Hatemoğlu'nun başarısının sırrı
Abone ol80 yıllık gelenek Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı başarının sırrını Takvim'den açıkladı.
80 yıllık gelenek Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı başarının
sırrını açıkladı. "Marifet ne markalaşmak, ne holdingleşmekte..
Marifet gerçek bir A.Ş., yani Aile Şirketi olabilmekte... Çünkü
bizi doruğa samimiyet ve birliktelik taşıdı... Yıl 1924... Genç
Cumhuriyet henüz emekliyor. Türkiye zor günlerin ardından ayağa
kalkmaya çalışıyor. İşte Hatemoğlu'nun mazisi ta bu zamanlara
dayanıyor. Türk Tarih Vakfı'nın araştırmasına göre, Sümerbank bir
devlet kurumu olarak düşünüldüğünde, Hatemoğlu Türkiye'nin ilk özel
hazır giyim markası... Firma 79 yılda çok şey gördü, çok şey
geçirdi. Darbeler, savaşlar, felaketler, krizler ve daha neler
neler... Ancak hepsini biraz daha tecrübeli, biraz daha güçlü
atlattı. Sonuç ortada. Cumhuriyetle büyüyen Hatemoğlu, yeni
milenyumda yepyeni hedeflere ilerliyor. İşte Cumhuriyet tarihinin
bu önemli tanığı şimdi gencecik bir işadamının ellerinde.
Hatemoğlu'nun veliahtı Hatem Saykı'yla şirketin Osmanbey'deki
merkezinde görüştük... Soru : Hatem bey; önce öykünüzü dinleyelim.
Hatemoğlu nasıl doğdu? Bugünlere nasıl geldi? Başarının sırrı ne?
Hatem Saykı: Bu bir kuruluş hikayesi olabilir mi bilmiyorum, ama
bizim için bir başlangıç olduğu kesin... Rahmetli dedem
Hatembaba'nın oğlu Hacı Mustafa Saykı cumhuriyetin kurulduğu sene
memleketimiz Kayseri'den İstanbul'un yolunu tutmuş... Soru :O zaman
şirketinizin adı, dedenizin babasından gelmiş... Hatem Saykı :
Evet, büyük dedem Hatem'in oğlu olarak anılırmış Kayseri'de...
Neyse dedem İstanbul'a gitmiş demiştim... Buradan kumaş alır,
memlekette satarmış.. Bir gidişinde kumaşlarla birlikte, 3 tane
bayan manto almış... Memlekete döndüğünde birini büyük anneme
hediye etmiş. Diğer ikisini de satmaya çalışmış, ama o dönem manto
satmak kolay değil. Dedem de tutmuş, birini Vali'nin hanımına,
diğerini Belediye Başkanı'nın hanımına hediye etmiş. Tabii onlar
giyince de Kayseri'de bir manto modası başlamış.. Hanımlar,
beylerinden manto ister olmuşlar... Soru :Yani dedeniz ilk önce
bayan giyimi üzerine mi başlamış çalışmaya... Hatem Saykı :Evet,
Hatemoğlu Tekstil ilk başlarda bayan giyimi üzerine yoğunlaşmış.
Ancak bir süre sonra, erkek kıyafeti talepleri gelmeye başlamış.
Gerçi bizim asıl sıçrama tahtamız bir eksikliği farkettiğimiz anda
oluştu. Duyduğumuz kadarıyla, o zamanlar bürokrat ve işadamları
Avrupa'ya gittiklerinde takım elbise ve gömlek alıyorlardı. Çünkü
Türkiye'de marka yoktu. Biz bu boşluğu doldurmalıydık. Profesyonel
bir kadro kuruldu. Bünyedeki personel dünya moda merkezlerine
giderek konularında ihtisaslaştı ve çalışmalarına başladı. Yıllar
süren çalışmalarla Hatemoğlu ismi gelişti. Düne kadar gözönündeki
kişiler Avrupa markalarını tercih ederdi, şimdi ise bizim Avrupa'da
çok sayıda müşterimiz var. Üstelik bizim gibi çok sayıda şirket
var. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Biz bir yol açtık, şimdi çok
sayıda Türk hazır giyim firması bu yoldan ilerliyor. Yani
Türkiye'nin tekstil ülkesi olmasında emeğimiz çok büyük.... Soru :
Tekstil ülkesi olduğumuz doğru... Ancak galiba biraz markalaşma
problemimiz var... Hatem Saykı :Gerçekten de öyle... Biz bunu
yıllar önce başardık. Ancak Avrupa Türkiye'ye 1980 sonrası bir
elbise dikti. Bu elbisenin adı taşeronluk elbisesiydi. Pahalıya
makine sattı, ucuz işçilikle kendi markasını oluşturdu. "Biz
tekstil ülkesi olduk!" diye sevinirken, Avrupa çifte kazandı.
Bildiğiniz gibi Avrupa'da bir işçinin işverene maliyetiyle,
Türkiye'deki maliyeti arasında uçurum var. Mesela Almanya... Düne
kadar dışarıdan işçiyle derdini çözüyordu. Fakat 1980'li yıllarda
yanlış yolda olduğunu anladı. Ne yaptı? Önce Türkiye'deki firmalara
krediyle makine sattı... Bir kere borçlandırdı... Sonra atölyeler
bu borcu ödemek için çalıştı. Soru : Çifte kazançtan
bahsetmiştiniz.... Hatem Saykı : Oraya geliyorum. Plan açıkça
belli. Avrupa önce Türkiye'ye makineyi sattı, ucuza tekstil
ürünleri aldı, sonrasında da bu ürünlere marka yapıştırıp, fahiş
fiyatlarla yine bize sattı. Yani hem makineden, hem de ucuza satın
aldığı ürünü, yine bize pahalıya satarak iki kere kazandı.
Tekrarlıyorum. Burası çok önemli... "Türkiye tekstilde bir
numarayım..." diye diye kaybetti. Görünüşte tekstil sektörü
ihracatta kar etmişti... Soru :Peki ya bundan sonrası... Hatem
Saykı :Artık durum değişti. Belki de Türkiye'nin içinden çıktığı
krizin en büyük faydası bu oldu. Şimdi tekstil sektörü atakta. Şu
an Türkiye yeni yeni markalar üretiyor. Artık herkes kendi adıyla
sınır ötesine açılıyor. Yani Avrupa için ucuza çalışma devri bitti.
Şimdi herkes Türkiye için çalışıyor. Bakın bize... Geçenlerde
Kazakistan'dan bir müşterimiz geldi. Söylediği gurumu kabarttı.
Ülkesinde Hatemoğlu en bilinen dünya markaları arasında yeralmış.
Yani Türkiye'nin yıldızı tekrar parlamaya başladı. Ancak bu geri
planda bir parlama değil. Şundan eminim, pek yakında uluslararası
platformda Hatemoğlu'nun işi daha zor olacak. Yeni yeni firmalar
kaliteli üretimlerle geliyorlar. Zaten rekabetin en güzeli sınır
ötesinde yapılandır. Çünkü hem biz, hem Türkiye kazanır. Soru :
Neredeyse bir asırlık bir firmasınız...Peki geçmişe baktığınızda
"Şurada hata yapılmış" dediğiniz oldu mu? Hatem Saykı : "Öğünmek
gibi olmasın, ama Hatemoğlu!" diye bir sloganı kullanmıştık. O
aklıma geldi. Türkiye'nin ilk ihracat yapan hazır giyim
firmalarından olma başarısını gösterdik. Dönemin Başbakanı ve sonra
8'nci Cumhurbaşkanımız olan merhum Turgut Özal'ın bu iş çok hoşuna
gitti. Altın madalya ile ödüllendirildik. Daha sonra Avrupa'nın bir
çok ülkesine, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya ülkelerine
ihracat gerçekleştirdik. Rusya pazarına giren ilk firmalar arasında
yeraldık ve almaya devam ediyoruz. Bütün bu başarıların sonrasında,
ufak birkaç hatayı bulup ifade etmek haksızlık olur diye
düşünüyorum. Bence dedem Hacı Mustafa Saykı, sonrasında babam
Ertuğrul Saykı Hatemoğlu bayrağını gelebilecek en yüksek yere
taşımışlar. Bize düşen ise bu bayrağı daha yukarılara götürmek..
Ben hep söylerim. Yine tekrarlamak istiyorum. Türkiye'deki ender
A.Ş.'lerdeniz...Kastettiğim Anonim Şirketi'nin değil, Aile
Şirketi'nin kısaltılmışı... Soru :Irak'ta Saddam döneminde
bağlantılarınız olmuştu. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ile birlikte
bu bölgeye gitmiştiniz. Bu seyahatin şirketinize getirisi oldu mu?
Hatem Saykı : İyi ki bu konuyu açtınız. O seyahate giden herkes
kazandı. Kaybeden olmadı. Biz de kazandık. Ancak savaş bazı
hesapları altüst etti. Ancak şunu bilin. Sayın Kürşat Tüzmen
üzerindeki elbiseyi çok iyi taşıyor. Soru :Üzerindeki elbisenin
markası ne? (Gülüşmeler) Hatem Saykı :Gerçekten söylüyorum. Sayın
Bakan işini bilen bir uzman... Türk işadamlarının önünü açabilmek
için çalışıyor, çabalıyor. Kulaktan dolma bilgilerle değil, bizzat
tecrübeleriyle her geçen gün biraz daha kazandırıyor. Bugüne kadar
Sayın Tüzmen'in yurtdışı heyetine katılıp, eli boş dönen görmedim.
O yüzden getirisi olsun-olmasın Irak seyahati doğru bir seyahatti.
Bu arada, Irak pazarı bizim ismimizi yıllar önceden biliyor. Herşey
istikrara kavuştuğunda, Hatemoğlu bayrağı Bağdat'ta daha büyük
dalgalanacak. Irak bizim komşumuz. Bütün dünyadan firmalar satış
yapıyor. Neden biz kapı komşumuzdan faydalanmayalım. Soru :Son
sorum... Hazır giyimde Çinliler bayağı ucuza çalışıyor. Sizin için
sıkıntı oluyor mu? Hatem Saykı : Tekrarlıyorum. Biz markayız. Ucuz
pazar işleri bizim muhatabımız değil. Hatemoğlu kaliteli, uzun
ömürlü ürünler sunuyor. Zaten, 80 yıldır ayakta durmamızın sebebi
bu. Çinli istediği ucuza versin, önemli olan kaliteyi ve markayı
bulabilmek. Biz yıllardan beri bu özelliğimizle varız. Taviz
veremeyeceğimiz bu yeteneğimizle yıllarca da varolacağız inşallah.
Tekstil ürünleri katmadeğeri fazla ürünler. T-shirt sözkonusu
olduğunda Çin rakip olabilir belki. Ancak kaban, palto, takım
elbise üretiminde moda açısından Türkiye her zaman daha
avantajlı... Bizimle Çinli bir firmanın ürünlerimizle rekabet
edebilmesi mümkün değil. Çünkü Hatemoğlu kaliteyi satıyor. Çinliler
ise sadece taklidi...