Hamilelikle ilgili batıl inançlar
Abone olGünümüzde hala birçok kişi, kadının hamileliği sırasında baktığı, yediği, içtiği ve yaptıkları ile doğacak bebek arasında bağ kuruyor. İşte hamilelikle ilgili batıl inançlar.
Hamilelik ve doğuma ilişkin batıl inançlar günümüzde de etkisini
sürdürüyor. Kadınla ilgili en yaygın batıl inançlara göre, hamile
kadının karnı 'sivri' olursa ya da 'tatlılara' aş ererse çocuk
erkek, karnı 'yuvarlak' ise veya 'ekşili ve acılı' yiyeceklere aş
eriyorsa çocuk kız oluyor. İHA muhabirinin www.gebelikrehberi.com
sitesinden derlediği bilgilere göre, birçok kişi, kadının
hamileliği sırasında baktığı, yediği, içtiği ve yaptıkları ile
doğacak bebek arasında bağ kuruyor. Bebeğin anne karnında ilk
kıpırdadığı an kadın kime bakarsa bebeğin ona benzeyeceği,
özellikle aşerme döneminde ekşili, acılı yiyeceklerin kız, tatlı
yiyeceklerin de erkek bebeğe işaret ettiği, en yaygın batıl
inançlar arasında yer alıyor. Ayrıca doğumun kolay olmasını
sağlamak için muska ve tılsımlardan medet umuluyor. Doğum sırasında
'kilit açma', 'örgülü saçları çözme', 'dilenciye sabun verme' gibi
adetler de sürüyor. Bu tür inançların örneklerine eski
uygarlıklarda da rastlanıyor. Eski Mısır'da 'hamile kadın bedenli
heykelciğin' doğuran kadınlara uğur getirdiğine inanılırken, Asur
ve Babil'de 'Filistin'in rüzgar cini, rüzgar cinlerinin kralı
Hanbi'nin oğlu korkunç yüzlü, dört kanatlı, kuş ayaklı, hayvan
pençeli ve akrep kuyruklu Pazuzzu' heykelciği, hamilelerin
koruyucusu olarak görülüyor. Japon kadınları ise doğum sırasında,
Japonca 'kolay doğum' anlamına gelen 'Koyasugai' adlı deniz
kabuğunu avuçlarında tutuyor. Eski Roma'dan beri gelen bir diğer
inanış da hamileye kocasının yün kuşağının sarılması. Bu inanış,
Anadolu'da halen devam ediyor. Ayrıca, içinde okunmuş kağıtların
olduğu üçgen şeklinde katlanmış muskalara da rastlanıyor. Halk
arasında 'Loğusanın mezarı 40 gün açık kalır' sözüne inanılırken,
'nazar' ya da 'göz değmesi'nden korunmak için anne ve bebeğe
nazarlık takılıyor, ev tütsülenip loğusaya kurşun dökülüyor. Bu
dönemde özenle üstünde durulan konulardan biri ise 40 gün süreyle
anne ve çocuğun evden dışarı çıkarılmaması. Bunun yanı sıra aynı
günlerde doğum yapmış 2 annenin karşılaşmamasına da özen
gösteriliyor. Karşılaşırlarsa 'kırklarının karışacağına' ve
loğusaların kötü etkileneceğine inanılıyor. Ayrıca loğusa döneminde
anne ve çocuk için en büyük tehlikenin 'albastı' olduğuna
inanılırken, bunu önlemek için en yaygın uygulama kadının üzerinde
kırmızı renk bulundurmak, loğusa şerbetinin ve loğusa şekerinin
kırmızı renkli olması ya da annenin başına kırmızı renkli kurdele
takılması. Bu arada, halk arasında, doğan bebeğin göbek bağına
ilişkin de inanışlar bulunuyor. Çocuk 'evcil' olsun diye göbek bağı
dolap ya da sandık içine saklanırken, 'akıllı' olması için okul
bahçesine, 'dindar' ve 'imanlı' olması için de cami bahçesine
gömülüyor. Kaynak: www.mynet.com