Gül: 'Rumları tanımayacağız!'
Abone olBaşbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimini tanımadığını ve adada nihai çözüm sağlanana dek de tanımayacağını söyledi.
Çin ziyaretinin Şanghay ayağındaki temasları sırasında, AB
Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu direktörü Leopold Maurer'in,
Kıbrıs'taki temasları ardından yaptığı açıklamaları değerlendiren
Gül, ''Gümrük Birliği anlaşmasının Rum kesimini de kapsayacak
şekilde genişletilmesini öngören protokolün Türkiye tarafından
imzalanması konusunda tek hassasiyetin, Rum kesimini tanıma
anlamına gelmemesi olduğunu'' vurguladı. Gül, ''Bildiğiniz gibi biz
3 Ekim'de müzakerelere başlayacağız. O zamana kadar vaktimiz var,
gerekli çalışmaları yapıyoruz. Burada bizim birinci önem verdiğimiz
nokta şudur: Kıbrıs Rum kesimini tanımıyoruz biz ve nihai çözüm
olana kadar da tanımayacağız. Bu protokolün bizden daha önce
kayıtsız şartsız imzalanması istenmişti, ama biz bunu reddettik.
Onun için Brüksel'de bazı problemler çıkmıştı. Daha sonra bizim o
şartlarımızı AB kabul etti. Daha sonra yapılan açıklamalarda da
herhangi bir tanımanın söz konusu olmadığı söylendi. Şimdi biz
kendi tedbirlerimizi alarak, herhangi bir şekilde dolaylı olarak da
bu protokol imzalandıktan sonra bir tanımanın söz konusu olduğunu
göstermeyecek bir şekilde, Kıbrıs Rum kesimini nihai bir çözüm
olana kadar tanımayacağımızı teminat altına alarak, bu protokolü
günü geldiğinde imzalayarak yolumuza devam edeceğiz'' dedi.
Abdullah Gül, Leopold Maurer'in protokol başlayana dek bazı
adımların atılmasından söz ettiğini de anımsatarak, ''Bu adımlar
AB'nin atması gereken adımlardır. Avrupa Komisyonu'nun Kıbrıslı
Türklerin ambargolardan ve izolasyondan kurtarılmaları için
hazırladığı ve teklif ettiği iki tane tüzük vardır. Dolayısıyla
atılması gereken adımlar bu adımlardır. Bunlar AB'nin masasında
durmaktadır ve Rum blokajıyla karşı karşıyadır. Umut ediyoruz ki,
koskoca Avrupa Birliği Kıbrıs Türklerine verdiği sözleri
tutabilecek konuma gelecektir. Eğer Avrupa Birliği referandumdan
önce verdiği sözleri unutursa veya yapamaz duruma geçerse Kıbrıs
Türkleri ve bizim nezdimizde çok büyük kredi kaybedecektir. O
açıdan AB temsilcisinin atılabilecek adımlardan bahsetmesini de
memnunlukla karşılarım'' diye konuştu. Gül, ''Protokol, AB'nin bu
adımları atması ardından mı imzalanır demek istiyorsunuz'' sorusunu
da şöyle yanıtladı: ''Hayır, önce ya da sonra demek istemiyorum.
Bizim protokol konusunda gösterdiğimiz tek hassasiyet, bunun farklı
anlamlara çekilmemesi ve çekilebilecekse de bunun yollarının
önceden tıkanması ve bizim tarafımızdan bunun tedbirlerinin
alınmasıdır. Bu bizim en tabii hakkımızdır. Zaten böyle bir
mutabakatla Brüksel doruğu neticelenmiştir. Bütün uluslararası
sözleşmelerden doğan haklarımızı günü geldiğinde kullanarak
yolumuza devam edeceğiz. Ama bunun yanında nihai bir çözümün
olması, Türkiye'nin birinci tercihidir. Bu konuda da Rumların adım
atmasını bekliyoruz, çünkü Türk tarafı ve Türkiye Cumhuriyeti
üzerine düşenleri fazlasıyla yapmıştır. Bütün dünya bunu takdir
etmiştir. Fırsatı kaçıranlar Rumlar olmuştur. Dolayısıyla atılacak
bir adım varsa bunu Rumlardan bekliyoruz.'' KIBRIS KONUSU, ÇİN'E DE
ANLATILDI Türkiye'nin, şimdiye kadar başta Kıbrıs olmak üzere,
birçok uluslararası sorununu sadece ABD ve AB ülkelerine anlatmakla
yetindiğini anımsatan Gül, ''İlk defa hükümetimiz Rusya'ya bu
konuları geniş bir şekilde anlattı. Şimdi de Güvenlik Konseyi'nin
daimi üyesi olan Çin'e bu konuları anlatmanın yararlı olacağı
görüşündeyiz. Kıbrıs'ın başından bugüne geçirdiği tüm safhaları Çin
Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'na anlattık. Çok faydalı oldu. Umut
ediyorum ki, Rusya'da gördüğümüz değişiklikler Çin'de de olacaktır.
Çünkü Çin dış politikasında adalete, eşitliğe ve ezilenlere sahip
çıkmaktadır. Bu Çin'in dış politikadaki ilkelerinden birisidir''
dedi. Gül, eskiden Rum kesiminin Bağlantısızlar Hareketi içinde yer
aldığını ve bu platformda Çin ile yakın bağları olduğunu
anımsatarak, ''Ama şu anda şartlar, Kıbrıs'ta çok değişmiş
vaziyette. Şu anda izolasyonlarla haksız yaptırımlarla karşı
karşıya kalan Kıbrıs Türk kesimidir, Kıbrıs Türk Devletidir.
Dolayısıyla Çin'in Kıbrıs'a daha çok ilgi göstereceğini umut
ediyoruz ve bunu da kendilerine çok açık bir şekilde anlattık. Ümit
ediyorum ki, önümüzdeki dönem içinde birçok değişiklikler
olacaktır. Kıbrıslı Türkler, Çin'e gelip kendi davalarını daha net
bir şekilde anlatacaklardır. Bu temasların başlayacağına
inanıyorum. Bununla ilgili bazı olumlu sinyalleri almış
vaziyetteyim'' diye konuştu. Gül, Türkiye'nin Şanghay İşbirliği
Örgütü'ne katılma arzusunu geçen yıl Başbakan Recep Tayip
Erdoğan'ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'e, bu ziyarette de
kendisinin Çin Başbakanı'na ilettiğini belirterek, Türkiye'nin
siyasi yönü ağır basan bu örgütte yer almasının Rusya ve Çin ile
siyasi istişarelerini güçlendireceğini kaydetti. RICE ZİYARETİ VE
IRAK Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD
Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice'ın Türkiye ziyaretine büyük önem
verdiklerini ve ilk ziyaret edeceği ülkeler arasında Türkiye'nin de
yer almasını takdirle karşıladıklarını belirtti. Gül, kendisinin
Irak konusunda yaptığı bazı uyarıların Amerika ile sıkıntı yaratıp
yaratmayacağına ilişkin soruyu şöyle cevaplandırırdı: ''Irak
konusunda benim daha önceki açıklamalarımda dikkat çektiğim şey,
bazı etnik grupların dikkatsiz davranışlarıyla ilgilidir. Irak'ta
biri ulusal planda diğeri vilayetlerde iki seçim yapılmıştır.
Ulusal planda yapılan seçim çok başarılı bir seçim olmuştur. Şimdi
275 seçilmiş kişi Irak anayasasını hazırlayacaktır. Tabii ki
problemler vardır, bunu herkes bilmektedir, ama gelişmeler iyi
istikamettedir. Bu seçimler ardından ortaya çıkacak anayasa,
Irak'ın birliğini ve bütünlüğünü teminat altına alacak bir anayasa
olacaktır. Bizim de Türkiye olarak tezimiz, tüm bu konularda Irak
halkının karar vermesidir. Kerkük'ün statüsüne ilişkin konuda da
tüm Irak halkının karar vermesi gerekmektedir. Şimdi anayasa
hazırlanırken, bu konu da ele alınacaktır. Ayrıca yapılacak başka
seçimler de vardır. Bu süreç gelişirken, seçimlerde görülen
aksaklıklar da giderilir. Bununla şunu kastediyorum: Seçimlere
çeşitli vesilelerle katılmayan siyasi grupların bu sürece
katılmaları temin edilir. Şu anda en çok önem verilmesi gereken
konu budur. Ayrıca Irak'ta bütün gruplar, bugüne kadar sürekli
kendi bölgeleriyle daha çok ilgilendiler. Bundan sonra artık
herkesin Irak'ın bütünlüğüyle ilgilenmesi gerekir. Iraklılık
kimliğinin çok daha fazla ön plana çıkarılması gerekir. Iraklıların
artık hepsinin yönünü çok daha fazla Bağdat'a çevirmesi gerekir.''
İRAN'A SALDIRI VE İNCİRLİK Abdullah Gül, ABD'nin İran'a saldırı
amacıyla İncirlik üssünü kullanmak isteyebileceği yönündeki
haberlerin hatırlatılması üzerine, ''Şu anda ne böyle bir talep söz
konusudur, ne böyle bir şey söz konusudur. İran'la ilgili nükleer
meselenin barışçı yollardan çözümü Türkiye'nin tercihidir. Bu
konuda AB'nin üç önemli ülkesinin, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın
attığı önemli adımlar vardır. Türkiye bu adımları desteklemektedir.
İnancımız o ki, bu konular iyi diyaloglarla çözülebilecek
niteliktedir. Şüphesiz ki Türkiye, bütün bölgenin kitle imha
silahlarından arınmasına destek vermektedir, bu Türkiye'nin
politikasıdır'' dedi.