Gül 'Kırmızı Kitap'ın şifrelerini verdi
Abone olAbdullah Gül, devletin yol haritasını çizen ve 'Kırmızı Kitap' olarak bilinen Siyaset Belgesi'yle ilgili neler söyledi?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devletin yol haritasını
çizen ve 'Kırmızı Kitap' olarak bilinen Siyaset Belgesi'yle ilgili
ilk kez konuştu: "Vatandaşın bir bölümünü düşman gören anlayış
artık yok. O eski anlayış bugün değişti"
Gül, bugün Kraliçe'nin elinden ödül alacağı Chatham House'taki konferansta, Türkiye'nin jeopolitik imkanlarını doğru biçimde kullandığını açıkladı. Gül, Yeni Osmanlıcılığın ya da Osmanlıcılığın bugünkü dünyada karşılığı olmadığını da söyledi.
Vatan gazetesinin haberine göre,
Abdullah Gül, Londra'daki temaslarını sürdürüyor. Dün İngiltere
Başbakanı David Cameron ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Gül
ardından Londra'da bulunan Kraliyet Uluslararası İlişkiler
Enstitüsü Chatham House'da, konferans verdi.
Gül konuşmasının ardından katılımcıların sorularını şöyle
yanıtladı:
GERÇEKLER FARKLI: "Türkiye'nin mevcut dış
politikasıyla Osmanlıcılığın diriltilmeye çalışıldığı" yönündeki
soruya karşılık şüpheler yersiz. Bunu sağda solda gazetelerde
görüyorum. Bölgeyle ilişki doğal, bütün bölgenin sorumluluğunu
taşıyoruz. Hala bir sorun olduğunda gelirler İstanbul'daki
arşivlere bakarlar. Yeni Osmanlıcılık gerçekçi değil. Geçmişle
gurur duyuyoruz ama gerçekler farklı. Bu İngiltere için de
geçerli.
SAYGIN İLİŞKİ: Artık herkesin farklı devleti var,
aramızda saygın bir ilişki bulunuyor. Dayanışma içindeyiz. İstikrar
ve güven. Ekonomik işbirliği refahı artıracak. Biz serbest ticaret
anlaşmalarını uzak ülkelerle de imzalıloruz. Komşuyla ticaret
önemli. Komşularla ticaret yapamazsanız, başkalarıyla nasıl
yaparsınız.. Tarihimizle gurur duyuyoruz. Acı tatlı günler yaşadık,
çok acılar da çektik. Hepsi tarih oldu. Biz gerçekçiyiz. Yeni bir
oluşum söz konusu değil.
BATI İÇİN DAHA İYİ: Türkiye bölgenin istikrarına
ve güvenliğine çok önem veriyor. Ekonomik, demokratik ve siyasi
olarak güçlü bir Türkiye, Avrupa için, bütün müttefiklerimiz için
iyi midir, kötü müdür, bunu herkes kendine samimi bir şekilde
sormalı. Herhalde iyidir çünkü, her şeyden önce Türkiye
demokrasiye, insan haklarına saygıya, serbest piyasa ekonomisine
inanan ve bununla ilgili standartlarını yükselten bir ülke.
BİZ DE KAYGILIYIZ: (Cezaevindeki gazetecilerle
ilgili soru üzerine) Türkiye çok köklü reformlar yaptı. Ama biz
mükemmel bir haldeyiz demiyorum. Bizim de bazı noksanlıklarımız
var. Daha yapacak işlerimiz var açıkçası. Bunu bir özgüven
içerisinde söylerim. Daha yapacak işlerimiz var, daha alacağımız
mesafeler var. Ama Türkiye çok büyük bir mesafe aldı. Bunu da ihmal
etmememiz gerekiyor. Türkiye'de son günlerde söylediğiniz gibi
maalesef bazı gazetecilerle ilgili bazı davalar açıldı. Bunlar
tabii bizi de kaygılandırıyor, bununla ilgili görüşlerimi
Türkiye'de açıklamıştım ve Adalet Bakanımızla da bunları paylaştım.
Bir kanun değişikliği yoluna gidilecek.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL: Karşılaştığımız bu
sıkıntılar herhangi bir ifade özgürlüğü, herhangi bir fikrin
beyanı, herhangi bir şekilde en ekstrem düşüncelerinizi, aykırı
düşüncelerinizi yazma ya da ifade etmeyle ilgili değil. Bugün
Türkiye'de herkes ne düşündüğünü, en aykırı fikir olabilir, benim
hiç hoşlanmadığım bir konu olabilir, bunları açıkça yazabilir,
anlatabilir, bunlarla ilgili konuşma yapabilir, konferanslar
yapılabilir."
İSRAİL İLE İLİŞKİLER: Türkiye ile İsrail
arasındaki ilişkilerde bugünkü durum Türkiye'nin kararı ve
arzusuyla olmadı. Bu noktaya uluslararası sularda bir insani yardım
konvoyuna İsrail ordusunun saldırması ve orada 9 kişiyi
öldürmesiyle gelindi. Bu da tabii ki uluslararası hukukun bir
meselesidir. Uluslararası hukuka göre yapılması gereken şeyler
vardır. İsrail hükümeti tabii ki bunu değerlendirecektir. Eğer
Türkiye ile olan ilişkilerine, geçmişte Türkiye'nin İsrail'e
verdiği öneme bir değer biçiyorsa gereğini yapacaktır. Bu gereğini
yapmak herhangi bir şekilde taviz vermek değil, hukukun gereğini
yapmaktan bahsediyorum. İlişkilerimizin geleceği doğrusu tamamen
İsrail'in tavrına bağlı.