Haşim Kılıç’ın eleştirilerine yanıt verdi
Abone olABD’de bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın eleştirilerini yanıtladı.<br/>Başbakan Yardımcısı ...
ABD’de bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın eleştirilerini yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, düşünce kuruluşu Carnegie
Endowment For International Peace’te yaptığı konuşma sonrasında,
ABD Başkan Yardımcısı Biden ile bir araya geldi. Arınç, 1,5 saate
yakın görüşme sonrası yaptığı açıklamada Biden ile Türkiye’nin iç
ve dış politikasına ilişkin konuları da ele aldıklarını belirterek
görüşmeyi anlattı.
“BİDEN, TÜRKİYE DOSTU”
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Türkiye dostu bir insan olduğunu
vurgulayan Arınç görüşmeyi şöyle aktardı:
“Sayın Biden’la, Sayın Başbakanımızla Washington’a geldiğimizde
muhtelif vesilelerle bir arada olduk. Birbirimizi tanımak orada
mümkün oldu. Bu seyahatimiz sırasında da mümkün olursa kendisiyle
bir görüşme talebimiz olmuştu. Hemen kabul ettiler. Bugün 1,5 saate
yaklaşan bir görüşme yaptık. Fevkalade olumlu oldu, verimli oldu.
45 dakika ön görülmüştü ama bir yarım saat daha uzattık. Çünkü
önemli konular vardı. Hem Türkiye ile ABD arasındaki farklı
ilişkilerde hem de bölgemizde yaşanan olaylar konusunda. Türkiye
ile ABD’nin örtüştüğü veya görüş veya düşünce birliğine vardığı
konularda son yaşanan gelişmeleri kendileri uzunca bir şekilde
koydular, tahlil ettiler. Bizim düşüncelerimizi öğrenmek istediler.
Biz de hükümetimizin düşüncelerini kendilerine aktardık. Sayın
Biden Türkiye dostu, fevkalade iyi bir siyasetçi, güçlü bir insan.
Ve bölgemizde yaşanan olaylara da özel olarak ilgisi var, vakıf.
Esasen Irak ve çevredeki bütün ülkelerle geçmişten bu yana siyaset
konusunda ilişkili olan yapıyı çok iyi bilen aradaki çatışmaları
kavgaları tahlil edebilen değerli bir siyasetçi. Onun tahlilleri
benim için de çok uyarıcı oldu. Esasen Türkiye ve ABD bu konuda
ister Suriye olsun ister Irak olsun ister diğer konularda olsun bir
çatışma içinde değil. Hemen hemen görüş birliği içerisinde ancak
zamanla farklı davranışlar içerisine girebiliyorlar söz ve davranış
biçimi olarak. Bunların esasta bir ayrılık olmadığını ama zaman ve
zemine göre Türkiye’nin ve ABD’nin farklı bir tavır içerisinde
olabileceğini söyledi. Ben doğrusu memnun kaldım çünkü her konuyu
büyük bir açık yüreklilikle ortaya koydu. Ben de cevaplamaya
çalıştım. Kıbrıs’tan, Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a kadar geniş bir
coğrafyada yaşananları beraberce görüşme imkanımız oldu. Türkiye
içerisinde de bizim hükümetin olarak çok başarılı işler
yaptığımızı, kendilerine güven duyduklarını ve özellikle farklı
inanç grupları ve azınlıklara tanınan haklar konusunda da şüphesiz
çok büyük adımlar atıldığını, bunların takdir edildiğini ama
Heybeliada konusunda da bir olumlu sonuca ulaşılmasını arzu
ettiklerini ifade ettiler. Doğrusu 1,5 saat içerisinde biz bu
konuları enine boyuna görüşme imkanımız oldu.”
MODEL ORTAKLIK KONUSU
ABD ile Türkiye ilişkileri konusunda bundan sonraki çabalarla da
model ortaklık konusunun her alanda iyi bir işbirliğinin
sonuçlarını göstereceğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Benim söylediklerim Sayın Başkanın söyledikleridir, ben de sizin
düşüncelerinizi hükümetin düşüncesi olarak kabul ediyorum’ deme
nezaketini de gösterdi. Tabi Sayın Başkan Obama’nın seçildikten
sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptığını, Meclis’te yaptığı
konuşmayla, diğer verdiği beyanatlarla Türkiye ile ABD arasında bir
model ortaklık mevcut olduğunu, stratejik ittifakın buna
dönüştüğünü ve bizim hem ikili ilişkilerde hem de dünya barışı
konusunda aynı çabayı sarf etmemiz gerektiğini ifade ediyorlar. Bu
tabi Türkiye’nin ve ABD’nin de konumundan kaynaklanan bazı
sebeplerle bugüne kadar sorunsuz yürüdü. Ümit ediyorum ki bundan
sonraki çabalarla da bu model ortaklık konusu her alanda iyi bir
işbirliğinin sonuçlarını bize gösterecek.”
DIŞ SORUNLAR
Görüşmede Türkiye’yi etkileyen dış sorunların da ele alındığını
aktaran Arınç şunları söyledi:
“Suriye konusunda ve diğer konularda bir tanımlama benim çok hoşuma
gitti; ‘Siz öyle bir coğrafyadasınız ki biz meseleye çok uzaktayız
siz çok yakındasınız. Çok yakında olan insanlar bu ateşi farklı bir
şekilde hissedebilirler, gördükleri zarar farklıdır, bu
olumsuzluklardan etkilendikleri alanlar farklıdır ama biz dışarıdan
bakıyoruz. Böylesine bizim uzak sizin yakın olmanız dahi meseleye
farklı açılardan bakmamızı gerektirmiyor. Biz de Suriye’de
yaşananlarda üzüntü duyuyoruz. Bu iç savaşın bir an önce bitmesini
istiyoruz.’ Bu konuda tabi hem oradaki hem birtakım unsurların
varlığı hem de Esad’ın siyasi anlamda da gücünün, otoritesinin
zayıflaması ve siyaseten yönetimden uzaklaşması konusunda görüş
beraberliğimiz var. Cenevre 2’nin bir an önce toplanması, kimyasal
silahların tespiti ve imhası konularında da ABD’nin daha gayretli
olması gerektiğini çünkü 2. Cenevre’nin konuşulduğu günden bu yana
aylar geçtiğini ama kimlerin katılacağı belli olmamakla birlikte ne
zaman toplanacağının da belli olmadığını 2. Cenevre konferansından
faydalı bir sonuç bekliyorsak, şunlar şunlar şunlar da olmalı
şeklinde hükümetimizin görüşünü kendilerine aktardık. Onlar da aynı
düşündüklerini ifade ettiler.
‘Irak’ta Maliki’yle ve onların yönetimiyle Türkiye arasında yeniden
bir ilişkinin güçlendirilmesi iyi olacak. Zaten bu adımları
atıyorsunuz biz takip ediyoruz’ dediler. Irak’ın kuzeyindeki
yönetimle Türkiye arasındaki ilişkilerin olumlu olduğunu ifade
ettiler. Diyarbakır spesifik olarak gündeme gelmedi ama onlar zaten
bu ziyaretin ve sürece verilen desteğin farkındalar.
Kıbrıs’taki toplumlar arası görüşmelerin faydalı olacağı konusu biz
de bunun için zeminin müsait olduğunu ama bunun bir açıklamayla
başlaması gerektiğini ifade etti.
Mısır’da yaşananlara da detaylı girmedik. Onlar da demokrasiye
müdahale edilmemesi gerektiğini ama yaşanan olaylardan da orada
çatışmaların bir an evvel son bulması ve seçimlere bir an evvel
gidilerek normalleşme sürecinin gerçekleşmesinin uygun olacağını
söylediler.
ESAD SONRASI SURİYE
Suriye’de radikal dinci unsurların varlığından rahatsız olunuyorsa
bunların oraya niçin ve ne zamanda geldiklerine bakmamız gerekir.
Muhalefetin güçsüz kalışı ve Esad rejiminin bir trajediyi daha da
büyütmesi karşısında meydandaki alanı bunlar doldurdular. Yani
Suriye’de yaşanan olaylara tepki gösteren demokratik ülkeler
Suriye’de bu boşluğu kendiliğinden durdurabilselerdi bu unsurların
Suriye’ye gelmesi ve bu şekilde rahatsız edecek bir takım
çalışmalar içerisinde olması mümkün olmayacaktı. Bu konuda hem
fikiriz. Bu unsurların nereden desteklendiğini nereden
kaynaklandığını, Türkiye’yle irtibatını iddia edenler varsa bunun
kesinlikle doğru olmadığını, elimizdeki istihbarat raporlarıyla ve
hazırladığımız bazı bilgi notlarıyla kendisiyle paylaştık. Kendisi
de Türkiye’nin bu konudaki tavrından kesinlikle emin ve bunun
maalesef bu şekilde, yani Esad gittikten sonra bunların iş başında
olacağı bir rejim mi korkusuna veya endişesine karşı ben
düşüncelerimi ifade ettim. Bunları da beraberce paylaşmış
olduk.”
“RUSYA DA ENDİŞELİ”
Rusya’nın da Esad’ın gitmesi sonrasında radikal unsurların mı başta
olacağı konusunda endişeli olduğuna dikkat çeken Arınç, “Bu her
yerde görülüyor çünkü Rusya’da Sayın Başbakanımız’ın Putin’le
yaptığı toplantıda Sayın Putin’in sözlerinden bu endişenin onlarda
var olduğu anlaşılıyor. Ama bu endişeleri bir kısım düşünceler,
yani ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın düşüncelerini ben samimi kabul
ediyorum. Yani bunlar yarın işbaşına gelir mi orada? Öbürlerinin
böyle bir düşüncesi yok çünkü onlar Esad rejimine zaten çok büyük
bir destek veriyorlar. Bu desteğin karşılığında istenmeyen
güçlerin, istenmeyen ilişkilerin olması kaçınılmaz ama biz
Suriye’deki farklı etnik grupların, farklı inanç gruplarının bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da birlikte yaşaması gerektiğini,
Şiilerin Sünnilere, Sünnilerin Şiilere, Nuseyrilerin bir başkasına
karşı tercih sebebi olmayacağını, öyle bir anayasa, öyle bir
yönetim, öyle bir parlamento gerçekleşmeli ki herkes kendini
rahatlıkla ifade edebilsin, bu farklılıkları bir arada tutabilecek
bir yönetim ortaya çıksın. Bu kesinlikle korkulan insanlar
olmayacak, bu Suriye’nin kendi tercihi olacak diye ben şahsen
düşüncelerimi ifade ettim” dedi.
“HÜKÜMETİMİZE OLAN GÜVENLERİ TAM”
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in görüşmede, ABD’nin AK Parti
hükümetine olan güveninin tam olduğunu vurguladığını kaydeden
Arınç, “Şahsımızla ilgili düşüncelerinin olumlu olduğunu
söylediler. Biz hükümetin bir parçasıyız farklı değiliz. Ben
Türkiye’nin sadece bu konularla değil ama ikili ilişkilerimizin de
güçlendirilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü aramızdaki ticaret
hacmi 20 milyar dolar civarında. Bunun 5 milyarı bizim ihracatımız
hemen hemen 15 milyarı ithalatımız. Halbuki potansiyeli çok daha
yüksek. Esasen daha önce geldiğimizde de AB ve ABD ile ilişkiler
konusunda Türkiye’nin de bu ticaret anlaşması içerisinde yer alması
gerektiği konuşulmuştu. Onun çalışmaları devam ediyor. Yani biz
daha çok satmak daha çok almak ve ilişkilerimizi bu ölçüde
güçlendirmek istiyoruz. Turizm ilişkisinden, kültür ilişkisine,
Amerika’daki varlığımız 200, 250 bin civarında burada çok iyi
yetişmiş elemanlarımız insanlarımız var. Onlar da bu ülke için bir
zenginlik ve bizimle ABD arasında bir dostluk köprüsü. Farklı
konulara da girdik. İki ülke olarak önce ne yapmamız gerektiğini,
ilişkilerimizi daha nasıl güçlendirebiliriz noktasını da görüştük.
NATO üyesi olmamız BM’de etkin bir üye olmamız aramızdaki
Avrupa-Atlantik anlaşmalarından doğan yakınlıklar, bunların 2 dost
ve müttefik ülkenin birlikte neler yapabileceğini de göstermesi
açısından önemli olduğunu konuştuk. İttifaklık veya müttefiklik
ilişkisi bir külfet de getiriyor bütün taraflara. O açıdan bazı
konuların da belki daha yakın bir birebir ilişkiyle
çözülebileceğini ifade ettiler” şeklinde konuştu.
FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
Görüşmede Türkiye’nin Çin’den alacağı füze savunma sistemi
konusunun gündeme gelmediğini söyleyen Arınç şunları aktardı:
“Bu konuda Türkiye’nin tercihine herhangi bir itirazları yok.
Sadece NATO ittifakı içerisinde bu ittifakın bir gereği olarak iyi
bir entegrasyon yapılabilecek bir savunma sisteminin daha uygun
olduğunu ifade etmişlerdi. Biz onlara karşı da söylüyoruz. Çin’e
verilen ihale Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğu için
verilmiştir. Bunu başbakanımız da ifade ediyor. 10 tane firma
teklif ettiler ama 10 milyar dolardan başlayıp en az 4,5-5 milyara
kadar inenler oldu. Oysa Çin’in teklifi 4 milyar doların
altındaydı. İkincisi de ortak bir teknoloji transferinin veya ortak
bir üretimin de yapılabileceği konusu gündemdeydi. Oysa diğerleri
hem daha pahalı teklif verdiler hem de ortak üretime ve teknoloji
transferine imkan tanımadılar. Bizim Çin’le başladığımız bu süreç
daha sonuçlanmış değildir. Daha işin başındayız. Daha görüşmeler
yapılacak, kesin bir anlaşmaya belki ondan sonra varılacak. Bu
noktadayken teklifler revize edilebilir mi? Çin’le nihai anlaşma
başarılabilir mi? Onun da görüşülmesi lazım. Çok rahat ifade
etmeliyiz ki biz bir ticari işin içerisindeyiz. Ticari işte de
belki tercihimiz hiç aklımızda yokken Çin değildi ama baktığınız
zaman bir ihale sürecinde, sizin çıkarınızda uygun olan bir şeyi
kabul edebilirsiniz. Ona anlayış gösterirler, gösteriyorlar da
nitekim. Kaldı ki biz NATO içerisindeki sisteme zaten entegreyiz.
Şuanda Patriotlar konusunda NATO görevini yapmıştır. Bunların devam
edeceği de kararlaştırılmıştır. Ama bu füze sisteminin NATO’ya
entegrasyonunun da mümkün olabileceği söylendi. O olabilir mi
olmayabilir mi? Olabiliyorsa zaten mesele yok. Olmuyorsa da o
sistemin bir parçası oluruz NATO ittifakı içerisinde. Ama ayrıca
tercihimiz bu olmakla birlikte ayrı bir sistemi de kullanma
imkanımız olabilir. Çünkü geçmişte bazı NATO üyesi ülkeler, Rusya
başta olmak üzere başka ülkelerden füze dahil silah alımlarını
yapmışlardı.”
ÇÖZÜM SÜRECİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmede Türkiye’deki çözüm
sürecinin ele alındığını dile getirerek çözüm sürecini
destekliyorlar. Son gelenlerin bu desteği açıkça vermiş
olmalarından da herhalde memnunlar” dedi.
Diyarbakır’da yapılan toplantıda güzel bir mesaj verildiğine dikkat
çeken Arınç, “İnsanların değer verdiği veya düşüncelerine, ifade
ettikleri konulara önem verdiği insanların çok açık bir biçimde hem
kendi kitlesine hem kendi taraftarlarına ve sempatizanlarına artık
silah yok, şiddet yok, kan yok. Silahlar bırakılacak, çözüm süreci
desteklenecek ve artık Türkiye’de siyaset ve fikirler konuşulacak
demesini, bunu sadece bize değil kendi katlarında değer buldukları
insanlara da söylemiş olmaları bizce çok önemli. Kaldı ki
parlamentodaki siyasi partinin bu sözlere karşı tavırlarını da Türk
kamuoyu biliyor. Ama ben Barzani başta olmak üzere o gün gelen ve
mesaj veren herkesin Türkiye’deki bu sürecin birileri için tek ve
son şans olduklarını ifade ettiklerini biliyorum” diye konuştu.
3 yıl önce Almanya’nın Köln kentine gittiğinde Şivan Perver’in
kendisini kaldığı otelde ziyaret etmek istediğini anlatan Arınç şu
ifadeleri kullandı:
“Herhalde bir üç-dört saat görüştük. Vatan hasretini anlattı.
Ülkesine dönmek istediğini ifade etti ama bunun için şartların
oluşması gerektiğini söyledi. Türkiye’de yapılan pek çok şeyi hayal
bile edemediklerini, bunlardan dolayı mutlu olduklarını ifade etti.
Ve bazı düşünceleri sebebiyle örgütün bile kendisini hedef
listesine koyduğunu, kendisine karşı bir takım tehditler
yaptıklarını ifade etti. Ben bütün gönlümün berraklığıyla
Türkiye’ye dönmelisin, gel birlikte de bir konser olsun istediğin
kişilerle, istediğin yerde. Bu çözüm sürecinin o zamanlar pek ismi
geçmiyordu. Ama, ‘Türkiye bu sürece giriyor, biz ülkemizde barış
istiyoruz, silahların susmasını istiyoruz, sen Kürt
yurttaşlarımızın, Kürt kardeşlerimizin nezdinde çok büyük itibara
sahipsin, burada bu düşüncelerini söylüyorsun ama artık Türkiye’ye
gel’ dediğimde gözleri yaşlı bir biçimde, ‘Çok gelmek istiyorum ama
çok engeller var’ demişti. Şimdi 3 sene sonra bu engelleri aşarak
Türkiye’ye gelmiş olmasından çok sevinç duydum. Beraberce
Diyarbakır’da da konuştuk. Sürece son derece destek veriyor.
Geçmişte yapılanların nasıl insanları yaraladığını, insanları nasıl
yok olmakla karşı karşıya getirdiğini de söylüyor. Ben iyi ki 3
sene önce kendisiyle görüşmüşüm Köln’de. Bazı şeylerin zeminini
hazırlamak gerekiyor çünkü.”
“BDP SÜREÇTEN MEMNUN DEĞİL”
BDP kanadının açıklamalarıyla bu süreçten memnun olmadıklarını
gösterdiğine dikkat çeken Arınç, “Biraz da Barzani’yi hedef alarak,
Barzani’yi çok açıktan eleştirerek Türkiye’ye gelmesinin,
Başbakanımızla birlikte olmasının ve söylediği sözlerle çözüm
sürecine destek vermesinin yanlış olduğunu ifade ettiler. Öcalan’ın
önüne geçtiğini adeta ifade ettiler. Ben bu sözleri doğrusu çok
yanlış buluyorum. Çünkü bu eleştirileri yapanların hepsi zaman
zaman başları sıkıştığında doğrudan Kuzey Irak’a giderler, Erbil’de
Barzani’yi ziyaret ederlerdi. Barzani onlar için çok önemliydi.
Onun sözleri, onun davranışları, onun kendilerine tanıdığı imkanlar
önemliydi. Koşarak giderler, birlikte fotoğraf çektirirlerdi. Ama
şimdi Barzani’nin Türkiye’ye gelmesi ve Sayın Başbakanımızın
yanında yer alması onları üzmüş görünüyor. Hiç üzmemesi lazım.
Bunun bir kıskançlıktan mı yoksa başka sebeplerden mi doğduğunu
bilemem. Ama Barzani geldiğinde belediyeyi de ziyaret etti,
milletvekilleriyle de bir arada oldu ve ziyaretten sonraki
açıklamaları da miting meydanında yaptığı açıklamaların aynısıydı.
Bundan neden gocunuyorlar, neden bir kıskançlık duyuyorlar veya
niye eleştiriyorlar aslında onların söylediklerine bakmak lazım”
dedi
“BİZ HALKLA BU İŞİ GÖTÜRÜYORUZ”
BDP’nin bu tavrının çözüm sürecine zarar vermediğini belirten
Arınç, şunları söyledi:
“Biz halkla bu işi götürüyoruz. BDP siyasetçileri destek olurlarsa
çok iyi olur. Ama köstek olmaya kalkarlarsa da halk onları aşar. O
gün 60-70 bin kişi Diyarbakır meydanındaydı. Bismel’de 25-30 bin
kişi, Ergani’de biraz daha fazlası, Eğil de akşam saati olmasına
rağmen yine birkaç bin kişinin toplanması halkın hükümetimize ve
çözüm sürecine olan bağlılığını gösteriyor. BDP ne yaparsa yapsın
halk bunu almış karşılığı var. Dolayısıyla o on binlerce insanın,
‘Bu işte biz varız ve bu çözüm sürecinin sahibi bizleriz” demesi
birilerini rahatsız ediyor olabilir. Ama herkes boyu kadar, herkes
imkanı kadar, herkes bu süreçte ne kadar pozitif etki yapabilirse o
kadar bu işten pay alacak ve çözüm sürecinin başarıya ulaşması
onlar için de büyük bir onur olacak. Ama Kandil’le ilişkiler,
Avrupa ile ilişkiler ve kendi siyasetleri açısından Barzani’nin
söylediklerini hazmedememişlerse bu onların sorunu. Halk onları
aştı.”
NEWSEUM VE JEFFERSON ANITI ZİYARETİ
Washington’daki haber müzesi Newseum ve Jefferson Anıtı
ziyaretlerinden de bahseden Arınç, ziyaretini şu sözlerle
anlattı:
“Newseum basını da yakından ilgilendiren bir müze, özellikle bir
bölümü basın özgürlüğü ve gazetecilerle ilgiliydi. Bir bölümü de
merhum Kennedy’le ilgiliydi. Bildiğiniz gibi tam bugün 50 yıl önce
John Kennedy Dallas’ta bir suikasta maruz kalmış ve hayatını
kaybetmişti. Bir bölümü tamamen Kennedy ve hatıralarına ait.
Bugünkü televizyonlarda da Amerika’da da bu 50. yıl konuşuluyor ve
tartışılıyor. Gazetecilerin eskiden yaşamış oldukları olaylar, eski
mafya bağlantılı bir takım ilişkiler, casusluk ilişkileri… Çok
enteresan bir müze. Washington’a gelecek olan herkese tavsiye
ediyorum. Biz 1,5 saat geçirdik orada ama çok daha geniş bir
zamanda gezmek lazım. Temel objelerle muhafaza edilmiş. Mesela
Kennedy’i öldüren Oswald’ın üzerindeki kazağından ceketine kadar
kullandığı silaha kadar orada teşhir ediliyor. Onu öldüren kişinin
o günkü sorgulandığı zamandaki kıyafetleri, fotoğrafları
sergileniyor. Hemen hemen bütün objeler mümkün olduğu kadar
orijinal tutulmuş. Eski günleri hatırlamış olduk orada. Ben
Jefferson Anıtı’na da gezdim. Jefferson’ın söylevleri çok önemli.
Jefferson Anıtı içerisinde onun nutkundan bazı parçalar var. Bir
defa çok inançlı bir insan. ‘Bizi yaratan Allah bize haklar verdi’
diyor. Bu haklar şunlardır ve herkes için geçerlidir. Her yerde
‘Bizi yaratan Allah’ diye cümle başlıyor. Çözüm sürecinin de bazı
ipuçlarını Jefferson’ın bu sözlerinde bulmak mümkün. Yani çok büyük
bir iddia belki ama insanların temel hakları bütün dünyada aynı. Ve
bu yaratılışımızdan gelen haklarımız. Bunları göz ardı etmek,
reddetmek, inkar etmek de mümkün değil. Onları yazmış. Ve kuruluş
beyannamesinde de bunlar aynen yer alıyor.”
YENİ BİR ANAYASA YAPILAMAMASI
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yeni bir anayasa
yapılamaması süreciyle ilgili bir takım sitemlerde bulunmasını da
yorumlayan Arınç şöyle konuştu:
“Sitemlerinde haklı olabilir. Ben yalnız kendi partim adına şundan
eminim biz elimizden gelen bütün gayreti gösterdik. Samimi olarak
yeni bir anayasa yapmanın mümkün olabileceğini düşündük. 1 sene
müddet vermişti meclis başkanı biz ona 1 sene daha ekledik. Ama 2
senenin sonunda havanda su dövmeye niyetimiz yok. Sayın Başkan da
bunu gördü, parti liderlerine mektup yazdı ve sürecin devamının
mümkün olmadığına karar verdi. Anayasa Mahkemesi Başkanımız zaten
verdiği bazı konferanslarda yeni anayasa yapmanın bir görev
olduğunu ifade ediyor. Yani 1980 darbesini yapanları bugün müebbet,
ağır hapis talebiyle yargılayan bir yargı var ama biz onların
anayasasıyla hala devam etmeye çalışıyoruz. Yani bu çelişkinin
sahiplerinin yüzünün kızarması lazım. Biz kendimizi nasıl
savunuyoruz? Biz yapmak istedik, ama olmadı. Daha önce 2007
seçimlerinden sonra biz bu iddia ile ortaya çıkmış ve kendi
partimiz olarak anayasayı hazırlayarak kamuoyuna sunmak durumunda
kalmıştık. Ama bunun karşılığı parti hakkında kapatma davası
açılması oldu. Görünen sebep var, görünmeyen sebep var. Görünen
sebepler gazete kupürleridir. Niye, laikliğe aykırı bir eylemin
odağı olmak. Ama görünmeye sebep yeni, çağdaş, sivil bir anayasa
yapma iddiamızdır. Bunu adım gibi biliyorum. 2011 seçimlerinden
sonra da ‘Hadi meclis yapın artık bunu.’ ‘12 Eylül 2010’da
referandumla kazandığımız haklarla artık darbeciler yargılanıyor.
Onları koruyacak hükümler kalmadı. Bundan sonra ne darbe var, ne
cunta var. Madem onlar yok onların anayasasını da reddedelim.
Esasen 175 maddenin yarısı da neredeyse değişti. Böyle alaca bulaca
bir anayasa bize yakışmıyor. Gelin yapalım’ dedik. Ama 4 parti
içerisinde ben en büyük kabahati CHP’ye buluyorum. Çünkü hiçbirisi
anayasayı yapmak iddiasıyla o masaya oturmadı, günlük kavgalar,
münakaşalar, birbirlerinin aleyhinde konuşmalar… Neredeyse 3’ü
birbirleriyle kavga edecek noktadaydı. Günler geçti, haftalar geçti
ve büyük bir sabır içerisinde arkadaşlarımız beklediler ve sonunda
da 2 yıl geçmiş oldu. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanımız herkesi
suçluyorsa ben en azından bizim payımıza düşenin çok az olduğuna
inanıyorum.”
“DÖNEM SONUNA KADAR MÜMKÜN DEĞİL”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kendi metnimizi yazar geçeriz,
yürürüz” sözü sonrasında da bir ilerleme olup olamayacağını
değerlendiren Arınç, “Bu dönem sonuna kadar bunun mümkün
olamayacağını düşünüyorum. Çünkü zaman kalmadı. Önümüz mahalli
seçim arkası cumhurbaşkanlığı seçimi arkasından da biz tek başımıza
yapsak bile sayımız yetmiyor. Yani kendimizi aldatmayalım. 330’un
altında milletvekilimiz olduğuna göre 3-5 fireyle de biz ancak
320’yi zor bulacağımıza göre, destek almaya da zaman kalmadı. CHP,
‘Gelin şu 60 maddeyi çıkaralım’ dediğimizde önce, ‘Gelin’ dedi
sonra sırtını döndü. MHP kesinlikle razı değil. BDP’yle bir
beraberlik işi nereye kadar götürür, işi nereye kadar
götürebiliriz? Unutmayalım ki BDP geçmiş anayasa oylamalarında
siyasi partilerin kapatılmasına bile karşı çıktı. Hiçbir maddede de
oy kullanmadı. 12 Eylül 2010’da götürdüğümüz referandum için
söylüyorum. Kaldı ki siyasi boyutuna da bakmamız lazım. CHP’nin,
MHP’nin kabul etmediği bir anayasa değişikliğini biz BDP’yle
yapmaya kalkarsak sayımız yeter mi, bunun kamuoyundaki algılanması
nasıl olur? Bunları düşünmek gerekiyor. Sonraki döneme çok rahat
oluruz, milletin önüne çıkarız, ‘Ey benim sevgili milletim, ben
yeni, çağdaş, sivil, demokratik bir anayasa yapmak istedim ama
mecliste buna imkan bulamadım. Bak sana söz; bana şu kadar
milletvekili verirsen yani tek başıma anayasa yapacak noktada, ben
bunu yapacağım, sen benim kararlılığımı biliyorsun. Yok vermezsen
de sana teşekkür ederiz. Demek ki yeni bir anayasa yapma konusunda
halkımızın talebi bu kadar güçlü değil’ deriz. Halk ne derse o. Ya
verecek 367’den fazlasını biz bu işi yapacağız. Veya vermeyecek,
takdiri öyledir o zaman böyle bir iddiayı hangi parti götürür onu
da bilemem” diye konuştu.
(İHA)