Gül'den laiklik mesajı
Abone olCumhurbaşkanı Gül, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 76. yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, laiklik ilkesi gereğince
herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğunu
belirterek, ibadet, dini ayin ve törenlerin serbestliğine dikkat
çekti.
Gül, Laiklik ilkesinin toplumun her kesiminin ‘kendisi olarak’
yaşamasına imkân sağladığının altını çizerek, “Böylece herkesin
barış ve huzur ortamında bir arada yaşamasının hukuki, siyasi ve
sosyal zeminini de oluşturmaktadır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'na girişinin 76. yıldönümü dolayısıyla bir mesaj
yayımladı. Gül, “Köklü reformlarla çağdaş demokrasiler arasındaki
yerini güçlendiren ülkemiz, bir yandan kendi değerlerini korurken
diğer yandan da evrensel değerleri benimsemekte ve kararlılıkla
hayata geçirmektedir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri gibi
laiklik de bu değerler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Çağdaş
demokrasiler, farklı düşünce ve inançlara sahip olanları da
kucaklayan, herkesin düşünce ve inançlarına uygun şekilde
yaşamasına imkân sağlayan, hak ve özgürlükleri teminat altına alan
rejimlerdir. Laiklik ilkesi din, toplum ve devlet ilişkisinin
sağlıklı bir şekilde kurulmasında önemli bir rol oynayarak bu
rejimlerin temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır.” ifadelerini
kullandı.
ANAYASA'NIN LAİKLİK GEREKÇESİNDE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
VURGUSU
1937 yılında 1924 Anayasası'na giren laiklik ilkesinin 1982
Anayasası'nın 2, 10, 15 ve 24’üncü maddelerinde ayrıntılı olarak
düzenlendiğini hatırlatan Gül, şöyle devam etti: “Gerekçede ‘her
ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini
yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan
farklı bir muameleye tabi kılınmaması’ şeklinde tanımlanmaktadır.
Laiklik ilkesi gereğince herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat
hürriyetine sahiptir. Ayrıca ibadet, dini ayin ve törenler
serbesttir. Anayasa, kimsenin ibadet ve dini ayinlere katılmaya,
dinî inançlarını açıklamaya zorlanamayacağını ve bunlardan dolayı
kınanamayacağını da belirtmektedir. Anayasanın, savaş halinde bile
kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamayacağını ve bunlardan dolayı suçlanamayacağını öngörmek
suretiyle ek bir güvence getirmesi de laiklik ilkesi bakımından din
hürriyetinin önemini göstermektedir.”
"İNANÇLARINI VE İNANÇSIZLIKLARINI SERBESTÇE YAŞAYABİLMESİ
GEREKİR"
Anayasa herkesin inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin eşit olduğunu hükme bağlayarak, laiklik ilkesinin
bir başka şartını da düzenlediğini ve yukarıda belirtilen
düzenlemeleri güçlendirdiğini bildiren Gül, "Bu hükümlerle din
hürriyeti güvence altına alınırken, laikliğin ikinci yönünü
oluşturan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören
düzenlemeye de anayasada yer verilmektedir. Buna göre, devletin
temel düzenini din kurallarına dayandırma amacıyla, din veya din
duyguları yahut dince kutsal sayılan şeyler kötüye kullanılamaz. Bu
düzenlemeler uyarınca, inançların ve inançsızlıkların bir ayrım ve
eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması, devletin bütün inanç
mensuplarına ve dinî inancı olmayanlara eşit mesafede olması,
herkesin kendini özgürce ifade edebilmesi ve inançlarını veya
inançsızlıklarını serbestçe yaşayabilmesi gerekir.” dedi.
Laikliğin devletin meşruluk temeliyle ilgili bir ilke olmasının yanında, karşılıklı saygı iklimini hâkim kılarak toplumun her kesiminin ‘kendisi olarak’ yaşamasına imkân sağladığını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, mesajını şöyle noktaladı: “Böylece herkesin barış ve huzur ortamında bir arada yaşamasının hukuki, siyasi ve sosyal zeminini de oluşturmaktadır. Laiklik ilkesinin, farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayışla, bir özgürlük ve barış ilkesi olarak görülmesi ve uygulanması, çok çeşitli inanç gruplarını barındıran ülkemizde birlik, barış ve huzur içinde yaşamanın teminatı olacaktır.”