Taaa 1924 anayasasından beri bu memleketin üzerine bir kabus
çullamış vatandaşın nefes almasına dahi nerdeyse müsaade etmiyor.
Siyasilerimizin bir kısmı “öğrenilmiş çaresizlik”
gibi buna adapte olurken, kalıbına sığmayan, kapasiteleri uygun
birkaç babayiğit zaman zaman bu korku tünelinden kurtulmaya
çalıştılar.
Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, bir derece
Demirel ve çeyrek asrın siyasetine renk ve değer katan Recep Tayyip
Erdoğan.
Dönüp arkamıza baktığımızda 23 Nisan 1920 yılında kurulan TBMM
selam ve dua ile açılırken, her geçen gün meclisten bir şeyler
kopara kopara milletin iradesinin tecelli ettiği, etmesi gereken
Meclisi milletten kopardılar.
Hayır demek bu çarpık sistemin devamına yeşil ışık yakmak
anlamıyla eş değer olurdu, Anadolu insanının çoğu buna müsaade
etseydi halimiz nice olurdu?
İnsanı buna nasıl boyun eğer, rıza
gösterir?
“Küfür devam eder, zulüm devam etmez” düsturu gereği artık
buraya kadarmış, zaten şimdiye kadar omuzu kalabalık cuntanın
talimatıyla hazırlanan anayasa değişikliğini yapmak için 18 defa
dokunduk bir türlü girdabından kurtulamadık, galiba bu defa o
beklenen değişikliğin ruhu yakaladık, olacak inşallah.
Demokratik yönetim tarzında hiç kimsenin parlamentoya “ağır ol
arkadaş!” demeye hakkı yoktur, halkın seçim yoluyla verdiği uyarı
dışında.
İlk defa sistem ciddi bir değişikliğe uğradı, artık
cumhurbaşkanlığı yönetim siteminde kimse naz tuz edemez,
başarısızlığına mazeret uyduramaz.
Bakanları ve yardımcılarını Cumhurbaşkanı kendisi seçiyor, hızlı
ve pratik bir işleyişle devlet sevk ve idare ediliyor, bir aksilik
olursa meclis denetliyor.
Meclis daha renkli bir yapıya kavuşuyor bir şartla eğer seçim
sisteminde çabucak bir değişiklik yaparsak tabi.
Malum bu anayasa paketine göre %5 oy alan bir partinin lideri
Cumhurbaşkanlığına aday gösterilebiliyor, bu demektir ki “lamı cimi
yok” bir an evvel seçim barajını bu düzeye indirmek lazım. Yetmiyor
bir de dar bölge seçim sistemini getirerek muhtar seçer gibi vekil
seçmeliyiz. Yani eğer Meclise iktidar muhalefet demeden
nitelikli bir vekil çoğunluğunu oluşturabilirsek bundan gerisi can
sağlığı bence.
Yüce Mevlam nasip ederse aktif ve pratik bir bürokratik çark,
hizmetkar; işçi-memur devrini inşallah hep beraber yaşayacağız.
Anadolu insanı doğru tercih yaptı, ama Diyarbakır’ın hayır
hayranlığına bir anlam veremedim doğrusu.
Bir an evvel hayır veren on bin seçmenin dinelerek neye hayır
dediğini anlamaya çalışmak gerekir. Eğer “Diktatörlük geliyor” gibi
soyut bir nedense önemli değil ama eğer başka başka beklentileri
varsa kazanma yollarını aramak lazımdır diye düşünüyorum.
Şimdiden hayırlı olsun diyelim ama asıl çalışma ve çaba bundan
sonra başlıyor.