Doğru mu bunlar Orhan Pamuk?
Abone olOrhan Pamuk CNN Türk'te 'Söz Sizde' programına katıldı. Programa katılan bir öğrencinin reklam arasında Pamuk'la geçen diyaloğu herkesi hayretler içinde bıraktı.
İşte Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi Fatih Güner'in ağzından
olayın hikayesi:
Söz Sizde programı için üniversitemizden öğrenci isteyen CNN Türk,
gazetecilik onuruna hiç yakışmayan bir davranışta bulunarak, gerçek
konsepti konuğa soru soran üniversite öğrencilerinden oluşan bir
forumu, konuğun kendi kendini aklamak için çektiği bir manifestoya
dönüşmüştür. Bu gazetecilik ahlakına sığmayan bir davranıştan öte,
düşünen, fikir üreten ve sorgulayan üniversite öğrencilerinin
program esnasında bir dekora dönüşmesi durumudur.
Programa giderken konuğun Orhan Pamuk olduğunu öğrendiğim andan
beri nihayet sorularımı sorabileceğimi ve cevap alabileceğimi
düşünmüştüm. Oysa programın sunucusu Tayfun Ertan ve programın
yapımcısı olan Ferit (soyadını bilmiyorum) Bey'lerin bunu zaten
daha önceden planlamış olduğunu ve bu programın tamamıyla Orhan
Pamuk'un son zamanlarda kendine yöneltilen suçlamaları reddedeceği
bir oturuma dönüştüğünü gördüm. CNN Türk, eğer Orhan Pamuk'un
kendine yöneltilen suçlamalara karşı vereceği cevapları dinlemek
istediyse, onu özel bir programa alıp öğrencilerle
yüzleştirmemeliydi. Oysa "öğrenci forumu" programına çıkardığın
konuğunun öğrencilerin sorusunu kabul etmemesi hem Orhan Pamuk'un
hem de CNN'in büyük isimlerine yakışmayan bir davranıştır.
Program esnasında soracağımız soruların daha önceden kağıtlara
yazılması istendi, ve biz de orada 4 Boğaziçi Üniversitesi
öğrencisi 8 Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi olarak sormak
istediğimiz soruları kağıtlara yazdık. Bu uygulamanın programın
sadece ilk bölümünde olacağı, sonraki bölümlerde ise istediğimiz
soruyu mikrofonu isteyerek sorabileceğimizi bize programdan önce
zaten söylemişlerdi. Oysa programın birinci ve ikinci bölümünde
konuşulan konularla ilgili yazmış olduğumuz sorular sunucu Tayfun
Ertan'ın masasında olmasına rağmen o sorulara hiç sıra gelmedi. Ve
programın ikinci reklam arasında gazetecilik mesleğine hiç
yakışmayan davranışlar sayın Tayfun Ertan tarafından sergilenmeye
başlandı.
Öncesinde Orhan Bey reklam arasına girdiğimiz anda Tayfun
Ertan'a 30.000 sayısı hakkında çok fazla üstüne geldiğini gayet
kızgıın ve sert bir biçimde söyledi ki zaten program başladığından
itibaren korkusu gözlerinden okunuyordu. Tayfun Ertan ise toplum
gözünde bağımsızlığını koruyormuş gibi görünen bir gazeteci
olmasına rağmen ve istediği soruyu sormakta özgür olmasına rağmen
Orhan Pamuk karşısında alttan almaya başladı. Orhan Pamuk, önündeki
bir kağıdı Tayfun Bey'in yüzüne sallayarak daha bunlardan
bahsetmedik dedi. Programda konuşulacak konular o kağıtta yazılıydı
sanırım ve bunların hiçbiri atlanmak istenmedi çünkü Orhan Pamuk
toplum mahkemesinde kendini savunmalıydı. Uzunca bir süredir
televizyona çıkıp demeç vermediği için de bu hem Orhan Pamuk'un
kendisi için hem de Tayfun Ertan'ın büyük gazetecilik başarısını
göstermek için gerekliydi.
Bu sırada ayağa kalkıp Orhan Bey'e sorularım olduğunu söyledim, ve
Orhan Bey'de soruları görmek istedi. Yazdığım kağıtları ona
verdiğimde ise bir anda parlayarak bu sorunun olmayacağını hatta
hepimize dönerek hiçbir soru olmayacağını sinirli bir dille
söyledi. Tayfun Ertan ise bu konuyagayet ilgisizdi, o sırada
kulaklığıyla ilgilenmekteydi. Nitelikli ve kişilik haklarına
herhangi bir zarar dokundurmayacak olan yazmış olduğum soruları
aşağıda kelimesine dokunmadan yazdım.
Sorularımı soramayacağımı anladığım an, ayağa kalkıp Orhan Pamuk'un
kendisini aklamasına yardım etmek için asla arkasında onu
desteklediğimi belirten bir "pankart açmadığımı", ve Orhan Pamuk
kendi manifestosunu çekerken arkasında "dekor" olmayacağımı
söyledim. Bu yapılan hareketin ne Orhan Pamuk'un ne de CNN'in büyük
isimlerine yakışmadığını da belirtip programı terk ediyor olduğumu
söyledim.
Kanal D'nin kantininde oturup programın bitmesini bekledim, ve
programın bittiğini öğrendiğimde, stüdyoya geri döndüm ve Orhan
Pamuk'a dönük olarak Türk gençliğinin sesini kesmeye kalktığı için
O'nu tebrik ettiğimi ve kimsenin düşünen Türk gençliğini sindirmeye
kalkamayacağını belirtip bu işin burada başlamadığını ama burada da
bitmeyeceğini söyledim.
O sırada programın yapımcısı olduğunu düşündüğüm Ferit Bey'in bana
attığı buz gibi bakışı ise hayatım boyunca unutmayacağım.
Bu yazıyı yazıp Doğan Grubu'nun medya organları hariç, objektif
olduğuna güvendiğim tüm gazetecilere ve medya organlarına
gönderdim, çünkü insanlar o programda olanları öğrenmeli diye
düşünüyorum. Düşünen Türk gençliğini ne CNN Türk ne de Orhan Pamuk
sindirmeye kalkamaz, midesine oturur.
Programda sormak istediğim fakat Orhan Pamuk'un sansürüne katılan
sorular aşağıdaki gibidir.
"Muhafazakar ve aşırı milliyetçi diye nitelendirdiğiniz kesimi,
Batı'ya sırtını dönmekle suçluyorsunuz ve bu fikrinizi son 200
yıllık tarihimizde kendimizi hep Batı'ya kabul ettirmeye
çalışmamıza bağlıyorsunuz. Oysa ki Atatürk hiçbir zaman Batı'ya
Türkiye'yi kabul ettirmek için uğraşmamıştı ve yüzü de her zaman
Doğu'ya dönüktü, bunu kendisi de belirtmişti. "Muasır medeniyet"
ten kasıtı ise "çağdaş medeniyet"ti, Batı değildi. Buna dayanarak
Atatürk'ün de aşırı milliyetçi ve muhafazakar olduğunu düşünürsek,
aşırı milliyetçi ve muhafazakar olmanın nesi kötü?"
"Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük yazarlardan biri olarak
hakkınızda açılan davanın düşmesini beklediğinizi söylediğiniz ama
sizin yargılandığınız anayasa maddesine takılıp yargılanan sizden
başka 50 tane daha yazar olduğunu da belirttiniz. Peşinden
hakkınızda açılan dava yüzünden Türkiye'nin AB'ye girmesi konusunda
pürüzler yaşanabileceğini söylediniz. Peki neden diğer 50 yazarın
yargılanması Türkiye'nin AB yolunda engel teşkil etmiyor da,
sizinki bir ayrıcalığa sahip oluyor? Ermeni yazar Hrant Dink'in
hakkında açılan dava da önemli bir örnek değil mi?"
Fatih GÜNER
Bahçeşehir Üniversitesi
İletişim Fakültesi
Görsel İletişim Tasarımı Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi