Güneydoğu'da gazetecilik zor
Abone olGüneydoğu Anadolu Bölgesi'nde çok zor şartlarda görev yapan basın mensupları, "10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü"nde olsun hatırlanmadı.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde çok zor şartlarda görev yapan
basın mensupları, "10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü"nde olsun
hatırlanmadı. Günün anlam ve önemiyle ilgili olarak tebrik
mahiyetli hiçbir açıklamanın yapılmaması, zaten özlük hakları ve
ücret konusunda büyük moral bozukluğu yaşayan bölgedeki basın
çalışanlarını bir kez daha hayal kırıklığına uğratmış oldu. Birçok
ulusal medya kuruluşunun bürolarının bulunduğu Diyarbakır'da ve
bölgenin diğer kentlerinde görev yapan yaklaşık 200 gazetecinin
sadece 32'si, 10 Ocak 1961 tarihli 212 sayılı Basın İş Yasası'na
tabi çalışıyor. 10 basın çalışanı ise, 1475 sayılı yasa kapsamında
sigortalı olarak hizmet veriyor. Geriye kalan büyük çoğunluğun ise
hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor. Bölgedeki yerel ölçekli gazete,
televizyon ve radyolarda ise durum, yüzlerce basın çalışanı
açısından çok daha kötü bir tablo sergiliyor. Yerel basında görev
yapan gazetecilerin tamamına yakını sigortasız çalıştırılıyor.
Sosyal güvenceden yoksun gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları bir
başka olumsuzluk da, örgütsüzlük. Bölgedeki basın çalışanlarından
ancak 17'si Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGC) üyesi. Birçok medya
kuruluşunun ise, kadrolu çalışanının sendika üyeliğini engellediği
biliniyor. 'ASGARİ'NİN ALTINDA ÜCRET Bölgede görev yapan basın
mensuplarının aldığı ücret de, özellikle merkezde çalışan
meslektaşlarınkine göre komik denecek düzeyde. Deneme süresi ya da
telif sözleşmesi karşılığı çalıştırılan gazetecilere, asgari
ücretin bile altında aylık ödeniyor. Çok güç ekonomik ve sosyal
şartlarda görev yapan bölge gazetecilerinin iş yoğunluğu ve
sorumlulukları ise, küçümsenemeyecek kadar fazla. Günlük haber
takibinde bile, zaman zaman bir haberden diğerine yetişmekte
zorlanılabiliyor. Bu yoğunluğu en iyi örnekleyen dönem, Avrupa
Birliği ülkelerinden heyetlerin bölgeye akın ettiği ve sivil toplum
örgütlerinin basın açıklamaları yaptığı 17 Aralık öncesi yaşandı.
Bu dönemde, Diyarbakır'da AB'yi destekleyici nitelikte ya da karşı
yönde, günde ortalama 5 basın açıklaması yapıldı. Bunun yanı sıra,
Avrupalı heyetler ayrıca, Valilik, Belediye, Baro, İHD gibi
kurumlar ve sivil örgütleri ile de temaslarda bulunurken, bölgedeki
basın mensupları da tüm bu etkinlikleri izlemeye ve kamuoyunu
gelişmeler hakkında bilgilendirmeye çabalıyordu. Bu haber yoğunluğu
arasında ayrıca, aynı gün mahkemelerde davalar görülüyor,
cinayetler işleniyor, bölgenin kimi yerlerinde terör eylemleri
meydana geliyor, Diyarbakır'da polis noktalarına saldırılar
düzenleniyordu. Söz konusu haber trafiği arasında, asgari ücretin
dahi altında aylık alan, sosyal güvenceden ve sendika haklarından
yoksun olan bölge gazetecisi ise, kamuoyu adına mesleki
sorumluluğunu yerine getirme gayretiyle haberleri takibe devam
ediyordu.