Hayatını ibretle okuyacaklar
Abone olYeni bir nesil inşa ettiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, gazeteci-yazar ve aynı zamanda dünürü olan Sadık Albayrak'a övgüler yağdırdı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü'nce, Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda düzenlenen "Sadık Albayrak'ın 50.
Yazarlık Yılı Saygı Gecesi"ne katıldı.
Başbakan Erdoğan'ın, eşi Emine Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan,
kızları Sümeyye Erdoğan, Esra Albayrak ve torunlarıyla katıldığı
geceye, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, bazı milletvekilleri ve
ilçe belediye başkanları, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz
Babuşçu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclis Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ, gecenin
organizasyonunu yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve
Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, İstanbul Emniyet Müdürü
Hüseyin Çapkın, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay,
Anadolu Ajansı Spor Haberleri Editör Vekili Ersin Şiyhan, Anadolu
Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğü Haber Müdürü Zeki Gümüş ve TAV
Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Erdoğan da katıldı.
Erdoğan, gönül insanlarının yıldızlar gibi olduğunu, insanların
yeryüzünde yönlerini yıldızlarla tayin ettiğini, yıldızı bulanın,
yıldızın peşine takılan kişi ve toplumların, varacakları yere
ulaştığını ve menzillerine vasıl olduğunu beliterek, sözlerine
şöyle devam etti:
"Yıldız yerine parlayıp sönen ışığın peşine takılanlar ise karda,
tipide, ayazda kaybolmayı, çölde kavrulmayı bırakın, düz yolda bile
kaybolurlar. Bizim medeniyetimizin, bizim milletimizin, özellikle
de bizim tarihe mührünü vuran büyük devletlerimizin arkasında,
büyük fikirler, mütefekkirler, engin gönül dünyasıyla yıldızlar
gibi ışık saçan büyük gönül insanları vardır. Mevlana olmasa
Selçuklu Devleti olmazdı, Yunus Emre olmasa, Hacı Bektaş Veli, Hacı
Bayram Veli olmasa Anadolu olmaz, Rumeli olmazdı. Şeyh Edebali
olmasa, Molla Fenari, Molla Gürani, Akşemsettin olmasa Osmanlı
olmaz, Osmanlı cihan devleti olmazdı. Devletlerin, özellikle de
medeniyetlerin gıdası, herkesin zannettiği gibi savaş değildir,
gözyaşı değildir, kan değildir; gerçek devletlerin, gerçek
medeniyetlerin gıdası, menbaı, ana kaynağı, sevgidir, gönüldür ve
gönülden neşet eden ilimdir, irfandır, fikirdir ve emektir. Nasıl
ki, gönlü olmayan, fikri olmayan, zikri olmayan bir beden sadece
bir et yığınından ibaretse; temelinde sevgi olmayan, ilim, irfan ve
fikir olmayan bir devlet, bir medeniyet de sadece taştan, tuğladan,
zahirden ibarettir. Bizim kadim medeniyetimizi, bunun yanında
milletimizi ve devletimizi diğerlerinden farklı kılan, inanın işte
bu anlayıştır."
"YENİDEN BİR NESİL İNŞA EDİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, Albayrak'ın 50 yılını ilme, araştırmaya adamış
bir çınar olduğunu, Selçuklu ve Osmanlı çınarıyla irtibatlarını
kuran, gönül köprülerini imar eden bir mimar olduğunu belirterek,
"Kökleri kesilmek istenirken, kökleriyle irtibatları kesilmek
istenirken, Albayrak cesaretle bir adım öne çıktı. Kollarını açtı,
o irtibatı muhafaza etmek için adeta göğsünü, bedenini siper etti"
diyerek Albayrak'ın yaşamının konu edildiği sinevizyon gösterimine
değin şunları kaydetti:
"Şer'iye Sicilleri'ni perdede izledik gördük. Acaba bugün oraları
inceleyebilen veya oralara girip o bütün belgeleri tasnif edebilen
elimizde kaç insanımız var? Bu konuda yeni yeni adımlar atmaya
çalışıyoruz. Bizim köklerimizi adeta budamak suretiyle bizi
aslımızdan koparma gayreti içine girenler oldu ve bunu da
başardılar. Şimdi yeniden bir nesil inşa ediyoruz, yeniden bir
nesli inşa etmenin kodlarını verdik. Şimdi bu kodlar üzerinde
yükselen bir nesil, inşallah onlar Sadık abi gibi, şu anda burada
bulunan birçok abimizin, kardeşimizin izinde hikmet dolu ilimle
yola çıkarlar, böylece geleceğin Türkiye'sini onlar inşa ederler
diye düşünüyorum."
"AYNI AİLENİN BİREYLERİ HALİNE GETİRDİ"
Erdoğan, "Sadık Albayrak, bir kültürün, medeniyetin, özellikle de
bir medeniyet tasavvurunun yok olup gitmesine, unutulmasına ve
unutturulmasına karşı çıkan bir kahraman, cengaver ve pehlivan"
olduğunu belitti. Albayrak'ı Silivri Cezaevi'nde ziyaret ettiği
askerlik döneminde, Albayrak'ın bir ürkeklik, "ne yaptım da buraya
girdim?" gibi bir hali yansıtmadığını dile getiren Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Albayrak cezaevinde bile bir düşünce insanı geleceğe nasıl
hazırlanması gerekiyorsa öyle hazırlandı. Aradan geçen zamanda
Allah bizlere çok daha farklı bir zeminde, mekanda, hem bir dava
arkadaşı olarak aynı yolda, güzergahta yolculuğa devam etmeyi,
yürümeyi nasip etti ve aynı ailenin bireyleri haline getirdi. Kader
planı da bir taraftan dokudu. Sadık Albayrak, onun gibi gönül
erleri, fedakar, cefakar ilim insanları olmasaydı, inanın,
geçmişten bugüne elimizde çok az şey kalırdı. Sadık Albayrak, bizim
neslimiz üzerinde, bütün gelecek nesiller üzerinde oynanan bir
oyunu, bedeli çok ama çok ağır olacak bir oyunu, karşılığında
hayatını feda edecek kadar bir gözü karalık içinde bozan kişidir.
Biz, onun sayesinde, bize anlatılanların çok ama çok farklı
olduğunu öğrendik. Kendisinin aynı zamanda Mercan'da cuma
cemaatindendim. Çünkü orada bir çantacıda çalışıyordum. Kendisi de
oraya cuma günleri vaaza geliyordu. Onun çabaları, onun
araştırmaları, onun eserleri sayesinde, geçmişin aslını, geleceğin
tasavvurunu idrak ettik. Biz, medeniyetimizi, düşündüğü ile
yaşadığını örtüştüren gönül erlerine borçluyuz. Fikri ile zikri
bir, kalpleriyle dilleri bir, ruhlarıyla vücudları bir gönül
insanları sayesinde bir medeniyet ve bir millet inşa ettik.
Mevlana'dan bize kalan, sadece Mesnevi değildir, ondan bize sema
kalmıştır, ondan bize, Hak'tan alıp halka verme anlayışı kalmıştır,
ondan bize sevgi ve hoşgörü kalmıştır. Yunus'u Yunus yapan, sadece
o süt gibi arı Türkçesi değil, Taptuk Emre'nin kapısında gösterdiği
sebat, adanmışlık ve sabırdır. Mehmet Akif'ten bize kalan, sadece
İstiklal Marşı, sadece Safahat değildir. Mehmet Akif, edebi,
hayayı, tevazuyu, dava adamlığını da bize miras bırakmıştır. Necip
Fazıl'ın geride bıraktığı eseri evet, Çile'dir."
"HAYATINI DA İBRETLE OKUYACAKLAR VE
OKUTACAKLAR"
Albayrak'ın kendilerine kitaplarında gerçeği anlattığı kadar,
hayatıyla da sırat-ı müstakimi, doğruluğu, diklenmeden dik durmayı
anlattığına, bu uğurda hapislerde yattığına dikkat çekerek şunları
kadyetti:
"Ömrünün büyük kısmını ağır cezalarda, sıkıyönetimlerde, DGM'lerde,
hakim karşısında geçirdi. Salonda bulunun birçok abimize ve dava
arkadaşımız da bu şekilde oldu. Albayrak bütün yıldırma
girişimlerine karşı, aynen, yol arkadaşı Üstat Necip Fazıl gibi,
davasında, düşündüğü fikri zikretmekte geri durmadı. İlim, hakikat
peşinde, önce kendisini bilmeyi başardı. Elde ettiği belgeleri
yayınlarken, milletten saklanan bilgileri, fikirleri yayınlarken,
herhangi bir hesabın derdine düşmedi. İlmin namusuna, kalemin
namusuna, yazının ve fikrin namusuna bir damla leke düşürmedi.
Gelecek nesiller Albayrak'ın sadece kitaplarını değil, bir kitap
kadar değerli ve bir şiir gibi olan hayatını da ibretle okuyacaklar
ve okutacaklar. Albayrak'ı tanımış, onunla yol arkadaşlığı yapmış
olmaktan büyük gurur duyuyorum.
Başbakan Erdoğan, böyle bir etkinliğin çok önemli olduğunun altını
çizerek, bu zinciri başlatan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür
ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü'ne teşekkür etti.
Albayrak'a çabalarından, gayretlerinden, yaptığı hizmetlerden,
verdiği eserlerden dolayı şükranlarını ifade eden Erdoğan, iftihar
vesilesi 50 yılın mübarek olmasını diledi.
TABLO VE TESBİH HEDİYE ETTİ
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından Albayrak'a, yazarlık
hayatının 50. yılı dolayısıyla üzerinde hat yazısı bulunan bir
tablo ve tesbih hediye etti.
Tabloyu inceleyen Albayrak, tablonun 1975 yılına ait olduğunu
belirterek, üzerinde yazan sözleri okudu. Albayrak, burada yaptığı
konuşmada, ezanın Türkçe okunduğu dönemlere ve imam hatip lisesinde
okuduğu döneme ilişkin bazı anılarını anlattı. Sadık Albayrak,
kendisine gazeteci diye hitap edenlere "Hayır, ben okur-yazarım"
dediğini kaydederek, insana ilk hitabın "Oku" olduğunu söyledi.