Her bir insan bir alem, tek başına dünyaya gelir, tek başına
dünyadan göçer. Asıl ifadeyle dünyaya gönderilir ve dünyadan
alıkonulur. Çünkü ne gelişinde ne de gidişinde bir rolü yoktur.
Sorun geliş ve gidişinden çok bu aralıkta kendi iradesiyle
oluşturduğu faaliyetlerdir. Bu yaşantısından dolayı, ya insanlık
alemi onu hep hayırla yaddeder ya da beddua ile hatırlanır veya
sıradan bir geçer not ile dünyası değişir. İşte bu süreç
insan için çok önemlidir ve ebedi hayatta bu sürece göre
karşılanacaktır. 124 bin peygamberin üzerinde durduğu ve Allah var
ahiret var deyip insanlığı uyardığı asıl sorun bu. Hakikat şu ki,
şu peygamber benim, bu peygamber senin kavgası verilmiş ama
peygamberlik müessesini inkar edecek kimse olduğuna
inanmıyorum. Böyle bir inkar şu anda yaşamakta olan İslam’ı,
Hıristiyanlık' ve Yahudilik'i inkar anlamına gelir ki bu da inkar
sahibini bağlamaktan öte gitmez.
Onu bunu bırakalım da müslümanın yaşantı tarzını, hayat
güzergahını az sorunlu ve kurtuluş umudunun olabileceği bir hayırlı
yaşamı nasıl olmalıdır acaba?
Ehli hikmet diyorlar ki bir müminin hayatı; İşi, evi ve cami
arasında şekillenmeli. Onurlu bir yaşam için iş, huzurlu bir hayat
için ev ve maneviyattan irtibatını koparmamak için ise cami günlük
hayat güzergahımız olmalıdır.
Düşünüyorum da bana da pek inandırıcı geliyor. Bu hayat
üçgeninden birinin olmayışı hayatta bir kara delik açar ve insan
hayatı zamanla meyvesiz kalır.İşiniz olmazsa helal kazancınız olmaz
o olmazsa başkasına muhtaç olursunuz başkasına muhtaç olmak insan
izzeti yakışmaz. Sadaka veremezsiniz, zekat veremezsiniz, misafir
ağırlayamazsınız, akrabalar arasındaki dayanışmaya katkınız olmaz,
sılayı rahim yapmakta yetersiz kalırsınız, dünya şartları arasında
hep boynunuz bükük olur maalesef. Öyleyse
bir müslümanın işi olmalı, bundan sadece yahudi zihniyeti
sıkıntı duyar.
Evin olması aileyle olur aile helalinden evlenmeyle olur,
evlenen bir kişinin genellikle çoluk çocuğu olur, yarın öbür gün
torunları olur. Eşine selam verin sevap kazanırsınız, çocuklarınıza
şefkat gösterin sevap kazanırsınız, yaşlılarınıza hürmet gösterir
sevap kazanırsınız, sevap kazanma fırsatınız her zaman olur ayrıca
bu sevap dolu hayatın dünyadaki karşılığı huzur ve mutluluk olduğu
gibi ahrette de karşılığı inşallah Allah’ın rızasına
kavuşmaktır.
Cami, cemaate gelince ayrı bir değeri, ayrı bir kazancı
vardır.İtikaf niyetiyle camiye giriş yapan çıkıncaya kadar hep
sevap işliyor, cemaatle kılınan namazın sevabı kat kat
fazladır.İnsanlar arasındaki iletişimin sağlanması ve dayanışma
bakımından İlahi bir lütuftur.
Diyeceksiniz ki bir insanın hayatı hep böyle donuk mu geçecek,
elbette ki hayır, tabiî ki gerektiğinde seyahat edecek,
konferanslara, panellere, formlara katılacak icap ettiği
şekilde hayata katkı vermeye de çalışacak ama bunlar tali işlerdir.
En önemlisi ve asıl sorumluluk alanı işi,evi ve camisi olmalıdır ki
hayatın diğer dalları da bu atmosferde şekillensin.
Bir de dünyanın yükünü sırtlamaya çalışan iyi niyetli biraz da
bilinçsiz Müslümanlar var ki onlarında derdi ayrı, onlara göre
dünyanın öbür ucunda bir sorun olsa sorumluluğu kendinde buluyor.
Bir şehirde sanki bütün sorunların müsebbibi kendisiymiş gibi
dünyayı kendine zindan ediyor. Derken bu hayat üçgeni de
zedeleniyor. Yani, pirinç almaya giderken, evde ki bulgurdan da
oluyor.
Çünkü her insanın belli bir kapasitesi var, ondan fazlasını
üstlenmeye çalışan kendini harap eder. Eğer bulunduğunuz yerleşim
biriminde adil bir yönetim oluşturabilirseniz beraberinde binlerce
insanın tek başına getiremediği huzuru o yönetim getirir ve
insanlar beklenmedik bir mutluğa kavuşurlar.
Öncelikle “hayat üçgeni” diye
nitelendirilen bu güzel güzergahta başarılı olmanız
dileğiyle.