Gezi Parkı’nı terk etmiyoruz”
Abone olTaksim Dayanışma Platformu, Başbakan Erdoğan’ın Ankara’daki mitingde konuşmasının ardından açıklama yaptı. Gezi Parkı’nı terk etmeyeceklerin...
Taksim Dayanışma Platformu, Başbakan Erdoğan’ın Ankara’daki
mitingde konuşmasının ardından açıklama yaptı. Gezi Parkı’nı terk
etmeyeceklerini açıklayan platform, eylemlerde gözaltına alınan ve
tutuklanan kişilerin de serbest bırakılmasını istedi.
Taksim Dayanışma Platformu üyeleri, Başbakan Erdoğan’ın Ankara
mitinginde yaptığı konuşmanın ardından Gezi Parkı merdivenlerinde
bir basın açıklaması yaptı. Grup adına açıklamayı Mimarlar Odası
Genel Başkanı Eyüp Muhcu yaptı. Muhçu, “Taksim Gezi Parkı’nda ağaç
katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, park sınırlarını
aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından
yurttaşların, on bir yıllık AKP iktidarına karşı birikmiş olan
öfkesi ile buluştu. Milyonlarca insan sokaklarda meşruluklarından
ve yaratıcılıklarından taviz vermeden direnişlerinin 18’inci gününü
tamamladılar. Ülkemizin tanık olduğu en büyük hak arama
mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş,
daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu.
Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir
sürecin içindeyiz. Ancak bu davranış; kalabalıkları dağıtacağı
yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların
dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının
altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi
birleştirdi. Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son
derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden geldi.
Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme
çabaları içerisinde oldu. Ancak ülke ve dünya kamuoyunun tepkisini
çeken bu yaklaşımlar başarıya ulaşamadı. Bu süreçte yaratılan
şiddet ortamının bir sonucu olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız;
Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı
hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv
kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Hayatını kaybedenlerin
acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklar
kullanılırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin
sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez
daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap
vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca keyfi gözaltı politikaları
nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Direnişe
katılanlar ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında
gösterilere katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan
yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz"
dedi.
"BU DAHA BAŞLANGIÇ"
Eylemlerde gözaltına alınanların ve tutuklanan kişilerin de serbest
bırakılmasını isteyen Muhçu, "Bu süre içerisinde yürütülen şiddet
politikalarına rağmen farklılıkların zenginliği ile bir araya
gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi
ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. İktidarın üzerinden
yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında
milyonlarca insan ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve
özgürlüklerine sahip çıktı ve bir özgürlük alanı olarak şiddete
karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi. Gezi Parkı eylemleri
ardından ülke artık yeni bir güne uyanmıştır. Bu mücadelenin
sonlandırılması değil, büyütülmesi ön koşuldur. Kitleselliği,
yaratıcı zekası, hukuki haklılığı, kadın ve genç karakteri, bu güne
kadarki başarısını sağladığı gibi bundan sonraki adımlarının da
teminatıdır. Herkesin biat etmeye zorlandığı bir iklimde özellikle
sokakta kararlı ve dik duruş sergileyerek ülkenin kaderini
etkileyen bu toplumsal duyarlılığın yukarıdan aşağıya alınacak
kararlarla yönetilmesi, direktiflerle adım attırılması söz konusu
değildir. Bu duyarlılık, forum ve değerlendirme toplantıları
yaparak ve farklı fikirleri zenginlik olarak görüp kendini
yenileyerek ilerlemek zorundadır. Tüm bu demokratik mekanizmalar ne
kadar önemli ve değerli ise bu dayanışmaya katkı koyan tüm kişi ve
kurumsal yapıların yine tarihsel sorumlukla davranmaları,
dayanışmanın biriktirdiklerini ve kazanımlarını hesaba katmaları da
o kadar önemlidir" diye konuştu.
"Simge haline gelen Gezi Parkı’nı terk etmiyoruz" diyerek sözlerini
sürdüren Muhçu, “Bu nedenle 15 Haziran 2013 günü Taksim
Dayanışmasının tüm bileşenlerinin gerçek gündemi, ilk günden bu
güne ısrarla takipçisi oldukları talepleridir. Taleplerin takibinde
ısrarcı olunması aynı zamanda tüm yurttaşlarımız üzerindeki
otoriter iklimin dağıtılması çabasıdır. Ne yapacağımızı soranlara
buradan açıklıkla ifade ediyoruz ki; simge haline gelen Gezi
Parkı’nı terk etmiyoruz. Mücadelemizle girdiğimiz ve hükümet
sözcüsünün ’mahkeme sonuçlanana kadar park olarak kalacağını’
açıkladığı Gezi Parkı’nda, nasıl kalınacağını da, bundan sonra
atılacak adımları da buraya emek verenler olarak hep birlikte
bizler belirleyeceğiz. Karşılıklı olarak bütün demokratik tartışma
ve değerlendirme mekanizmalarını işleterek günün kazanımlarına
uygun olarak dayanışmamızı adım adım güçlendireceğiz. Gezi Parkı’na
girişin polis şiddeti ile engellenmesi karşısında büyük bir
kararlılık gösteren, günlerce sokakta direnenlerin parkın yeniden
kazanılmasındaki rolü yadsınamaz ve bunu kendi renkleriyle
yansıtmalarından daha doğal bir şey olamaz. Ancak, en geniş
değerlendirme - tartışma platformlarında çıkan ana eğilim, parkta
kalışın ’Taksim Dayanışması’ çatısı altında sürdürülmesi ve parkta
yer alan tüm kişi, kurum, parti ve inisiyatiflerin bu çatı altında
kendini ifade etmesinin kanallarının yaratılmasıdır" ifadelerini
kullandı.
Gezi Parkı’nda nöbete devam edileceğini ifade eden Muhçu, sözlerini
şöyle tamamladı:
“Direnişimizin 18. gününde, 15 Haziran Cumartesi günü içindeki tüm
canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam
alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için
Taksim Dayanışması olarak parkımızı ve yaşamımızı savunmak için
nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmayı
sürdürüyoruz. Şiddet emirlerini verenler ve 4 yurttaşımızın ölümüne
neden olanlar yargılanana kadar susmayacağız. Bu direniş, Taksim
Dayanışmasının ortak iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir
mücadelenin ortak zemini olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve
hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ülkemizde
yaşanan her türlü haksızlığa karşı dayanışmamızı sürdüreceğiz. Bu
daha başlangıç, mücadeleye devam."
(İHA)