Genelkurmay Başkanını topa tuttu
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığının Lice ile ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, “Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz b...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığının Lice
ile ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, “Sayın Genelkurmay Başkanı
geçiniz bunları. Vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri
yazılı şekilde milletimize değil; Diyarbakır’daki hain direkteyken
söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz”
dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında,
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Türk bayrağının indirilmesine ilişkin,
Genelkurmay Başkanlığı’nın dün yaptığı açıklamaya değinerek, “Özrün
kabahatten ne denli büyük olduğunu gözler önüne seren çevir kazı
yanmasın türünden bir beyanattır. Neymiş efendim, çocuklar ve
kadınlar kullanılarak provokatif eylem yapılmış. Neymiş efendim,
tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serikanlı
davranılmaya gayret edilmiş. Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının
sonunda mizah gibi, şaka gibi, milletimizin zekasını hafife alan ve
komedi dizilerine malzeme olacak bir ifade vardır ve aynen
şöyledir: “Hiçbir kişi veya grubun şanlı Türk Bayrağını
dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğinin bilinmesi kamuoyuna
saygıyla duyurulur.” Teröristler bayrağımızı indirdikten yaklaşık
24 saat sonra aklı başına gelen Genelkurmay Başkanlığı hala ve
ısrarla; hiç kimsenin bayrağımızı dalgalandığı gönderinden
indiremeyeceğini söylemektedir. Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz
bunları. Vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı
şekilde milletimize değil; Diyarbakır’daki hain direkteyken
söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz.
Sayın Paşa; sizler Ankara’da saltanat sürüp Başbakan’ın peşinden
sürüklenirken, bayrak düşüyor, vatan elden gidiyor, farkında
mısınız? Bayrak inerken serinkanlı olabiliyorsanız, namus ve şeref
elden giderken de herhalde soğukkanlılığı elden bırakmazsınız.
Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak
direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı
çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, mahşeri
vicdanının şaşmaz adaletidir” diye konuştu.
“VATAN ESARET ALTINA GİRMİŞ DEMEKTİ”
14 Ağustos 1996 tarihinde, Kıbrıs’ta bayrağı indirmeye kalkışan
‘Solomon” isimli kişinin cezalandırıldığını hatırlatan Bahçeli,
şunları kaydetti:
“Şunu biliniz ki, bayrak iniyorsa, bayrak düşüyorsa, bayrak
soluyorsa işgal var demektir. Bayrak indirilirken seyreden varsa,
sessizliğe gömülenler görülüyorsa korkaklar, namertler işbaşında
demektir. Bayrak hakaret görüyorsa, bayrak küçümseniyor, alaya
alınıyor, kanlı ellere terk ediliyorsa; vatan esaret altına girmiş
demektir. Ey 17-25 rumuzlu haram elebaşısı, ey PKK şubesi, ey Oslo
hayranı, ey Kandil aşığı, ey İmralı sevdalısı; senin çözümün,
barışın, açılımın bu mudur? Bayrak inerse çözüm olacak, vatan
parçalanırsa çözüm gelecek, millet bölünürse çözüm gerçekleşecek,
öyle mi? Doğu ve Güneydoğu’da etnik temizlik olursa barış gülleri
açacak, PKK affedilirse barış hakim olacak, Kürdistan kurulursa
barış amacına ulaşacak, öyle mi? İmralı canisi serbest kalırsa
demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük
yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse
tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, batsın senin barışın,
yerin dibine geçsin senin özgürlük ve barış anlayışın, kahrolsun
sizin süreç fitneniz.”
“BÖLÜCÜLÜK TÜRKİYE’NİN ÜZERİNE KAPAKLANMIŞTIR”
Bayrağının indirilmesinin çok önemli bir tramva ve hazin bir durum
olup lanetlenmesi gerektiğini belirten Bahçeli, “ Başbakan 12 yılda
devletin çivisini çıkarmış, her tarafını, her kuralını, her
ilkesini, her taahhüdünü, her gayesini hurdaya çevirmiş ve
çürütmüştür. 2.Hava Kuvvet Komutanlığı’nın bahçesine kadar giren
alçaklar bayrak indirmekle kalmamış, Diyarbakır’daki Şehit Jandarma
Astsubay Üstçavuş Fatih Bülbül Kışlası’na taş ve molotof
kokteylilerle saldırmışlar, kışlanın isminin yazılı olduğu tabelayı
yakmışlardır. Ne kadar elem, ne kadar hüsran vericidir ki;
Mehmetçik kışlasına hapsedilmiş, koğuşlarına kapatılmıştır.
Yalnızca hikâyeden, iş olsun kabilinden havaya birkaç el uyarı
ateşi açılmıştır. Geçmişte Ermeni çeteleri ne yapmışsa, sömürgeci
güçler hangi mütecaviz hareketlerin içinde olmuşsa, aynısı bugün
aralıklarla yaşanmaktadır. Aman çözüme bir şey olmasın, aman süreç
bozulmasın, aman PKK’lılar incinmesin, aman pazarlıklar
zedelenmesin diye diye Türkiye’nin kalbine nişan alınmış, milletin
bekasına namlu çevrilmiştir. AK Parti hükümeti devletin elini
tutmuş, askerin ve polisin başına bizzat, kasten ve bile bile
müzakere çuvalı geçirmiştir. Görünen köyün kılavuz istemediği
açıktır; vatanın bir bölümü fiilen terör örgütünün hâkimiyetine
teslim edilmiştir. Büyük milletimize ve AK Parti’ye oy vermiş
muhterem vatandaşlarıma sesleniyorum; artık tehlikeyi görün, artık
vahametin farkına varın. Başbakan Erdoğan ve hükümetinin Türkiye’yi
uçuruma sürüklediğini görün ve tavır alın. Ve bayrak düşmanlarıyla
haşır neşir olan Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı
olmayacağını Allah için gösterin, haykırın. Mondrosçular hortlamış,
Sevrciler hırlamaya başlamıştır. Türk ve Türkiye hasımları
doğrulmuşlar, siperlerini yurdumuzun her köşesine taşımışlardır.
Yaşananlar, şahit olduklarımız bunu göstermektedir. Lice’deki isyan
ve müptezellikler aynısıyla, Hakkari’de, Van’da, Mardin’de,
Bingöl’de, Şırnak’ta, İstanbul’da, İzmir’de ve hatta Tokat’ta
tekrarlanmıştır. Terör Türkiye’nin her tarafına yuvalanmıştır.
Bölücülük Türkiye’nin üzerine kapaklanmıştır” ifadelerini
kullandı.
“BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÇOK CİDDİ BİR MUSİBET TUFANIYLA YÜZ
YÜZEDİR”
Durumun kritik olduğunu söyleyen Bahçeli, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“Büyük Türk milleti çok ciddi bir musibet tufanıyla yüz yüzedir.
Etnik temelli bölücülüğün borusu ötmekte, PKK’nın sözü geçmekte,
İmralı canisinin lafı dinlenmektedir. Ülkemiz terörün kuşatması
altındayken, hala İmralı’da bakanlar düzeyinde pazarlıklar
yapılması, hala sözde çözüm süreciyle ilgili çalıştaylar
düzenlenmesi milletimize küfürdür, en adi suçtur. Şu isimlendirmeye
bakınız; 7-8 Haziran 2014 tarihinde Diyarbakır’da; “Yeni
Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci” isimli bir çalıştay
gerçekleştirilmiştir. Başbakan, sözüm ona yeni Türkiye’nin kilidini
PKK çilingiriyle açmaya bir kez daha yeltenmiştir. Türkiye’yi
anahtar teslim PKK’nın ve bölücü mihrakların üzerine geçirmeye
istekli ve iştahlı olan Başbakan, Diyarbakır’da yeni bir zillete
imza atmış, yeni bir zulmete çanak tutmuştur. PKK ve müzahir
odakları Diyarbakır’ı savaş alanına çevirirken, Başbakan kilit
açmakla meşguldür. Ancak; açmaya çalıştığı yeni Türkiye’nin kilidi
değil, kardeşliğimizin kilididir. Açmaya çalıştığı dirliğimizin,
birliğimizin, esenliğimizin bin yıllık kilididir. Açmaya çalıştığı,
bölünmeye uzak ve kapalı Kürt kökenli kardeşlerimizin tertemiz
duygularıyla yoğrulan millet kilididir. Kör anahtarlarla yalamaya
döndürülmek istenen Türk milletinin kimliği, Türklüğün yüzyılların
imbiğinden damıttığı milli ve manevi değerleridir. Diyarbakır’daki
PKK çalıştayı bölünmenin, ayrışmanın ve etnik düşmanlık
tohumlarının kirli ellerce, zalim ve zorba emellerce saçılmasına
hizmet etmiştir. PKK çalıştayına katılan ve konuşma yapan üç
bakandan birisi olan yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı; tarihli,
takvimli, somut ve sonuca götürücü yeni bir yol haritası üzerinde
çalıştıklarını açıklamıştır. Ayrıca; “çözüme mecburuz. Hayata, eve,
siyasete dönüşler, bütün hepsi değerlendiriliyor” diyerek PKK’ya
tekrar umut aşılamış, teröristleri daha da şevklendirmiştir. Bu
yıkım müellifi, bu yıkım müteahhidi; İmralı canisini överek;
“mesajları bizim düşüncemizdir” diyecek kadar idrak, izan ve insaf
parçalanmasının faili olmuştur. Onbinlerce vatan evladının kanından
ve canından mesul olan ve bu nedenle müebbet hapis cezasına mahkûm
edilen bir teröristin düşünceleri hükümetin düşünceleriyle aynıysa
artık söz bitmiştir. AK Parti’ye gönül veren kardeşlerim, bu
sözleri işitmelidir, desteklerini Öcalan canisinin emrine sokan
nankörleri iyi bilmelidir. PKK çalıştayı AK Parti ile İmralı
canisinin bir yanağın iki yüzü olduğunu ispatlamıştır.”
“BAŞBAKAN VE HÜKÜMETİNİN EN BARİZ ÖZELLİĞİ, EN AYIRT EDİCİ VASFI
TAKİYYEDE SINIR VE SİNİRLERİ ZORLAMASIDIR”
Vicdanın kişinin kendi kendini gözden geçirmesi sonucu, niyet ve
eylemlerinin ahlaki değerinin bilincine varmasını sağladığını
belirten Bahçeli, “Niyet ise, kişinin toplumsal ilişkiler ya da
olaylar karşısında, ahlaki açıdan eylemlerine yön vermek üzere
takındığı ve benimsediği düşünce mahsulüdür. Gerçek niyetini
gizleyen, saklayan ve bastıran kim olursa olsun sahteliğe,
yüzeyselliğe ve takiyyeye açık kapı bırakmıştır. Başbakan ve
hükümetinin en bariz özelliği, en ayırt edici vasfı takiyyede sınır
ve sinirleri zorlamasıdır. Buna rağmen, Türk milletine psikolojik
harekât yapan, algı operasyonlarıyla yalanın, yolsuzluğun ve
ihanetin açığa çıkmasını önlemeye çalışan iktidarın bütün şifreleri
çözülmüş, gerçek niyeti deşifre olmuştur. Başbakan artık doğruları
çarpıtamayacaktır. Tezgâh altında sürdürdüğü karanlık iş ve
ilişkileri öteleyemeyecek, örtemeyecektir. Çünkü cambaz ipten
düşmüş, takke uçmuş, maske inmiş, boya dökülmüştür. Bugünkü
şartlarda Başbakan, İmralı canisiyle doğrudan doğruya pazarlık
yapmaktadır. Geçmişte defalarca söylediğimiz gibi, bu ihanet
görüşmeleri ’al-ver’ sürecidir. Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı
olabilmek için İmralı canisine yanaşmış, başkanlık hayallerine
ulaşabilmek için PKK’nın yaması, yancısı ve yandaşı olmaya karar
vermiştir. Başbakan İmralı canisi ve çetesine ilk etapta özerkliği
vaat etmiş, affı müjdelemiş, vatan topraklarını parselleme sözü
vermiştir. Bunun karşılığında ise iktidarda kalmayı, Cumhurbaşkanı
koltuğuna oturmayı istemiştir” diye konuştu.
“BUGÜNKÜ SÜREÇTE, BDP-HDP HEYETLERİ 19 KEZ İMRALI YOLLARINI
ARŞINLAMIŞ”
AK Parti ve PKK arasındaki ilişki olduğunu belirten Bahçeli, şöyle
konuştu:
““Al Güneydoğuyu, Ver Çankaya’yı” “Al Özerkliği, Ver Başkanlığı”
“Al Şerefi, Ver Şerefsizliği.” Şeref; üstün değerlere bağlı olarak
sürdürülen ilkeli bir yaşamı ifade etmektedir. Şeref; haysiyet,
fazilet gibi kavramları da içerdiği gibi, gösterilen yararlılıklar
sonucu kazanılan saygı ve kişisel değere verilen addır. Şerefli bir
kişi milletinin kimliğini, kültürünü, bayrağını ve milli
çıkarlarını koruma, yüceltme ve zarar verilmesini önleme hususunda
yüksek bir duyarlılık ve hassasiyete sahip olandır. Başbakan
Erdoğan, yakın geçmişte PKK’yla görüşmeleri defalarca yalanlamış ve
inkar etmiştir. Bununla da kalmamış “görüşen ve görüştü diyen
şerefsizdir” diyerek üste çıkmaya çalışmıştır. Daha sonra biz değil
devlet görüşüyor sözleriyle farklı bir noktaya gelmiştir. En
sonunda gerek kendisi, gerekse de AK Parti’li bazı şöhretli
bölücüler pazarlıkları kabullenmek zorunda kalmıştır. Başbakan
sanıyorum, bundan sonra şereften bahsederken iki düşünüp bir
söyleyecek, sırtındaki şeref yoksunluğu kamburuyla kalan ömrünü
düşe kalka geçirecektir. AK Parti, 2006 yılından beri PKK’yla harıl
harıl görüşmektedir. 2008 yılının Eylül ayından itibaren
pazarlıklar düzenli ve yoğun hal almıştır. Aziz milletimiz duysun,
AKP’ye oy veren kardeşlerim bilsin ki; bu tarihte Başbakan ve
hükümeti, Erbil’den PKK’ya özel uçak tahsis etmiş, buradan
yüklediği militanları Oslo’ya götürmüştür. PKK terör örgütü,
geçmişte oluk oluk şehit kanı dökerken, Başbakan ve hükümeti başta
Oslo olmak üzere, bazı Avrupa ülkelerinde örgütle görüşmeleri
sürdürmüştür. Kısaca Mehmetçik vurulurken, AK Parti-PKK pazarlık
yapmış, yanak yanağa, diz dize ihanet belgelerinin satırlarını
doldurmuşlardır. Evlatlar yetim, gelinler dul kalırken, Başbakan
peşmergeyle sıra geceleri düzenlemiş, aksırıncaya, tıksırıncaya
kadar yemiş içmişlerdir. Bayrağa sarılı tabutlar Anadolu’nun
bağrına ateş topu gibi düşerken, Başbakan PKK’ya mühimmat vermiş,
sırtını sıvazlamış, karamsarlığını dağıtmıştır. Geldiğimiz bugünkü
süreçte, BDP-HDP heyetleri 19 kez İmralı yollarını arşınlamış, 19
kez caninin buyruklarını doğrudan doğruya almışlardır. PKK öyle bir
noktaya gelmiştir ki, İmralı’daki ihanet buluşmalarını bile yeterli
görmemektedir. Şimdi İmralı canisiyle AKP’li bakanlar doğrudan
temas halindedir. Anlaşıldığı kadarıyla üç bakandan oluştuğu
medyaya yansıyan pazarlık heyeti bazen HDP, bazen de İmralı
canisiyle masaya oturmaktadır. Bize göre Sevr ihanetine imza atan
ve beddualarla anılan ‘Rıza Tevfik, Damat Ferit ve Hadi Paşa’
üçlüsü neyse, PKK’yla görüşen üç bakan da tıpkısının aynısıyla
odur.”
“TÜRK VATANDAŞLARI AHLAKEN, HUKUKEN, VİCDANEN, MANEN BİRDİR,
EŞİTTİR VE BİRBİRİNDEN FARKSIZDIR”
“Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin has bahçesidir; burada hiçbir
ayrılıkçı, bölücü, yıkıcı emel barınamayacak, tutunamayacaktır”
diyen Bahçeli, “Türk milliyetçiliği Türk milletinin yegâne gücü,
yegâne kurtuluş ümididir. Türk milleti etnik ve mezhep
farklılıklarını aşan, bunun üstünde ve üzerinde bin yıllık acı ve
sevinç müktesebatıyla olan, oluşan ve olgunlaşan, dev bir kültür
çınarıdır. Anasının dili, yöresi, doğduğu ve doyduğu yer neresi
olursa olsun tüm Türk vatandaşları ahlaken, hukuken, vicdanen,
manen birdir, eşittir ve birbirinden farksızdır. Bizim millet
telakkimizde coğrafyaya göre, bölgelere göre, dile ve etnik kimliğe
göre tasnif, sınıflandırma ve derecelendirme yoktur. “Ne Mutlu
Türküm Diyene” sözüne bağlı olan ve ortak geçmişten gelip ortak
gelecek idealine inanan herkes kardeşlikle perçinlenmiş,
vatandaşlık bilinciyle harmanlanmış büyük Türk milletinin özü, ta
kendisidir. Bu öz asla bölünme kabul etmeyecektir. PKK ise çocuk
kaçıran, bebek öldüren, cana ve insanlığa kast eden kanlı ve
kiralık bir terör örgütüdür. Ne İmralı’da yatan katil, ne
Kandil’deki kan tüccarları, ne de Türk bayrağına el uzatan
şerefsizler Kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi değildir,
olamayacaktır. Kürt kökenli kardeşlerim AK Parti-PKK-HDP
kıskacından kurtulmalı, özgür iradeleriyle teröre mesafe
koymalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi herkesi kucaklamaya,
herkesle kaynaşmaya vardır, hazırdır ve buradadır. Başbakan’a,
PKK’ya, küresel merkezlere, Barzani’ye, düşmemizi, tükenmemizi
bekleyen kim varsa alayına sesleniyorum: Bizim verecek insanımız,
çizecek sınırımız, geri çekilecek toprağımız, kaybedecek vatanımız,
yıkılacak devletimiz, sararıp solacak bayrağımız yoktur. Bedeli
kanla ödenen, her karışında şehitlerimizin izi, anısı ve kanı
bulunan son vatanımızı can pahasına koruyacak Türk milleti hamd
olsun diri ve ayaktadır.”
(İHA)