İslam’ın şartlarını yerine getirmekle mükellef olanın adıdır
Müslüman.
Ülke nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede
Müslüman’ım diyenlere yıllarca neler yapıldığına ve ne gözle
bakıldığına kısaca bir göz atsak nasıl bir tablo çıkardı orta
yere?
Müslüman bireyin namaz kılmasının, oruç tutmasının, hacca
gitmesinin, zekât vermesinin oranı azalırsa Türkiye’nin bu oranda
laikleşeceğinin fikrini ortaya atmadılar mı?
Yıllarca üniversitelerde ve kamu kuruluşlarında (ellerinden
gelse sokakta dahi) sadece inançları uğruna tesettürlülerin
açılmasını laik düzen adına istemediler mi?
Miting alanlarında hep bir ağızdan “Yaşasın Laiklik, Kahrolsun
Şeriat” diye bağıranlar yok muydu bu ülkede?
Hem de siyasi iktidarı oluşturan kişiler teşvik etmiyorlar mıydı
bunu?
(Atatürk ve Laiklik ilkeleri sloganında laikliği Atatürk
ile özdeşleştirerek laikliğe uymayanın Atatürk’e başkaldırdığını
söyleyerek ona bile zulmettiler.)
Laikliğin doğuşu kültürümüzden, inançlarımızdan,
medeniyetimizden bütünüyle ayrı olan Fransa’da gerçekleşmedi
mi?
Dini bile ayrı olan Fransa’nın zihniyetini Atatürk ile
bağlayarak bu milletin inancına ve zihnine empoze etmediler
mi?
Yıllarca “irtica hortladı laiklik elden gidiyor” naralarıyla
inançlarımızı laikleştirmeye çalışmadılar mı?
Laikliği bir inançsızlaştırma zihniyeti haline getirerek
bu milleti dininden uzaklaştırmaya çalışmadılar mı?
Laikliğe “Din ve devlet işlerini birbirinden ayırmaktır” dediler
ama laiklik adına dinin bütününe karışmadılar mı?
İslam’ın sembollerinden ezana bile müdahale etmediler mi?
Bakın, İslam ve Müslüman düşmanı zalim İsrail’de de laik düzen
var ama dini bütün Yahudiler haramdır diyerek kadın erkek aynı
araçta dahi yolculuk yapamaz diyor!
Bizim laikler toplu mekânlarda ve kamusal alanlarda kadın bütün
çıplaklığıyla olmalı ama tesettürlü olamaz demediler mi?
Şehit makamının diyarı olan askeri kışlalarda yemin törenlerine
laikliğe aykırı mantığıyla tesettürlü anne dahi giremez demediler
mi?
Tesettür laik düzene başkaldırıdır diye ikna odalarında
kızlarımıza zulüm etmediler mi?
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan yeni tarihimizde
Türkçeleştirilen ezanlar, satışa sunulan camiler, yasaklatılan din
eğitimleri, toplatılan dini kitaplar vs. maksat laiklik hâsıl olsun
diye yapılmadı mı?
Onlarca darbenin gerekçesini “laikliği korumak için”
göstermediler mi?
Elli yıldan fazla gerileyişimize sebep olan darbeleri
laik düzenini bozmamak adına yapmadılar mı?
Sadece eşi tesettürlü, laik düzene aykırı diye ordudan atılan
onlarca subay olmadı mı?
Öyle zannediyorum ki laik düzeni korumak adına yapılan bütün bu
zulümler laiklik için değil küresel güçlerin piyonlarına
dayatmaları idi.
Yıllar boyu bu piyonlar laiklik laiklik diye bağırarak
Atatürk’e bile zarar verdiler.
Kahramanca bir çıkışla açıklama yapan Meclis Başkanımız İsmail
Kahraman duygularımıza tercüman olmuştur.
Laiklik çıkarılmasa dahi resmi dinimizin İslam olduğu ve
maddeler ile teminat altına alınabileceği bir Anayasamız
olmalıdır.
Bir siyasi liderin “Laiklik toplumsal barışın en temel
güvencesidir” diye açıklamasının hemen arkasından “laiklik tasavvuf
dünyamızın da güvencesidir” diye söylemesi sizce nedendir?
Hani laiklik dine karışmıyordu?
Kılıçdaroğlu “laiklik tasavvufun güvencesidir” diyerek aslında
günümüz algısından faydalanmak istemiyor mu?
Zaten günümüz tasavvuf algısında din iyice gevşemeye
başladı-başlattılar. Hakikati olmayan bir tasavvuf anlayışı ile din
yaşantısını gevşetenleri görerek iştahlanmış belli.
Bûşencî’nin dediği gibi; “Bugün tasavvufun
adı var, hakikati yok; oysa eskiden hakikati vardı, adı
yoktu”
Laik düzen ile dinin her alanına müdahale etmeye
çalışanlar “Laiklik dinsizlik değil” dediler ama laiklik adına dini
her yerden kaldırmaya çalıştılar.
Hani laiklik dinsizlik değildi!
Cumhuriyet tarihinin her bir karesi laik düzen adına
dine karışmak ve Müslümana zulümle geçmedi mi?
Hani laiklik dinsizlik değildi!
Ya da yaşadığınız ve benimsediğiniz yaşam düzenini neden
laiklik adına yaptınız?
Hani laiklik dinsizlik değildi!
Hani “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindi!”