Gülen'den bu duayı okumayın tepkisi!
Abone olFethullah Gülen son sohbetinde bu duanın okunmamasını istemiş ve yerine yenilerini önermiş!
Fethullah Gülen'in son sohbetinde
önerdiği duaları ve cemaatin yeni yol haritasını Zaman si yazarı
Ahmet Kurucan yazdı. Gülen'in “Allah’ım, yardımın ne zaman
demeyin.” diye yaptığı uyarısıyla adeta çarpıldığını söyleyen
Kurucan, bunun sebeplerini açıkladı.
İlki, hafız değilim ama bu dua cümlesinin ayette yer aldığını
biliyorum, hatta bu ayetin yer aldığı sayfa ezberimde. Bakara
Sûresi’nde geçen söz konusu ayet sırf iman ettiklerinden dolayı
dayanılmaz ölçüde bela, musibet, şiddet, mihnet, felaket ve
işkencelere maruz kalan önceki peygamber ve ümmetlerden birinin
duası. Onlar karşılaştıkları bu sıkıntılar karşısında böyle dua
etmişler.
GÜLEN ETMEYİN
DEDİ
Şimdi Kur’an ayeti ile sabit bu duayı Hocaefendi bize neden etmeyin diyordu? Siz olsanız şaşırmaz mısınız? Devam etmeden önce ayetin mealini vereyim isterseniz: “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara düçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile ‘Allah’ın vaat ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ dediler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.”
İkincisi; dershane kapatma tartışmalarından bu yana geçen üç
ayda maruz kalınan hakaretler bile başlı başına bu duayı etmeyi
gerektirmez miydi? Benim bu soruya cevabım net; evet, gerektirir.
Devletimin Başbakanı tarafından Hocaefendi gibi bire bir ismen ve
cismen tekrarı gönül incitici hakaretlere direkt muhatap olmasam
da, boğuyor beni o sözler, hayatı dar ediyor, yaşanmaz kılıyor, her
şeyden iştahımı kaçırıyor, geceleri uykumdan ediyor ve bazen yerin
altı, Allah’ım, üstünden daha mı hayırlı, dedirtiyor bana.O zaman
“Allah’ım yardımın ne zaman?” şimdi denmeyecekse, ne zaman denecek?
Dolayısıyla yaşadığımız güncel hadiseler karşısında
“Allah’ım yardımın ne zaman, demeyin” sözünü
anlaması, bir temele oturtması elbette düşünülemez. Şaşırmamın
ikinci sebebi bu.
HAYRAN OLMUŞTUM
Bir daha söyleyeyim; kısa süreli de olsa şok yaşadım. Atlatmalıydım bu şoku. Söz, sıradan bir söz değildi ama bu sözü söyleyen de sıradan bir insan değildi.
“Kur’an bunu anlatıyor bize ama biz oradaki
çaresizliğin, esbabın bütün bütün sükût etmesinin seviyesini
bilmiyoruz.” Kurban olayım sana. Almıştım cevabımı. Hem de
bir cümle içinde kafamda oluşan iki sorunun cevabını bulduğum gibi
Kur’an’a vukufiyetine de, dinî hassasiyetine de, Allah’a karşı olan
saygısına da bir kez daha hayran olmuştum. Nitekim bu yazıyı kaleme
almak için bilgisayarın karşısına oturmadan mealleri karıştırdım ve
hayretler içinde gördüm ki Bakara 214. ayet benim yukarıda
“Peygamber ile yanındaki müminler bile ‘Allah’ın vaad ettiği yardım
ne zaman yetişecek?’ dediler” diye mealini verdiğim yere birçok
meal yazarı “Allah’ım yardımın ne zaman, diyecek hale geldiler”
şeklinde meal vermiş. Hocaefendi’nin sözleri bu yaklaşımı tercih
ettiğinin açık beyanı. Öyleyse yukarıdaki meali buna göre düzeltmek
lazım. “Hatte yekulû” dediler değil “diyecek hale geldiler”.
YERİNE
OKUNACAKLAR
Tamam, da burada bir boşluk oluşmadı mı? Allah’ım yardımın ne zaman yerine ne diyecek, nasıl dua edeceğiz? “Ben öyle demiyorum” dedi ve 4 tane ayet okudu üst üste. “Ben bunları diyorum.”
Birincisi; Hz. Yusuf hasreti ile yanıp tutuşan Hz. Yakup’un
duası: “Ben sıkıntımı, keder ve hüznümü sadece Allah’a arz
ediyorum.” (Yusuf, 8). İkincisi; Hz. Nuh’un (as) duası: “Ya Rabbî,
ben mağlubum, Sen bana yardım et!” (Kamer, 10) Üçüncüsü: Hz.
Şuayb’ın (as) duası: “… Rabb’imizin ilmi her şeyi kapsar. Biz
yalnız Allah’a dayanırız. Ey bizim Rabb’imiz! Bizimle şu halkımız
arasında Sen âdil hükmünü ver, haklı haksız açığa çıksın. Sen
elbette hüküm verenlerin en iyisisin!” (A’raf 89). Dördüncüsü: Hz.
Yunus’un duası: “Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah.
Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime
zulmettim, affını bekliyorum Rabb’im!” (Enbiya 87). Bir de
Efendimiz’in Taif duasını zikretti. “Bakın o duaya. Çaresizliğin
sesi soluğudur o…” cümleleri ile birlikte.
17 Aralık operasyonundan hemen sonra Fethullah Gülen'in yaptığı bu beddua büyük şok etkisi yaratmıştı. |
GÜLEN'DEN YENİ YOL HARİTASI: OLMAMIŞ GİBİ
DAVRANIN
Anlaşılmıştı mesele. Demek ki Hocaefendi benim ve benim gibi binlerin belki de milyonların katlanılmaz bulduğu hakaretleri, sıkıntıları, eziyetleri mezkûr duayı yapacak ölçüde olmadığını düşünüyor, Kur’an, hadis ve tarih bilgisine dayanarak yaptığı mukayeseler onu böyle bir sonuca ulaştırıyordu. Elbette üzülecek ve elbette etkileneceğiz. Robot değiliz ki, insanız. O zaman soruyu tekrar edeyim: Ne yapacağız?
Hocaefendi veriyor cevabını sohbetin devamında: “Bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve Allah’ın lutfuna, inayetine sığınarak hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey yokmuş gibi yola devam diyecek, yapmakta olduğunuz hizmete devam edeceksiniz. Önemli olan her şeyin yolunda olduğu, halk ifadesiyle arz edeyim her şeyin tıkırında gittiği zamanda değil, tsunamiler gibi belaların üzerinize dalga dalga geldiği zamanda “çok şükür; hiçbir şey yok” deyip yola devam etmektir. Unutmayın inne’l akıbete li’l-müttakîn; hayırlı âkıbet müttakilerindir. “Hak üstündür ve ona galebe çalacak hiçbir şey yoktur.”