Gülden sıcak mesajlar
Abone olGül her kesime hitap etti. Bazı başlıklar öne çıktı. Endişe edenlenlere seslendi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Kapım herkese açık olacak.
Aralarında ayrım gözetmeksizin, bütün siyasi partiler ve sivil
toplum kuruluşlarıyla yakın bir işbirliği içerisinde olacağım''
dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül,
TBMM Genel Kurulunda andiçti.
Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanlığına seçilen Abdullah Gül, and içmek
üzere Dışişleri Konutu'ndan TBMM'ye geldi.
Gül'ün TBMM'deki yemin törenine gitmesi için Çankaya Köşkü'nden
forsu kapalı araç gönderildi.
Abdullah Gül, forsu kapalı araçla saat 17.45'te Dışişleri
KOnutu'ndan
TBMM'ye ulaştı.
Gül, Meclis'te askeri törenle karşılandı. Köksal Toptan yemin
törenini ile ilgili ayrıntılar aktardı.
''En yaşlı başkanvekili'' sıfatıyla Eyyüp Cenap Gülpınar eşliğinde
Başkanlık Divanı arkasındaki kapıdan Genel Kurul Salonuna giren
Gül, ayakta karşılandı. Gül, salona girdikten sonra andiçmek üzere
doğrudan kürsüye geldi.
Gül, daha sonra Anayasa'nın 103. maddesinde ifade edilen şu ant
metnini
okudu:
''Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve
şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne,
demokrasiye, Atatürk ilke ve
inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma,
milletin huzur ve
refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan
haklarından ve
temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma,
Türkiye
Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime
aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle
çalışacağıma, büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve
şerefim üzerine andiçerim.''
Gül'ün andiçmesini, Genel Kurulda bulunan milletvekilleri ve
konuklar ayakta izledi. Bu sırada TBMM Başkanvekili Gülpınar,
Gül'ün sağ tarafında ayakta
bekledi.
Andiçme sona erdikten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
tarafından İstiklal Marşı seslendirildi. İstiklal Marşı'nın
ardından Cumhurbaşkanı Gül, bir teşekkür konuşması yaptı.
Genel Kurulda İstiklal Marşı okunurken, TBMM ön bahçesinde bulunan
askeri bando da İstiklal Marşı çaldı ve bu sırada göndere
Cumhurbaşkanlığı Forsu çekildi.
Gül, kürsüye alkışlar arasında yöneldi..Cumhurbaşkanlığı yemininden
sonra istiklal marşı okundu. Ardından alkışlar arasında kürsüye
yöneldi.
Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Genel Kurulunda andiçmesinin ardından
yaptığı teşekkür konuşmasına, ''Ülkemiz demokrasisinin ne kadar
olgunlaştığını hem
kendimize hem de bütün dünyaya bir kez daha gösterme fırsatı
bulduğumuz bir dönemden geçiyoruz'' diyerek başladı.
''BÜYÜK ATATÜRK'ÜN HEDEFİ, DAİMA AKLIMIZDA
OLMALI''-
Kısa bir süre önce bütün dünyanın takdirle izlediği bir genel
seçim
yapıldığını ve bugün de cumhurbaşkanı seçiminin en güzel biçimde
tamamlandığını belirterek Gül, ''Beni ülkemizin 11. cumhurbaşkanı
olarak seçen yüce heyetinize en içten şükran duygularımı
sunuyorum'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''Bizler Türk milleti olarak, nice büyük devletler kurmuş,
cihanşümul
imparatorluklara sahip olmuş bir milletin, şerefli bir tarihin
mirasçılarıyız.
Başta devletin değişik kademelerinde yer alanlar olmak üzere,
hepimiz, ilelebet yaşatmaya kararlı olduğumuz Türkiye
Cumhuriyeti'nin daha da güçlenmesi için elbirliğiyle çalışmalıyız.
Cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk'ün koyduğu, 'Türkiye
Cumhuriyeti'ni muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma'
hedefi daima aklımızda olmalı.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugünlere, varlığını ve
gücünü
pekiştirerek ulaşmış bulunuyor. Biz bu Cumhuriyeti kolay kurmadık,
bugünlere zahmetsiz gelmedik. Aziz vatanımızın her karış toprağının
şehit kanlarıyla sulanmış olması, bunun kanıtıdır. Cumhuriyetimizi
kuran kadronun, önce saldırgan güçlere karşı bir İstiklal Savaşı
vermesi, ardından da ülkemizi çağdaş milletler topluluğunun saygın
bir üyesi yapmak üzere olağanüstü çabalar göstermesi gerekti. O
dönemde ne büyük fedakarlıklara katlanıldığını hepimiz çok iyi
biliyoruz. Bu yüce Meclis, o fedakar kadronun hepimize
armağanıdır.''
''TARAFSIZLIĞIMI TİTİZLİKLE KORUYACAĞIM''
TBMM'nin milletin iradesiyle oluşan ve varlığıyla o iradeyi temsil
eden,
ülkemizin bugünü ve geleceğiyle ilgili bütün kararların alındığı
yegane çatı
olduğuna işaret eden Abdullah Gül, ''Yüksek katılımla gerçekleşen
son genel
seçimin oluşturduğu heyetiniz, milli iradeyi en geniş ve en güçlü
bir biçimde
temsil etmektedir. Demokrasimizin katılımcılık ve temsil
özellikleri, bu seçimle daha da güçlenmiştir. Sizler gibi geniş
temsil kabiliyetine sahip bir heyetin
takdirlerine mazhar olmayı, kendim için büyük bir onur sayıyorum.
Üstlendiğim şerefli görevin sorumluluğunu yerine getirirken,
milletimizin siz değerli temsilcilerinin desteğine her zaman
ihtiyaç duyacağım tabiidir'' diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk
ve bugüne kadarki tüm cumhurbaşkanlarını saygıyla, ahirete intikal
edenleri rahmetle andığını ve millet adına hepsine şükranlarını
sunduğunu ifade eden Gül, ''Görevimin zorluğunun idrakindeyim.
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni
ve Türk milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını,
devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetir. Bunları yerine
getirmek, bir anayasal gerekliliktir. Görevde bulunacağım süre
içerisinde hiçbir ayırım yapmaksızın bütün vatandaşlarımızı
kucaklayacağım. Tarafsızlığımı titizlikle koruyacağım ve devlet
organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için elimden gelen bütün
gayreti göstereceğim'' dedi.
''LAİKLİK İLKESİNİN DEĞERİ...'
''Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir.
Anayasamızın değişmez hükümleriyle belirlenmiş bu nitelikler bir
bütündür ve her biri hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin temel
değerleridir. Bu ilkelerin hepsini, hiçbir ayrımcılığa tabi
tutmadan savunmak ve her fırsatta güçlendirmeye çalışmak azmi ve
kararlılığı içinde olacağım'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini
şöyle sürdürdü: ''Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden laiklik, bir
hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içerisinde farklı hayat
tarzları için özgürleştirici bir model olduğu kadar, bir sosyal
barış kuralıdır da... Yalnız bu kadar da değil; hemen her toplumda
zaman zaman baş gösteren çatışma ve kavga unsurlarını daha baştan
ortadan kaldırmanın en kestirme yolu da yine laiklik ilkesine
bağlılıktır. İçinde yer aldığımız coğrafyaya özgü gerçekleri ve
hassasiyetleri düşündüğümüzde, din ve vicdan özgürlüğünü de içinde
barındıran laiklik ilkesinin değerini daha iyi kavramış oluruz.
Dikkatlerinizi çekmek istediğim önemli konuların en başında
demokratik
sisteme duyulması gereken güven geliyor. Vatandaşın yöneticilerini
kendisinin seçtiği demokratik sistem, hukukun evrensel ilkelerine
bağlı, hak arama
yollarının açık olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bireysel veya
örgütlü olarak sonuna kadar kullanılabildiği bir yapıdır. Ülkelerin
gelişmesi ve insanların
mutluluğu için asgari şart, açık bir topluma dönüşmektir.
Anayasamızda da yer alan, fikir ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan
özgürlüğü, insanlarımızın onurlu bir hayat sürdürebilmelerinin de
teminatıdır. Şiddeti beslemeyen her türlü fikrin serbestçe ve
korkusuzca ifade edilebildiği bir açık toplum olma hedefinden asla
sapmamalıyız. Çağdaş dünya, nicedir, özgürlüklerden korkmamayı
öğrendi; bizler de özgürlüklerimize en hayati değerlerimiz olarak
her durumda sahip çıkmalıyız.''
''ÇOĞULCULUKLA BESLENDİĞİ ORANDA...''
Günümüz dünyasında, farklı özelliklerin vurgulandığı, değişiklikten
ve
çeşitlilikten korkulmayan bir anlayışın daha fazla kabul görmeye
başladığını dile getiren Gül, ''Bizi millet yapan değerler yerli
yerinde ise anayasal düzenin
temel ilkeleri yerleşmiş ve herkes tarafından gözetiliyor ise böyle
bir ortamda, farklılık ve çeşitliliklerimiz bizim için zafiyet
unsuru değil, aksine en büyük
zenginliğimiz olacaktır. Bu gerçeği görebilirsek, birlik ve
beraberliğimizi, dirlik ve düzenimizi daha da sağlamlaştırabiliriz.
Demokratik kültürümüz
çoğulculukla beslendiği oranda, bizi biz yapan değerlere daha kolay
sahip
çıkabiliriz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
''Hepimizin bildiği gibi, devlet, insanların mutluluğunu, huzurunu,
refahını, güvenini sağlamak için vardır. Bir tek vatandaşının dahi,
din, dil ve etnik özellikleri yüzünden ya da ekonomik durumu
nedeniyle kendisine karşı
ayrımcılık yapıldığını, horlandığını hissettiği bir ülke, çağdaş
bir ülke olma
vasfı taşıdığını iddia edemez.
Devlet görevinde, üzerine titrenmesi gereken en önemli nokta, insan
odaklı
bir hizmet anlayışının hakimiyeti olmalıdır. Asıl olan vatandaşın
doğuşuyla
kazandığı temel haklarıdır. Bu da devlet adına hareket eden, her
kademeden
bürokratların, her eğilimden siyasilerin, öncelikle vatandaşın hak
ve hukukunu korumakla görevli olduklarının bilincinde bulunmalarını
gerektirir.
Kadın-erkek eşitliğinin tam olarak sağlandığı, kadınlarımızın
hayatın her
alanına aktif olarak katılabildiği şartların gerçekleştirilmesi
öncelikli
hedefimiz olmalıdır. Bu amaca hizmet edecek her adımınıza destek
olacağımı
bilmenizi isterim.''
Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, ''Kapım
herkese açık olacak. Aralarında ayırım gözetmeksizin, bütün siyasi
partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın bir işbirliği
içerisinde olacağım'' diye konuştu.
Gül, ''Bana tevdi ettiğiniz bu onurlu görevi yerine getirirken,
milletimizin ve onun iradesinin yansıdığı Yüce Meclisin desteğini
her zaman ve her şartta arayacağım'' dedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin
11. Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, TBMM Genel Kurulunda
andiçmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasında, ekonomik
kalkınmanın gerçekleşmesi ve sosyal barışın sürdürülmesini sağlayan
en önemli unsurların başında adalet duygusunun, vatandaşlar
arasında yerleşmesinin geldiğini söyledi.
Hukuk devleti olmanın temelinde adalet ilkesinin bulunduğuna
dikkati çeken Gül, ''Türkiye Cumhuriyeti, adalet mekanizmasının en
süratli biçimde işlediği, insanların hak duygularının
zedelenmediği, vicdanların tatmin olduğu bir devlet olmak
zorundadır; bunu sağlayacak olan da siz değerli milletvekillerinin
kararlılığıdır'' diye konuştu.
Vatandaşları devletine kopmaz bağlarla bağlayacak, demokratik
sisteme sahip çıkma ihtiyacını artıracak, gurur ve onurunu takviye
edecek olan unsurun, güçlü bir toplumsal güven duygusu olduğunu
belirten Gül, toplumsal güveni sarsan hastalıkların başında
yolsuzluk ve haksızlıkların geldiğini, yolsuzluk ve haksızlığın
ortadan kaldırılmasının en etkili yönteminin ise kamu hayatında
şeffaflığın sağlanması olduğunu ifade etti.
Gül, ''Her vatandaş, ihtiyacı olan her bilgiye en kısa sürede
erişebilmelidir. Bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesinin en
kestirme yolu ise bağımsız, tarafsız ve sorumluluğunu müdrik bir
medyanın varlığından geçer'' dedi. Gül, şöyle devam etti: ''Çağdaş
bir hukuk sistemine, şeffaflık ve istikrara sahip olması,
Türkiye'nin gücüne güç katacak, dünyanın diğer ülkeleri gözündeki
saygınlığını artıracaktır. Kendine güvenen bireylere ve güçlü bir
toplum yapısına sahip olabilmek için, eğitimde, ekonomide, kamu
görevlerinde, devlet imkanlarından yararlanmada, hemen her alanda,
fırsat eşitliğinin bütün vatandaşlara sağlanması elzemdir.''
AVRUPA BİRLİĞİ HEDEFİ
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin, hedefini doğru seçtiğini, o hedefe
ulaşma yolunda şimdiye kadar büyük mesafeler kat ettiğini
belirterek şunları söyledi: ''3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik
müzakerelerine başladığımız Avrupa Birliği yolunda kararlı bir
biçimde ve kendi irademizle yürümeye devam etmeliyiz. Avrupa
Birliği üyeliği hedefi, siyasi ve ekonomik reformları daha ciddi
bir kararlılıkla gerçekleştirmemiz, ülkemiz için gereklidir.
Avrupa'daki siyasi konjonktür her zaman değişebilir.
Bizim için önemli olan, çağdaş standartlara ulaşabilmek için
gerekirse müzakere fasıllarını kendimiz açıp kapama iradesini
gösterebilmemizdir. Reformlarını aksatmadan hayata geçirerek Avrupa
Birliği ile her alanda uyum sağlamış bir Türkiye, zamanı
geldiğinde, kendi tercihini kendisi yapacaktır. Reformlarımızı,
başkaları istiyor diye değil, kendimiz, kendi halkımız için
gerçekleştirmeliyiz. Kendini yenilemiş güçlü bir Türkiye'nin Avrupa
Birliği yolunda önüne çıkartılacak engelleri aşması çok daha kolay
olacağı gibi, zaman içerisinde o engellerin de fazla bir anlamı
kalmayacaktır. Bunu başarmak bizim elimizdedir.''
''TÜRKİYE, ÇEVRESİNDE GÜVENLİ BİR ADA OLMALI''
Cumhuriyetin 100. yıldönümüne erişildiğinde, güçlü ve sarsılmaz
demokratik kurumları, istikrara kavuşmuş dev ekonomik gücü,
birbirine güvenen insanları ve farklılığı zenginlik sayan anlayışın
kökleşmiş olduğu toplum yapısıyla, Türkiye'nin, dünyanın en önde
gelen ülkelerinden biri olacağına inandığını ifade eden Gül, güçlü
bir demokrasiye, güçlü bir ekonomiye ve güçlü bir silahlı
kuvvetlere sahip olan Türkiye'nin, bu özellikleriyle, hem kendi
vatandaşlarını mutlu edeceğini, hem de bölgesine huzur ve istikrar
getireceğini söyledi.
Gül, ''Riskli bir coğrafyada yaşıyoruz; bu coğrafyada, Türkiye,
çevresi ve dışarıdan bakanlar için tam anlamıyla güvenli bir ada
olmalıdır'' dedi. Gül, şöyle devam etti: ''Bunun için de bu hafta
boyunca kutlayacağımız zaferlerimizi borçlu olduğumuz, dünyanın
takdir ve gıptayla baktığı, bağımsızlığımızın sembolü, güçlü,
modern ve etkili Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılık gücünün
yüksek tutulması, ulusal bekamızın kaçınılmaz gereğidir. Asayiş ve
huzurumuzun güvencesi olan fedakar emniyet güçlerimizi de yeni
ortaya çıkan güvenliği bozucu eylemler karşısında daha da
güçlendirmeliyiz.
Unutmayalım; Vatandaşı rahat ve huzur içerisinde başını yastığa
koymayan bir ülkenin kalkınması, refah düzeyini artırması mümkün
değildir. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden terörist
eylemlere karşı etkili mücadelemiz, büyük bir kararlılıkla
sürdürülecektir. Bu uğurda verdiğimiz şehitler, kaybettiğimiz vatan
evlatları, hepimizin yüreğini dağlıyor. Ateş düştüğü yeri yakar,
ama devletimiz acıları dindirmek, ateşi söndürmek için vardır.
Şehit aileleri ve yakınlarının, şehitlerimizin bizlere birer
emaneti olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız.''
''YURTTA SULH, CİHANDA SULH''
''Yurtta sulh, cihanda sulh, bundan böyle de temel ilkemiz
olmalıdır'' diyen Gül, ''Doğusu ve batısıyla, güneyi ve kuzeyiyle
bütün ülkenin eşit şartlar içerisinde refahı paylaşması, huzur ve
istikrarı yaygınlaştıracak, bireyler arasında kardeşlik duygularını
pekiştirecek, birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştıracaktır'' dedi.
Gül, şunları söyledi: ''Yakın ve uzak komşularımızla, karşılıklı
güven ve saygıya dayalı onurlu bir işbirliği zemini oluşturmalıyız.
Türk devletleri ve topluluklarıyla ilişkilerimizi tarihi bir
sorumluluk olarak görüyorum ve özel bir hassasiyetle takip
edeceğim. Komşularımızla ilişkilerimizi her zamankinden daha büyük
bir kararlılıkla sürdürürken, dünyadaki gelişmelere de kayıtsız
kalmadan, inisiyatifi her zaman elimizde tutacak aktif politikalar
uygulamalıyız.''
''REKABET GÜCÜ OLAN, VERİMLİLİĞİ ESAS ALAN
EKONOMİ...''
Cumhurbaşkanı Gül, herkesin, sosyal devlet anlayışının gereklerinin
neler olduğunun, sosyal güvenlik sisteminin daha da
yaygınlaştırılması ihtiyacının, sağlık alanında alınacak mesafeler
bulunduğunun, eğitim, bilim ve teknoloji alanlarında yeni atılımlar
yapılması gerektiğinin farkında olduğunu belirterek, ''İstikrara
kavuşmuş, uluslararası rekabet gücünü yakalamış ekonomimizin
dengelerini bundan böyle de korumalıyız. İçe kapalı ekonomilerin,
günümüz dünyasında ayakta kalma şansı yoktur; tam rekabetin
kanalları, içeride ve dışarıda daima açık olmalıdır.
İnsanımızın özlenen bir refah düzeyine kavuşmasının ve ülkemizin
övünülecek bir noktaya taşınmasının en önemli unsuru, rekabet gücü
olan, etkinlik ve verimliliği esas alan bir ekonomidir'' diye
konuştu. Gül, sözlerini şöyle tamamladı: ''Sözlerime son verirken,
kararlılığımı bir kez daha en güçlü biçimde ifade etmek isterim.
Bana tevdi ettiğiniz bu onurlu görevi yerine getirirken
milletimizin ve onun iradesinin yansıdığı Yüce Meclisin desteğini
her zaman ve her şartta arayacağım. Kapım herkese açık olacak.
Aralarında ayırım gözetmeksizin, bütün siyasi partiler ve sivil
toplum kuruluşlarıyla yakın bir işbirliği içerisinde olacağım.
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin üzerine titreyeceğim.
Şeffaflık içinde, tam bir tarafsızlıkla, bütün vatandaşlarımı
kucaklayarak yoluma devam edeceğim. Gücüm yettiğince,
vatandaşlarımın huzuru, ülkemin esenliği yolunda çaba sarf
edeceğim. Kimsenin kimseyi ezmediği, keyfiliğin hüküm sürmediği,
hak kullanımı açısından zayıfla güçlü arasında hiçbir fark
bulunmayan, vatandaşın haklarının korunup kollandığı, içeride
güçlü, dışarıda saygın bir Türkiye ideali için var gücümle
çalışacağım. Bu uğurda Allah beni mahcup etmesin. Asil milletimizi
ve sizleri en derin saygı, sevgi ve minnet duygularıyla yeniden
selamlıyorum.''