’nin 6-8 Ekim Kobanê protestolarında yaşanan polis şiddetine
dair hazırladığı raporda, 35’i sivil olmak üzere 42 kişi yaşamını
yitirmiştir. Polisin orantısız şiddet kullanımı ve “kamu düzeni”nin
korunması gerekçesiyle baskıyı daha da arttırarak, 3000’e yakın
kişi gözaltına alınmış, 221 kişi tutuklanmıştır. 2015 Ocak ayında,
1990 yıllarda devletin kolluk güçlerinin yoğun olarak yaşam
ihlalini gerçekleştirdiği bir yer olan Cizre’de yaşanan olaylarda
16 yaşındaki Ümit Kurt isimli çocuk polis tarafından öldürülmüştür.
Gezi direnişi ve sonrasındaki gösteriler sırasında halkın protesto
hakkı kolluk kuvvetleri tarafından engellenmiş, baskı ve zor
uygulamaları yoğun bir şekilde topluma yöneltilmiştir. Sonuçta 11
kişi hayatını kaybederken, binlerce kişi yaralanmıştır."
TANIMLAR
Tuncel, Kanun Teklifinde şu tanımları kullandı:
"Kamu Düzeni: Bir insan grubunun gerçek anlamda toplum olmasına
olanak veren iç barıştır.
Kamu Düzeni evrensel hukuk normlarına göre ekonomik, sosyal ve
siyasal anlamda iç barışı sağlayan, hiçbirinin aidiyetine ve ırkına
bakmaksızın insanı koruyan ve kollayan bir sistemdir.
Protesto Hakkı: İnsanların demokratik toplum olma gereği, bir
konuya, duruma yâda olaya ilişkin görüşünü ve tepkisini miting,
toplantı ve yürüyüş gibi yöntemlerle gösterme hakkını içerir.
Bağımsız Denetleme Kurumu: Polisten kaynaklı hak ihlalleri ve
suçların engellenmesi için uluslararası insan hakları normlarına
göre hareket eden ulusal bir kontrol mekanizmasıdır.
Angajman Kuralı: Polisin ancak 'mutlak gereklilik, uygunluk ve
orantısallık' söz konusu ise güç kullanmaya başvurması
öngörülür."
POLİSİN YÜKÜMLÜ OLDUĞU
İLKELER
Teklifin 'Polisin Yetkileri ve Sorumlulukları' başlıklı bölümünde
ise, polislerin görevlerini ifa ederken şu ilkelere uymakla yükümlü
olduğu belirtildi:
"Polis, insanların toplanma ve protesto haklarını hiçbir suretle
ellerinden alamaz. Polisin müdahalesi hiçbir şekilde işkence ve
kötü muameleye bürünemez ve şahısların fiziksel bütünlüğünün veya
hayati organlarının korunması polisin temel görevidir. Polisin
kullandığı araçlar amaçla orantılı olmalıdır. Polis angajman
ilkesine göre hareket eder.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde insanların güvenliğini sağlamak
için görevlendirilen polisler üzerlerinde ateşli silah
taşımazlar.
Toplumsal olaylara müdahalede biber gazı, gaz fişeği gibi gösteri
kontrol ajanları hiç bir suretle kullanılamaz.
Polisin ve çevik kuvvetin yetkileri ve görevlerine ilişkin genelge
ve yönetmelikle düzenleme yapılamaz."
TOPLANTI VE PROTESTO
HAKKI
Teklifte, toplantı ve protesto hakkına ilişkin ise şunlar
kaydedildi: "İnsanlar gösteri ve protesto haklarını kullanarak saat
ve yer sınırlaması ve izine bağlı olmaksızın gösteri ve toplantı
düzenleyebilirler. Polisin göstericileri güvenliğini almaları
talebiyle idari amire önceden bilgilendirme yapılır. Toplantı yeri
ve güzergâhının seçilmesi o hakkın özüne ve kullanılmasına
ilişkindir. Güvenlik güçleri, Anayasa’nın 13. maddesine dayanarak
özgüvence ilkesi doğrultusunda hakkın özüne dokunamaz. Polis
müdahalede, Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine göre
hareket eder. Toplantıları belirli zamanlarla veya belirli yerlerde
yapılan gösterileri yasaklanması durumunda münferit toplantıların
kısıtlanmasına kıyasla çok daha kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde
gerekçelendirilerek kısıtlanabilir. Protesto hakkının kısıtlanması,
“kamu güvenliği” gibi muğlak ifadelerle belirtilen gerekçelerle
gerçekleştirilemez. Gösterinin önceden bildirilmemiş olması
insanların toplantı özgürlüğünü kısıtlanması için tek başına
yeterli bir gerekçe oluşturamaz."
MOBESE KAYITLARI
Hiçbir yasal düzenlemenin olmadığı ve polis şiddeti durumlarında
sürekli sorun yaşanılan MOBESE kayıtlarının da, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı'nda toplanıp ancak hakim kararıyla
alınabileceğine dikkat çekilen Kanun Teklifinde, polisin
denetlenmesine dair hiçbir mekanizmanın olmadığı göz önünde
bulundurularak, polisin denetlenmesini ve kontrolünü yapacak bir
Polis Teşkilatı Denetleme Kurumu'nun kurulması önerildi.
CEZASIZLIK VE TACİZ
Kanun Teklifinde, polis şiddetinin meşrulaşmasını sağlanan
'cezasızlık' sorununa ilişkin olarak da, özellikle davanın olayın
olduğu yerden başka yere taşınmasının engellenmesi, cezasızlığa yol
açan uzun ve sonuçsuz soruşturmaların engellenmesi amacıyla
düzenlemeler yapıldı. Kötü muamele ve işkencede ismi geçen polisin
ve amirin görevden alınmasının önerildiği Kanun Teklifinde, Gezi
döneminde çokça yaşanan polisin kadınlara tacizi konusunda önleyici
özel bir madde ise şu şekilde eklendi: "Kadınların cinsel taciz
yada şiddet konusunda kolluk kuvvetleri hakkında şikayette
bulunması durumunda, şikayet edilen devlet görevlisi derhal
görevden alınarak soruşturma başlatılır. Taciz ve şiddette bulunan
kolluk görevlisi 3 ile 6 yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır."
PVSK, TMK ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Yasalarındaki hükümlerin yürürlükten kaldırılması da teklif
edildi.