Gülen'in ailesinden sert açıklama
Abone olFethullah Gülen'in ailesi basın açıklaması yaparak Erdoğan'a tepki gösterdi.
Erzurum'da Fethullah Gülen'in ailesi ve yakınları basın
açıklaması yaptı. Başbakan Erdoğan'ın "Gülen siyasete girsin"
çağrısına Seyfullah Gülen yanıt verdi. Seyfullah Gülen,
"Muhtar adayı bile değiliz" diyerek Erdoğan'a göndermeli bir cevap
verdi.
Aile adına konuşan STV Haber sunucusu Kemal Gülen'in açıklamalarından notlar:
Ülkemizde bir süredir muhterem büyüğümüz Fethullah Gülen Hocaefendi ve onun teşvikleriyle Türkiye’nin dünyaya açılan mütebessim yüzü hizmet aleyhinde bir karalama kampanyası sürdürülüyor. Ve bunun yol açtığı ciddi bir kamplaşma yaşanıyor. Yakın tarihimiz bir âlim, kanaat önderi ya da bir hareket hakkında bu denli organize bir iftira ve karalama kampanyasına şahit olmadı. Biz bu tür kampanyaları şiddetle kınıyor ve faillerini daha baştan ma’şeri vicdana ve Hakkın adaletine havale ediyoruz.
Erzurum’dan, İstanbul’dan, İzmir’den, Samsun’dan ve bugün yurt dışından gelmiş uzak-yakın akraba ve hısımlar olarak bütün bu nefret söylemlerinden, duyarlı her vatandaş gibi doğrudan ve derinden etkileniyoruz, inciniyoruz.
İnsaf, iz’an ve sağduyu sahibi ilim erbabının da kabul edeceği
gibi Hocaefendi, ülkemizin yetiştirdiği nadide şahsiyetlerdin biri,
ilim irfan sahibi ve bir gönül mimarıdır. O, bütün hayatını
milletin gözü önünde yaşamış, gizlisi saklısı olmayan abide bir
şahsiyettir. Değerli büyüğümüzün çocukluğundan itibaren güzel
ahlakına, ilim aşkına, peygamber ve sahabe sevgisine herkes
şahittir. Onun ihlâs ve samimiyetini, kendisini dine, millete ve
insanlığa adamasını, mütevazı fakat vakur duruşunu, helal-haram
sınırlarına ve kul hakkına olan titizliliğini yakinen
biliyoruz.
Küçük yaşlarından itibaren ibadete ve ilme olan düşkünlüğü, bugüne kadar ısrarla sürdürdüğü sade ve zahidane hayatıyla hepimizin önünde örnek bir şahsiyet, ahlaki ve manevi bir rehberdir. O hayatını emrolunduğun gibi dosdoğru ol sırrına uygun yaşamaktadır. Aylardır iradi olarak susmayı tercih eden Hocaefendi’nin sessizliğini fırsat bilenlerin, meydanlarda, onun arkasından konuşmalarını ve bazı basın organları tarafından hedefe konulmasını şiddetle kınıyor ve bu Hak dostunu üzenleri ilahi adalete havale ediyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki Şam ve Ahlat’tan göç ederek Erzurum’a yerleşen ailemizin kökleri, muhterem hocamızın dedeleri bu millete maddi manevi bir çok alanda hizmet etmiş şahsiyetlerdir. Erzurum valilerinden İsmail Hakkı paşa, Edirne müdafii Şükrü paşa, Halep müftüsü Mustafa efendi, Ahlâtlı Seyyit Hamza bunlardan sadece bir kaçıdır.
Hocaefendi Erzurum’un bir köyünde neş’et etmesine rağmen
ailesinin cömertliği ve misafirperverliği sayesinde birçok Allah
dostu ve mana büyüğü bu ocağa uğramadan geçmemiştir. İşte
Hocaefendi’nin manevi dünyası ve ilmi şahsiyeti bu hak dostlarını
görerek şekillenmiş. Alvarlı Efe hazretleri Erzurum’un ve çevre
köylerin manevi direğidir ve Hocaefendi’nin hayatında özel bir yer
tutar. Muhterem büyüğümüz çocukluk yıllarını O’nun kanatları
altında geçirir ve kalbin zümrüt tepelerine daha o yıllarda Efe’nin
rehberliğinde yürümeye başlar.
SUSARAK DİLSİZ ŞEYTAN
OLMAYACAĞIZ
Hocaefendi Erzurum’un en meşhur âlimlerinin rahle-i tedrisinden geçmiş ve nihayet Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerini tanıyınca da bütün ruhuyla nurları anlamaya ve anlatmaya koyulmuştur. Ömrünü kitaplar arasında geçiren, yetmişten fazla eseriyle -ki bunların bir kısmı yirmiden fazla dile tercüme edilmiştir-, fikir ve aksiyon hayatıyla üniversitelerde doktora tezlerine konu olan hocamızın bazı eserleri fakültelerde ders kitabı olarak okutuluyor. Hatta dünyada Hocamızın adına üniversitelerde kürsüler kuruldu, yabancı ilim adamları bile değerli büyüğümüzden nasıl istifade ettiklerini iftiharla anlatıyorlar. Biz de ailesi olarak okumanın gerekliliğini ondan öğrendik, onun teşvikleriyle üniversitelere gittik ve gitmekteyiz. Biz, bize dünya ve ukba hayatımızın kurtuluş yollarını gösteren Hocaefendi’ye yapılan zulüm ve haksızlık karşısında, susarak dilsiz şeytan olmak istemiyoruz.
Hocaefendi bütün ömrünü dikkat ve temkin ile yaşamıştır. Kuran
ve sünnete sıkı sıkıya bağlı bir hayat sürmüş ve bu konuda
akrabalarına da hüsn-ü misal olmuştur. Son derece mütevazı,
müstağni ve ihtiyaçlarını en aza indirerek yaşadığını cümle âlem
biliyor;biz de bunun şahidiyiz. Zaten o hayatını bir bavula
sığdırmasaydı, binlerce insan elindeki bir bavula hayatını koyarak
hizmet kervanına katılır mıydı? Hayır, katılmazlardı. Onun en büyük
sermayesi dünyayı elinin tersi ile itmesi, dünyaya perestiş
etmemesi. Dünyadan ve dünyalıktan başka bir şey düşünemeyenler
bunun nasıl bir zenginlik olduğunu tabi ki anlayamazlar.
KARDEŞLERİMİN İKİ YAKASINI BİR ARAYA
GETİRME DİYOR
Hocaefendi’nin dünyayı aşan şöhretine rağmen bugüne kadar ne
kardeşleri ne akrabaları ne hısımları ne de sair yakınları bu
nüfuzdan nemalanmadılar, istifade etmeyi düşünmediler. Onlar da
mütevazı bir hayatı tercih ettiler. Kardeşlerinin ve yakınlarının
sade yaşamları buna en güçlü delildir. Evet, o yıllardır
“Allahım, kardeşlerimin iki yakasını bir araya
getirme” diye dua ediyor. Gelmedi de zaten. Tarih şahittir
ki Hocaefendi de onun rehberliğindeki hizmet hareketi de bizden,
yani ailesinden dolayı mahcup olmadı, inşallah olmayacaktır da.
BİR LOKMA BİR HIRKA
Herkes kendi yağında kavrulacak, dişini sıkacak, ekmeğini taştan
çıkaracak, ama inşallah milletimizin hüsn-ü zannını boşa
çıkartmayacağız. Hocamızı utandırmayacağız. Bir lokma bir hırka
yaşamak nedir bilmeyenler, devletin malını deniz görenler, muhterem
büyüğümüze çamur atmaya kalkıyorlar. Ama bilmeliler ki bu çamurlar
onun tertemiz elbisesinde iz bile bırakmayacaktır.
Son birkaç aydır yürütülen iftira, yalan ve karalama
kampanyaları, yakınları ve hısımları olarak bizlerin yüreklerini
dağlıyor. Kullardan vefa beklemeyi bile Allaha karşı vefasızlık
sayan Hocaefendi, meydanlardan, ekranlardan, vefayı İstanbul’da bir
semt sayanlar tarafından “Sahte peygamber”, “haşhaşi”, “içi
boş âlim müsveddesi” , “çete lideri” “virüs” ve “kan emici
sülük” gibi yalan, iftira ve hakaretlere maruz kalıyor.
Hele bir de bu hakaretleri demokrasi, şeffaflık ve insan haklarını
ağzına sakız eden siyasetçiler yapmıyor mu, işte bizim hayal
kırıklığımız burada başlıyor. Bunların, sanki yolsuzluk iddiaları
yokmuş, sanki rüşvet ve hırsızlık iddiaları ayyuka çıkmamış, sanki
devlet kadroları bir yalan üzerine hallaç pamuğu gibi atılmamış
,sanki adalet sistemi yerlerde sürünmek zorunda bırakılmamış gibi
bunca büyük problemi görmezden gelerek, gözlerini karartıp,
hocamızı suçlamaları karşısında dehşete düşüyoruz.
YALANCI PEYGAMBER
DEDİLER
“Bin ömrüm olsa Efendimiz’in saçının bir teline hepsi feda olsun” diyen bir zata yapılacak en büyük hakaret ona “yalancı peygamber” demektir. Hâlbuki biz de milletimiz de peygamberi delicesine sevmeyi ve peygamberane yaşamayı ondan öğrendik. Hâşâ sadece bu peygamberlik iftirası bile insan tahammülünü aşıyor.
Bir de Hocaefendi’nin evliliğini dillerine doladılar. Evet, o evlenmedi kendi ifadesi ile bütün ömrünü hizmete adamak istiyordu; bunu yaparken kimsenin hakkına girmek istemiyordu. Ne var bunda? Bazı peygamberler, veli, müçtehit müceddid, ilim adamı veya sanatkârlar da evlenmemiş. Rabia işaretleri ile oy devşirenler Rabia’tül Adeviye’nin de evlenmediğini bilmiyorlar herhalde. Dine, diyanete, millete hizmet etmek için veya çocukların, gençlerin halinden anlamak için illa da evlenmek şart mı? biz evladımıza ondan isim istiyor, yavrularımızı nasıl yetiştireceğimizi ondan öğreniyor, ve onun sohbetlerinden istifade ile çocuklarımızı terbiye etmeye çalışıyoruz. Hepimiz onun evladıyız; sadece biz değil Asya’da, Afrika’da, Amerika’da binler, yüzbinler evladı var; bunlar olimpiyatlarda stadyumları dolduruyorlar, bütün bu güzelliklere vesile olduğu için başta hocamıza ve milletimize dua ediyorlar. Biz de ailesi olarak bu dua kervanına katılıyor, Rabbimizin O’nu ve onunla birlikte yürüyen dost ve arkadaşlarını koruyacağına inancımızı bir kez de burada tekrarlıyoruz.
Kıymetli dostlar; Bazı siyasetçilerin ve bazı medya
kuruluşlarının her geçen gün hakaret dozlarını artırdıklarını
görüyoruz. Bu karalamalardan bîzarız, müştekiyiz, yakınları olarak
da son derece müteessiriz. Ne muhtıra dönemlerinde, ne ihtilal ya
da yirmi sekiz şubat benzeri psikolojik baskı ve saldırı
dönemlerinde Hocaefend’inin manevi şahsiyeti bu denli rencide
edilmedi, böyle çirkin hakarete maruz kalmadı.
ÇIKMAZ SOKAK
Ülkemizin maruf ve meşhur âlimleri huzurunda hocamıza, muhterem aile büyüğümüze insafsızca, izansızca ve içi boş hakaretler savruldu. Ne yazık ki salonu doldurmuş meslektaşları tarafından yalnız bırakıldı. İlmin ve âlimin izzeti yerle bir edilmesine müsaade edildi. Haftalar geçti hala derde derman bir açıklama yapılmadı. Bizler bir âlime sahip çıkmayan ilim adamlarını ve özellikle ilahiyatçıları anlamakta zorluk çekiyoruz. Ama onun sahibi Allah’tır; buna inanıyor dolayısıyla karamsarlığa düşmüyoruz. Elmas çamura düşse de kıymetinden bir şey kaybetmez; biz bugün elimizdeki cevherin kıymetini hatırlayalım diye bir araya geldik ve hep bir ağızdan bu iftira ve hakaretlere hatta neredeyse tekfire varacak şuursuzluğa karşı kollarımızı açıyor “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak “ diye bağırmak istiyoruz.
Seçilme zorluğunu bile yaşamadan bakan koltuğuna oturan Erzurum’lu bir politikacı hem de bu şehirde muhterem büyüğümüzü kastederek “Sen kimsin sen, biz senin ağababalarını yendik ” diyerek, elli yıllık hizmet hayatında camiden, kürsüden, konferanslardan veya daha başka vesilelerle Hocaefendi’yi takip eden, sahiplenen, bir işareti ile Allah rızası için yollara düşen fedakâr insanlara ve tabii ki bize hakaret etmesini içimize sindiremiyoruz. Bu saygıdan ve seviyeden yoksun hakareti kınıyor sahibine iade ediyoruz.
Hocamızın dünya adına hiçbir beklentisi olmadı. Milletin iman
yangınını söndürmek için bir ömür harcadı. Ancak hizmet hareketine
yapılan bu akıl almaz saldırılar karşısında dayanamadı
“anam babam hatta kardeşlerim hepsi aynı gün vefat etseler
hiç bu kadar üzülmezdim” diyerek kederinin derecesini
ifade etti. Biz de karınca misal onun bu yürek yangınına bir damla
ile de olsa su taşımak için bir araya geldik.
TÜRKİYE'YE GELMESENİZ DE DUALARIMIZ
SİZİNLE
Neden ülkene gelmiyorsun diye sözüm ona çağrı yapıyorlar. Hocam gelip gelmeme sizin takdiriniz. Siz nerede olursanız olun yakınlarınız, akrabalarınız hep sizin yanınızda olacak. Sizi hayır dualarla anacak sizin dualarınızı bekleyecek.
Muhterem büyüklerim, kardeşlerim değerli basın mensupları. Çok üzüldük, çok kırıldık. Ama kimseyi incitecek, kimseyi kıracak da değiliz. Ülkemiz zor günler geçiriyor, seçim atmosferi içinde olduğumuz bu günlerde bize düşen her zamankinden daha sağduyulu olmak. Sokağın ve meydanların tahrikine gelmemek; çünkü biz emniyetin ve sulhun temsilcileriyiz. Çocuklarınıza sahip çıkın onların okumalarını ihmal etmeyin, ümitsizliğe düşmeyin. Biz, Hocamızın ümit veren sözlerine bakarak diyoruz ki “Türkiye’nin geleceği parlak, bu günler de inşallah geride kalacak”.
Değerli basın mensupları bizim Maksadımız tartışmalara yeni bir cephe açmak değil, yalnızca akraba , hısım ve yakınları olarak ailemizin medar-ı iftiharı, değerli büyüğümüz Hocaefendi’nin maruz bırakıldığı karalama ve yok etme kampanyalarının yanlışlığını bir kez de buradan, dadaşların diyarından, baba ocağından kamuoyu ile paylaşmaktır..
Bu vesile ile yüce Mevla’dan vatan ve milletimize zeval vermemesini, daha fazla kavga ve niza ile maddi/manevi bereketsizliğe, dâhili ve harici, siyasi ve içtimâî dalgalanmalara maruz kalarak birlik, bütünlük ve dirliğimizin bozulmamasını niyaz ediyor, katılımınızdan dolayı teşekkür ediyor hepinize saygılar sunuyoruz.
Fethullah Gülen Ailesi ve Yakınları