Fezlekeli bakanların aşırı acıklı stratejileri!
Abone olEzgi Başaran 4 Bakan'ın Meclis'te yaptığı savunmaları tiye aldığı yazısında "Fezlekeli bakanların aşırı acıklı stratejileri!"ni anlattı...
İNTERNETHABER.COM
Yolsuzluk operasyonu sonrası haklarında fezleke hazırlanan 4 eski
Bakan için açılan meclis soruşturması ve yapılan savunmalar ilginç
yorumlara konu oluyor. Radikal si yazarı
Ezgi Başaran 4 Bakan'ın Meclis'te yaptığı
savunmaları tiye aldığı yazısında "sıfıra sıfır elde var
sıfır" dedi. Başaran "Fezlekeli bakanların aşırı
acıklı stratejileri!" başlıklı yazısında Bakanların
yaptığı savunma için "ortada ikna olunabilecek tek bir
bilgi yahut kanıt kırıntısı yoktu." dedi ve 4 eski
Bakan'ın savunmalarıyla teker teker dalgasını geçti.
İşte Başaran'ın yazısındaki ilgili bölüm:
EGEMEN BAĞIŞ: HEM SUÇLU HEM
GÜÇLÜ
Egemen Bağış, ‘hem suçlu hem güçlü’ deyimi nasıl hayata geçirilir talimi yapar bir haldeydi. Etrafa çok sinirlenmekten kendisini temize çekmeye dakikaları yetmiyordu biçarenin. Dolayısıyla başaramamıştı.
ERDOĞAN BAYRAKTAR: AĞLAMA YOLUNU
SEÇTİ
Sürecin "Ama biz bu işlerde hep beraberiz sanıyordum, beni niye
kurban ettiniz kurban olam" şaşkınlığı yaşayan kişisi Erdoğan
Bayraktar ağlama yolunu seçmişti. Egemen arkadaşı sinirden
'Tazmanya Canavarı'na dönüşürken, onun içinden ancak gözyaşları
çıkabilmişti. Okuldan gelen disiplin kâğıdını elinde tutan
velisinin dikkatini dağıtmaya çalışan bir çocuk gibi. Dolayısıyla
Bayraktar da başaramamıştı.
MUAMMER GÜLER: 10 DAKİKALIK
STRATEJİ
Muammer Güler’e gelirsek.. Süresini, delillerin hukuki yollarla
elde edilmediği ve gizli bir soruşturmanın öğelerinin basına
sızdırılması konularını sakız ederek geçirmeyi yeğledi. Ki bu
noktada haklıydı. Zira sahiden de gizli soruşturmanın can alıcı
kısımlarına vâkıf olmuştuk. Dediği gibi burada amaç ‘bir kamuoyu
algısı oluşturmaktı.’ Lakin bu, Türkiye’de ilk kez olmuyordu.
Ergenekon ve Balyoz sanıkları ve aileleriyle ilgili ‘kadın
satıcısı’ gibi feci haberler uydurulur, insanlar intihara ve
hastalığa sürüklenirken belli ki Muammer Güler bir İskandinav
ülkesinde kültür ve sanat faaliyetleri yürütüyordu.
Bağış’ın ‘Tazmanya Canavarı’, Bayraktar’ın ‘içli ergen’inden sonra
Güler’in 10 dakikalık stratejisinin de ‘prensip sahibi insan’
olduğu anlaşılmıştı. Gerçi "Bizi şüpheli sıfatıyla dinlemişler, bir
bakan şüpheli olamaz" sözüyle demokrasi prensipleri bakımından
stratejisini çökertmişti ama olsun. 10 dakika geçti ya…
ZAFER ÇAĞLAYAN: EN HEYECANLI
PERFORMANS!
En heyecanlı performans, hakkını teslim etmeliyiz, Zafer Çağlayan’a
aitti. Kürsüye çıkmadan önce gazetecilere 700 bin liralık meşum
saatle ilgili şöyle demişti: "Saati bir gazetenin ilanında gördüm,
çok beğendim, ilgili firmayla temasa geçtim. Bu konuşma yapılırken
Rıza Sarraf o ortamda bulunuyordu. 'Bizim orada ofisimiz var, alır
size gönderirler' dedi. Sonra bir araçla saati bana gönderdiler.
Saatin faturası alanın üstüne ama garanti belgesinde benim adım
geçiyor. Saatin parasını ödedim ve mal beyanımda da gösterdim."
Meclis'te de bu iddiasını kanıtladı. Nasıl mı? Mal beyanı olduğunu
iddia ettiği bir kâğıdı kürsüden sallayarak. Sanki mal beyanı o
saatin neyle yahut kim tarafından alındığının bir kanıt belgesi
olabilirmiş gibi.
"Hakkımdaki iddiaları delilleriyle çürüteceğim" diye başladığı
konuşmasında sadece bu mal beyanını gösterebildiği için Çağlayan’ın
10 dakika stratejisinin ‘kendisinden başka herkesin aptal olduğunu
varsaymak’ şeklinde inşa edildiğini idrak etmiş olduk.