Gandi merak edilen soruyu yanıtladı
Abone olKılıçdaroğlu yemin edip etmemenin bir kriz olmadığını ve tavır alma gerekçelerinin temel nedeninin demokrasi olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, günlerdir merak
edilen sorunun cevabını "grup başkanvekilleri sorunu çözecekleri
yönünde açıklama yaparlarsa yemin ederiz" sözleriyle verdi.
CNN TÜRK'te Murat Yetkin ve Fikre Bila'nın sunduğu
"Ankara Kulisi" programına katılan Kılıçdaroğlu, "o zaman
parlamento demokrasiye, millli iradeye sahip çıkmış
oluyor" dedi. Ayrıca Kılıçdaroğlu yemin edip etmemenin bir
kriz olmadığını ve tavır alma gerekçelerinin temel nedeninin
demokrasi olduğunu söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP'nin Pazartesi itibariyle Meclis'e gitmesi,
yemin etmesi, güven oylamasına katılması olasılığı nedir?" sorusu
üzerine, kendilerinin hiç umutsuz olmadığını belirterek,
"Öteden beri yemin etmemizle ilgili olarak, daha önce ifade
ettiğimiz düşüncelerin başka siyasal partilerle paylaşılamayacağını
hiç düşünmedik. Nedeni de şu, tutuklu olanlar, yasama organının
üyeleri. Asıl sorun yasama organının sorunu" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın daha
önce uzun tutukluluk sürelerinden şikayet ettiğini belirten
Kılıçdaroğlu, "Herkesin şikayet ettiği ortak bir konu var.
Madem ki hepimiz şikayet ediyoruz, bunun çözülmesi lazım. Bizim
isteğimiz bu. Bu hemen yarın sabah çözülsün de demiyoruz. Belki
birden fazla seçenek olur. İnsanlar bir araya gelirler,
tartışırlar, biz bunu söylüyoruz" dedi.
"YEMİN ETMEK, ETMEMEK KRİZ DEĞİL"
Biz parlamentonun itibarına saygı kazandırmak,
parlamentonun bu olayı görmemezlikten gelmesini engellemek,
Türkiye'de hukukun üstünlüğünü sağlamak, bu ülkede demokrasi
vardır, milli iradenin parlamentoya tam yansıması gerekir
düşüncesinden hareket ettik. Yemin etmek, etmemek bir kriz
değil. Sorun demokrasi krizidir, milli irade krizidir. Ama bu
ülkede bir vatandaş bile oyunu kullanırken biz o vatandaşın oyuna
saygı duyuyoruz. AKP'ye verilen yüzde 49 oya da saygı duyacağız,
CHP'ye verilen yüzde 26 oya da saygı duyacağız, MHP'ye de
bağımsızlara da verilen oylara saygı duyacağız. Bu oylar eğer milli
iradenin oyu olarak yansıyorsa, bunun gereğinin yapılması lazım.
Bizim bu tavrı sergilememizin temel nedeni demokrasiye olan
inancımız."
"BOYKOT ETMİYORUZ"
Kılıçdaroğlu, "Ne olursa grubunuzla yemin edersiniz?" sorusu
üzerine şunları söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez
parlamento, tutuklu milletvekilleriyle açılıyor. Daha önce böyle
bir olay hiç yaşanmamıştı. Peki bizim kavgamız ne, niye böyle bir
tavır sergiliyoruz? Bazı gazeteler, televizyonlar bunu boykot
olarak adlandırıyor. Hayır boykot değil. Biz bunları yaparken,
tutuklu olan kişilerin mahkumiyetleri var mı yok mu ona da
baktık.
Hiçbirisinin mahkumiyeti yok. Mahkumiyet olsa dersiniz ki
'Bir yargı kararı var, mahkum olmuşlar, en azından bekleriz.' Ama o
da yok. Bu insanlar tutuklanıyorlar, deniyor ki 'delilleri karartma
ihtimali olabilir.' Delil toplamadıysanız o zaman ciddi bir başka
soru var, bunları nasıl yargılıyorsunuz, eksik delille insanlar
yargılanır mı? Olmaması lazım. Buna benzer pek çok olay
var.
"TARİH BUNU YAZACAKTIR"
Kılıçdaroğlu, "Krizin ilk safhalarında sert sözler sarf edildi. O
yüzden mi telafisi zor oluyor?" sorusunu, "Bu da olabilir. Belki
birbirimizi anlamakta biraz zorlandık gibi. Oysa en baştan hiç
böyle zorlayıcı, sert bir üslup yoktu bizim tavrımızda. Biz hep
demokrasi üzerine, insan hakları üzerine söylem geliştirdik. İnsan
haklarından en önemlisi de seçme seçilme hakkıdır. Bizim söylemek
istediğimiz buydu. Geçmişte seçim meydanlarında söylenen
sert sözler, seçimlerden sonra da bir süre kendisini sürdürdü.
Belki o sürecin ruh halinin getirdiği bir olaydı bu. Ama bugün daha
dingin bir kafayla düşündüğümüzde aslında bizim bu tavrımız
demokrasiye büyük bir katkı yaptı. Kim ne derse desin, tarih bunu
yazacaktır. Demokrasiye önemli bir katkı yapıyoruz. Nasıl bir katkı
yapıyoruz? Uluslararası sözleşmeleri, Anayasanın 90.
maddesini, seçme seçilme hakkını gündeme getiriyoruz, milli irade
diyoruz" şeklinde yanıtladı.
15 TEMMUZ TEHDİDİ
"Başbakan sürçülisan dedi ama '15 Temmuza kadar yemin edin' tehdidi
uygulanabilir miydi?" sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları
kaydetti: "Siyaset tehditle ve şantajla yürütülecek bir alan
değildir. Siyasette temel doğrular olması lazım. Her şeyden önce
parlamentoda yasama organının üyesi olarak görev yapıyorsanız,
ülkede demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması temel
amaçlarınızdan birisi olmak zorundadır. Bu felsefeye uygun olarak
siz süreç içinde görevinizi yaparsınız. Eğer bir insan ben
kendi hukukumu oluştururum, evrensel hukukun dışında, ben kendi
kuralımı koyarım derse bunu yapabilir. Ama bu kural evrensel hukuka
uygun olmaz, vicdanlara uygun olmaz. O yüzden zaten sürçülisan
dedi. Zaten parlamentonun tarihinde yok böyle bir şey, onun daha
mekanizmaları var. Tehdit olarak değil, belki bunlar o
süreç içinde dile getirilmiştir. Ama sonuçta sağduyunun egemen
olması ve parlamentonun kendine yakışır bir süreç içinde
demokrasinin ve hukukun üstünlüğünü, uluslararası anlaşmaları
gözeterek hiç kimsenin eleştiremeyeceği mekanizmaları devreye
koyarak bu sorunu aşması lazım."
"GRUP BAŞKANVEKİLLERİNİN AÇIKLAMALARI YETERLİ"
Kılıçdaroğlu, "Sizin kafanızda nasıl bir çözüm var, anayasanın
değiştirilmesi mi yoksa parlamento deklarasyonuyla yargıyı beklemek
mi?" sorusu üzerine, "Süreç kendi içinde görüşülür tabii. Bu
yasayla mı olur başka bir şeyle mi olur. Biz özellikle şöyle
çözülsün diye bir öneri getirmedik, bilinçli olarak getirmedik.
Çünkü dayatma mantığı içinde olmak istemiyoruz. Sonuçta biz bu
sorunun çözümü konusunda bir irade beyanına ihtiyaç duyuyoruz. Yani
parlamentodaki siyasal partiler, evet böyle bir sorun var, bu
sorunun çözülmesi lazım demeli" ifadelerini kullandı.
"Grup başkan vekillerinin sorunun çözüleceğine dair
açıklama yapmaları CHP'nin yemin etmesi için yeterli mi?"
sorusunu da "Elbette. O zaman parlamento demokrasiye sahip çıkmış
oluyor, milli iradeye sahip çıkmış oluyor. Parlamento kendi yolunu
kendisi bulacaktır. Biz, bu ülkede demokrasinin, insan haklarının
eksiksiz uygulanmasını istiyoruz. Aksi halde biz CHP olarak kendi
tarihi birikimimizi reddetmiş olacağız" şeklinde yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, "Bulunacak çözüm yolunun sadece CHP
milletvekillerini değil KCK'dan tutuklu milletvekillerini de
serbest bırakacağı" yönündeki soru üzerine, "Biz
hiçbir yerde ve hiçbir ortamda bunlar yargılanmasınlar demedik.
Bunların dokunulmazlıkları olsun demedik. Dokunulmazlık
istemiyoruz, yargılansınlar diyoruz, af çıkarılmasını da
istemiyoruz. İsteğimiz şu; bunlar gelecekler yasama organının
üyeleri olarak, yemin edecekler. Duruşmaları olduğu zaman da gidip
duruşmaya katılacaklar. Bunlar kaçar diye bakmak doğru değil. Aksi
halde milli iradeye kuşkuyla bakmış olacağız" görüşünü
bildirdi.
FEYZİOĞLU'NUN ÖNERİSİ
Kılıçdaroğlu, "Metin Feyzioğlu'nun 'yasama dokunulmazlığını
sadece gözaltı ve tutukluluk haliyle sınırlandıran ancak
yargılanabilmeyi olanaklı hale getiren' çözüm önerisi" ile
ilgili soru üzerine de Feyzioğlu ile görüştüğünü, bunun çözüm
olabileceğini, AK Parti'nin de dokunulmazlıkları Feyzioğlu'nun
söylediği şekilde sınırlandırılmasını kabul etmesi durumunda bunun
süratle yasalaşabileceğini ifade etti.
FUTBOLDAKİ ŞİKE İDDİASI
Kılıçdaroğlu, "Futboldaki şike soruşturmasında tüm sürecin
Ergenekon, KCK davasındaki gibi iddianameye yansımadan ortaya
döküldüğü ancak Deniz Feneri davasında hiçbir şeyin dışarı
sızmadığı" yönündeki soru üzerine, şunları kaydetti:
"Soruşturmayı yürüten savcılara bağlı bu. Polis
kendiliğinden gidip bu belgeleri vermez. Deniz Feneri davasında ben
hiçbir bilginin sızdığını görmedim. İfadelerin çarşaf çarşaf
gazetelerde yer aldığını görmedim. Gerçek anlamda
soruşturmanın gizliliği esastır, o gizliliğe uygun soruşturma
yapılıyor, yayın yasağı da koydular. Bakın öbür davaya,
mahkeme diyor ki 'Ergenekon adını kullanmayın, öyle bir örgüt
yoktur.' Ama biz hep beraber 'Ergenekon' diyoruz. Mahkeme
'Soruşturmanın gizliliği esastır' diyor ama çarşaf çarşaf
yayınlanıyor. Ben seçimler sırasında da söyledim. Asıl şimdi
yayınlanması lazım. Savunmayı yapanların, keşke mümkün
olsaydı, Silivri'deki mahkeme canlı verilseydi. İnsanlar kendi
savunmalarını yapıyor, öbürlerini dinledik gazetelerin birinci
sayfalarında. Şimdi savunmalar küçük küçük sayfalarda, hatta bazı
medya gruplarında hiç yer almıyor. Canlı yayınlansın, herkes
izlesin."