Hava sisli, büyüme hızını düşürdük
Abone olUludağ Ekonomi Zirvesi'nde konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomiyi yavaşlatmaya yönelik tedbirlere açıklık getirdi....
Capital ve Ekonomist dergileri ile Bursa Valiliği
tarafından tertip edilen Uludağ Ekonomi Zirvesi, siyaset ve iş
dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi.
15-17 Mart tarihlerini kapsayan zirvede konuşan Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, ekonomiyi yavaşlatmaya yönelik tedbirlere açıklık
getirdi. Halkın iki senede borçlanarak 95 milyar lira harcadığına
işaret eden Babacan, "İyi büyüme rakamları gördük ama bu
sürdürülemez. Herkes ayağını yorganına göre uzatmalı. Böyle sisli
dönemlerde sürati düşürmek gerekiyor." dedi.
'Bana bir şey olmaz, ben bir iş bulur geçimimi temin
ederim' diye harcama yapmanın yanlış olduğunu vurgulayan
Babacan, "Kredi hacmini frenleme yoluna gitmek amaç, ama
bundan sonra tasarrufu teşvik etmek önemli. Önümüzdeki dönem
tasarrufa ilave teşvikler vermek bizim için önemli bir alan
olacaktır. Bunu bankacılık, sigortacılık ve bireysel emeklilik
üzerinden oluşturacağımız paketle yapacağız, çalışmaları
tamamladık, teknik rötuşlar yapılıyor." ifadelerini
kullandı.
Konuşmasında Batı ekonomilerinin karşı karşıya olduğu probleme
dikkat çekerken, Türkiye'nin aldığı tedbirlerle güven ortamı
sağlandığını ifade etti. Güven ortamından memnun olduklarını, fakat
bunun getirdiği aşırı kredi hacmi genişlemesinden kaygı
duyduklarını dile getiren Babacan, şöyle konuştu: "2010
sonundan itibaren politikaları sıkılandırdık. Kredi hacimlerini
sınırlandırma yoluna gittik. Sonrasında Merkez Bankası, para
politikalarını sıkılaştırdı. Bu sene yüzde 4 büyüme bekliyorsak, bu
bizim politikalarımızdaki sıkılaştırmanın sonucudur, büyümenin
devamlılığı içindir. Yoksa biz yüzde 7-8 büyürdük ama bunun 2013'ü,
2014'ü var. Bir sene büyümüşüz, ardından sıkıntılı tablo ile karşı
karşıya kalmışız, bunu istemeyiz. Hep uzun vadeli yaklaşmak
tercihimiz. Bugünü kurtarayım, yarın ne olur politikası yanlış.
Umarız gelişmiş ülkelerde daha uzun vadeli politikalar
görürüz."
Türkiye'nin bundan sonra uygulayacağı politikaların da büyük önem
taşıdığını kaydeden Babacan, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu
durumu 12 ve 13'üncü asrın keşiflerine benzetti. "Amerika
kıtası keşfedilmemiş, gemiciler bilinmeyen yollarda ilerliyorlar;
yeni fırsat ve kaynaklar arıyorlar. Ama ellerinde harita yok.
Karşılarına çıkan ada mı, kıta mı onu da kestiremiyorlar. İşte
global ekonomide o bilinmeyen kıtalar, karalardır." diyen
Ali Babacan, kenetlenmiş finans dünyasında son derece temkinli
ilerlemek gerektiğini kaydetti.
Babacan, Türkiye'nin her senaryoya hazırlıklı bir yol izlediklerini
belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Böyle sisli
dönemlerde, öngörülebilirliğin az olduğu dönemde sürati düşürmek
gerekiyor. Bizim de yaptığımız bu. Uludağ'a çıkarken sis vardı,
konvoy süratini indirdi. Emniyetle yola devam ettik. 2012'de
yaptığımız bu. Emniyetli, kendinden emin manevra kabiliyetimizi
koruyacağımız sürat. Bütçe disiplini önümüzdeki dönemde devam
edecek. Bankacılık politikamızda dünyanın durumuna göre
sıkılaştırma ve gevşetme olacak." Başbakan Yardımcısı
Babacan, politikaları Avrupa'da yaşanan resesyona göre
ayarlayacaklarını, onlara göre sıkılaştırma-gevşetme kararı
alacaklarını söyledi. Merkez Bankası'nın politikalarının da
enflasyon, fiyat istikrarı ve finansal istikrara göre
şekilleneceğini vurgulayan Babacan, yapısal reformlar konusunda da
kaybedecek zaman olmadığını ifade etti.
Konuşmasında güncel konuları da değerlendiren Ali Babacan,
Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmasında katma
değerli üretimin büyük rolü bulunduğunu dile getirdi. Katma değerli
ürünlerin eğitimli insan kaynağıyla mümkün olabileceğine işaret
eden Babacan, "Şu an ülkede orta 2'den terk bir eğitim
süresi var. Böyle bir tablo ile birey başına 25 bin dolar milli
gelir seviyesine varamayız. Bunu artırmak için eğitim konusunda
köklü reformlar yapmalıyız. Her türlü klişe, her türlü tabu ve
yasağı bir kenara bırakıp Türkiye için en iyisini ortaya
koymalıyız. Onun için biz 12 senelik eğitim istiyoruz. Bir,
öğrenciyi kalıba sokup o yönde hayat devam ettirmesini
savunacaksın, öyle bir şey yok." ifadelerini kullandı.
Dindar nesil tartışmaları dolayısıyla muhalefete yüklenen Babacan,
"Siz, neslin bu ülkenin, toprakların değerlerine aşina
olmasını; iyi yetişmesini istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Öz
benliğinizi korumak mı, yitirmek mi istiyorsunuz?" diye
sordu.
Uludağ Ekonomi Zirvesi, ikinci bir Davos
olacak
Türkiye'nin kış turizminin önemli merkezlerinden olan Bursa'da
düzenlenen ekonomi zirvesiyle, Uludağ'ın Davos gibi önemli bir
merkez haline getirilmesi hedefleniyor. Bursa Valisi Şahabettin
Harput, dün Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışındaki konuşmasına
"Davos'a değil Uludağ'a hoş geldiniz." diyerek başladı. Harput,
önümüzdeki yıllarda uluslararası hale getirmeyi hedefledikleri bu
programı dünyanın önemli ekonomi zirvelerinden biri haline
getireceklerini söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da,
Bursa'nın konum olarak şehrin İstanbul, Ankara ve İzmir'in tam
ortasında bulunduğuna işaret ederek, şehirde faaliyet yürüten
sanayici ve tüccarın dünyanın dört bir yanına ihracat yaptığını
kaydetti. Bursa'nın otomotiv, tekstil, makine kimya ve gıda
sektöründe ön planda olduğunu belirten Babacan, Uludağ'ı da ilin
önemli değerlerinden biri olarak nitelendirdi. "Uludağ
Ekonomi Zirvesi için için Davos'la benzerlik kuruluyor ki
doğrudur." diyen Babacan, her yıl ocak ayında İsviçre'nin
Davos kasabasında yapılan Dünya Ekonomik Forumu'nun, diğer adıyla
Davos Zirvesi'nin 'Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya
Toplantısı'nın haziranda İstanbul'da yapılacağına işaret etti.
Babacan, "Bursa ekibimizin, bir sene sonraki zirve için, o
toplantıdan öğreneceği bazı şeyler olabilir." ifadesini
kullandı.
İş dünyası: 2023 hedefine ulaşırız, birkaç yıl içinde yerli
otomobil gelir
Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde katılımcılar, küresel kriz sürecinde
başarılı bir performans gösteren Türkiye'nin geleceğine yönelik
olumlu bir tablo çizdi. Zirve kapsamında düzenlenen 'İş Liderleri
Türkiye 2023 Hedef İlk 10 Ülke' konulu oturumda konuşan TÜSİAD
Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'nin 2023 hedefini yakalayacağını ifade
etti. Yeni teşvik sisteminin geldiğini, burada eski sisteme ek
olarak cari açığı azaltacak sektörlere desteklerin verileceğini
kaydeden Boyner, "Bölgesel bazlı teşvikler de gelecek. Önemli olan,
rekabet ortamının bozulmaması. Bütün sektörlerin yatay kesitte,
teknoloji, inovasyon, bölgesel kümeleşme alanlarına yatırımların
teşviklendirilmesi gerekiyor." dedi.
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de, bankacılık
sektörünün aktif büyümesiyle sermaye büyümesinin dengeli
oluşmasının önemine vurgu yaptı. Dinçer, "Eğer 10 sene sonra
Türkiye ekonomisi 2 trilyon dolar olacaksa, hesaplamalarımıza göre
bankacılık sektörü de yaklaşık 6 trilyon dolar aktif büyüklüğüne
ulaşabilir. Bankacılık sektörünün, aktiflerinde büyürken,
özkaynaklarında büyümesine dikkat etmesi gerekiyor. Bankacılık
sektörü kârlı olmalı, kârı özkaynaklarına koyabilmeli." dedi. İş
Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de, "Türkiye'nin şartlar daha
olumlu trend gösterdiği takdirde bu oranın aşılabileceği
kanaatindeyim." dedi.
Uludağ'da otomobille ilgili de bir zirve düzenlendi. Burada konuşan
Karsan Murahhas Azası Jan Nahum, Türkiye'nin 2-3 yıl içinde
otomotivde kendi markalarına sahip olacağını söyledi. Fiyatı 20 bin
liralık otomobil üretmek yerine değeri 50 bin dolara kadar çıkan
otomobillerin dünyada daha fazla alıcı bulacağını dile getiren
Nahum, "Dünyada ucuz ürün yapan çok memleket var. 2023 Türkiye'sini
arzu ettiğimiz boyutta görmek istiyorsak kendi markalarımız olmak
mecburiyetinde. Sadece başkalarının markalarını üretmekle
yetinemeyiz. Türkiye önümüzdeki 2-3 yıl içinde otomotivde kendi
markalarına sahip olacaktır. Türkiye'nin otomotiv sahasında en az
2-3 tane markası çıkacaktır." tespitinde bulundu.
Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar ise yerli otomobilde
teşviklerin beklendiğini söyledi. Kibar görüşlerini şöyle açıkladı:
"Ben Türk markalı bir otomobilin piyasaya sunulması sürecini uzun
görmüyorum. Önümüzdeki bir iki yıl içinde bu süreç tamamlanabilir.
Bizler de bu yarışın içinde olabilecek şekilde neler
geliştirebileceğimizin planını yapıyoruz. Bahsedilen teşvik paketi
çok gecikti. 6 aydır geldi gelecek deniyor, zamanı kaybediyoruz
gibi geliyor bana. Bizler de bu yarışın içinde oluruz ama
desteklerin heba edilmeyecek şekilde yönlendirilmesi gerek."
Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, her şeyin yerli
yapılmasına karşı çıktı. Otomobilde 5 bine yakın parça bulunduğuna
işaret eden Aybar, bunun çok farklı ülkelerden tedarik edildiğini
vurguladı. Aybar, "Peki ne olmalı da yerli olmalı, kritik
parçalarını Türkiye'de üretelim. Zaten üretiyoruz. Bizim
fabrikalarımızda yüzde 80'e yakın yerli üretim olduğu gözüküyor. O
zaman bu tartışma niye?" diye konuştu.