Gazi, masonları nasıl bitirdi?
Abone olKızkardeşi Makbule Atadan, ağabeyi Mustafa Kemal'i anlatıyor
Türkçe’de “Şeyh uçmaz, mürit uçurur..” diye bir atasözü
var. Gerçekten de liderler tek başına hiç bir şeydir; başarılarda
çevrelerinin payı büyüktür. Her lider, belli bir ekiple mücadele
eder, şartları değiştirir, kendini üstün kılan şartları oluşturur
ve iktidara geçer.
Milli Mücadele’yi zaferle taçlandıran ve Cumhuriyet’i kuran Mustafa
Kemal Atatürk, tarih sahnesine çıkınca, 1919’dan 1938’e kadar,
yaklaşık 20 yıllık sürede, her dönemde belli bir ekiple hareket
etti. Aslında kendini çevreleyen ekipte kimlerin yer aldığını yıl
yıl tespit edilebiliriz.
Atatürk’ün ekibindeki değişimi, her dönemde gidenleri ve yeni
gelenleri, değişimin mücadelesine etkisini rahatlıkla tespit
edebiliriz. Böyle bir çalışmaya büyük bir ihtiyaç var doğrusu.
“ZEVAT-I MUTADE” YER ALAN MASONLAR
Atatürk’ün çok geniş bir çevresinin olduğu; sivil asker
bürokraside, politikada, iş dünyasında, kültür sanat alanında,
üniversitelerde ve vatandaşlar arasında pek çok dostunun
bulunduğunu biliyoruz. Bu yüzden Atatürk’ü kuşatan insanları, yakın
çevresi, iş çevresi ve uzak çevresi diye gruplandırabiliriz diye
düşünüyorum. Şüphesiz bu guruplar arasında geçişkenlik var..
Atatürk’ün yakın çevresine, Çankaya sofralarının vazgeçilmez
simaları olarak “Zevat-ı Mutade” denildiğini
biliyoruz. Asıl incelenmesi gereken de, bu “Zevat-ı
Mutade” olsa gerek. Yakın tarih okumalarımdan bende oluşan
izlenimi açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki “Zevat-ı
Mutade” incelendiğinde, Atatürk’ün Yahudi, Dönme ve
masonlar tarafından kuşatıldığı net bir şekilde görülecektir..
“Zevat-ı Mutade” arasına gidip gelelerin kontrol edildiğini,
görüşmesi istenmeyen kişilerin çeşitli düzenlerle uzaklaştırıldığı,
Atatürk’ün de bunun farkında olduğu da kolayca tespit
edilecektir.
Ne demek istediğimi sanırım, Atatürk’ün Masonluğu yasakladıktan
sonra, bunun genelde Türk siyasetine, özelde “Zevat-ı Mutade”ye
etkisinitespit edenler, rahatça anlayacaklardır. Atatürk’ün
müdahalesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nde 10 Ekim 1935 tarihinde
masonluk yasak haline geldikten kısa bir süre sonra İsmet Paşa
hükümeti devrilmiş ve masonlar “Zevat-ı Mutade”n başlayarak,
hükümetten, devlet kademelerinden uzaklaştırılmaya başlanmıştır..
Masonluk ancak 1948 yılında, İsmet İnönü döneminde yeniden serbest
haline gelecektir..
Burada, masonların “Zevat-ı Mutade”n uzaklaştırılışına bir örnek
vermek isterim: Atatürk’ün kız kardeşi Makbule hanımın tanıklığına
başvuracağım. Makbule hanım, Cevat Abbas Gürer’in “Zevat-ı
Mutade”n çıkarılıp uzaklaştırıldığına tanık olmuştur.
Bilindiği gibi Cevat Abbas Gürer yıllarca Atatürk’e
yaverlik etmiştir, hatta ondan Bolu Milletvekiliğini
koparmıştır.. Dolayısıyla masonlar, Atatürk’e yakın bir
üyeleri olması nedeniyle Cevat Abbas Gürer’le övünürler.
“Zevat-ı Mutade” yer alan masonlar tespit edilebilir. Böylece
masonların Atatürk üzerindeki etkisi de açığa çıkacaktır.. “Hangi
dönemde, ne oranda etkiliydiler?” sorusunu da cevaplamak mümkün
olacaktır böylece.
ATATÜRK MASONİK KUŞATMAYI YARIYOR
Makbule hanım,“” isimli kitapta Şemsi Belli’ye bir gece Savarona
yatında Atatürk’le aralarında geçen bir konuşmayı aktarır. Makbule
hanımın ağabeyi Atatürk’e “İsmet Paşa nerelerde? Epey
zamandan beri gördüğüm yok..” diye sorduğunda Atatürk’ün
de “Bilmem!” cevabı verdiği göz önüne alınınca, bu
konuşmanın, Atatürk’ün İsmet İnönü’yü iktidardan ve
“Zevat-ı Mutade”n uzaklaştırdığı dönemde, yani
masonluğun yasaklandığı 1935 sonrasında gerçekleştiği hemen
anlaşılır. Çünkü Atatürk, İsmet İnönü’yü Başbakanlıktan almış,
yerine Celal Bayar’ı geçirmiş ve daha sonra da görüşmemiştir.
Makbule hanım, “Zevat-ı Mutade”n çıkarılan Cevad Abbas’ı sorar.
“Peki ya Cevad Abbas? O da ortalarda yok…” der.
Atatürk, “İzinli; iki aydan beri izinli Cevad
Abbas!” cevabını verir. Makbule hanım, “Mühim bir
işi mi vardı?” diye sormaya devam eder. Atatürk,
“Kızını evlendirecekmiş!” diyerek geçiştirmek
ister. “Peki bu düğünü niçin sizinle yapmadı?”
diye soru sormayı ısrarla sürdüren Makbule hanım, Atatürk’ün
tavrını “Atatürk sustu…Cevap vermedi…üzgün olduğu
belliydi…” sözleriyle anlatır.
Makbule hanım, bu olay üzerine Cevad Abbas’a gider: “Kalktım,
hazırlandım…Doğru Cevad Abbas’ın evine gittim…Hakikaten Cevad Abbas
kızının düğün hazırlığı ile meşguldü…Fakat ağabeyimle aralarında
bağzı bilmediğim şeylerin cereyan ettiği belliydi. “Niçin ağabeyimi
üzüyorsun?”dedim.”
Cevad Abbas’ın Makbul’e hanıma cevabı ilginçtir: ” Kılıç Ali, Salih
Bozok ve birkaç arkadaşı vardı sarayda…Bana aynen şöyle dediler:
“Sakın ha Atatürk’ün karşısına çıkma! Gözüne görünme!..Sana
fena muamele yapar!.. Hatta kolundan tutup dışarı bile
attırabilir.. Kovabilir seni huzurundan!. Bunları
işittikten sonra Atatürk’ü rahatsız etmek cesaretini kendimde
bulamadım.”
Makbule hanım, Cevat Abbas ziyaretini anlatmaya devam eder: “Cevad
Abbas’ın bu korkusu ve endişesi yersizdi… ‘Yanılıyorsunuz’ dedim,
‘ağabeyim sizi çok sever’” Ne var ki Cevad Abbas’ın endişesi
vardır: ’Biliyorum, fakat kızgınsa?’ Makbule
hanım, “Vallahi yalan söylemişler size.. Atatürk’ün böyle bir
kızgınlığı yok sizin için.. İtimad edin bana…” der.
Olayların arka planını bilmediği için Makbule hanımın Cevat Abbas
ile Atatürk’ü barıştırma girişimi başarısızlıkla sonuçlanır.
Dolayısıyla “Cevad Abbas’ı, arkadaşları bir hayli
zehirlemişlerdi..” diyor. Cevad Abbas, Makbul’e hanımın
ısrarı karşısında “Gelmekten çekiniyorum hanımefendi, dedi.
Israr etmeyin.. Belki çok fena bir muameleye maruz
kalırım.” demek zorunda kalır..
Atatürk’ün ünlü mason Cevad Abbas’ı nasıl uzaklaştırdığını anlatan
Makbule hanım, “Cevad Abbas gelmedi..” diyerek safça üzüntüsünü
belirtmekle kalmaz, “Zevat-ı Mutade”ye ilişkin olarak yaptığı
“Atatürk’ün sofrasında sık sık yer alan bazı yakınları şu veya bu
hissin tesiriyle onunla ağabeyimin arasını soğutmaya muvaffak
oldular…” genel değerlendirmesiyle, bilmeden, Atatürk’ün çevresini
belli bir dönem masonların kuşattığına da tanıklık eder.
Atatürk’ü kuşatan Yahudi, Dönme ve masonik çember,
Atatürk’ü koruma görüntüsü altında, aynı zamanda bir
yalnızlaştırma, hatta kontrol yoluyla etkileme ve yönlendirme
operasyonu olarak yürütüldü.
Bu her liderin çevresinde görülen sıradan “daha çok
yakınlaşmak için başkalarının ayağını kaydırma” tavrı değildi.
Apaçık belliydi ki Atatürk’ün çevresindeki masonların bilinçli
yürüttükleri “Zevat-ı Mutade”yi kontrol etmeye dönük bir
operasyondu. Atatürk hiç kuşkusuz masonik kuşatma altında olduğunu
biliyordu ve zamanı gelince de bu kuşatmayı yarmayı
başardı.
Masonlar kuşatmaya alarak Atatürk’ün halkla ve farklı çevrelerle
temasını uzun süre önlendiler. Dolayısıyla yurt gezilerine çıkan
Atatürk, halkın içine karışarak toplumun içinde bulunduğu
perişanlığı gördüğünde, derin üzüntü duyuyordu. (Mustafa
Yürekli)