Nasıl ki önce Adil Öksüz’ün, ardından İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın
sözde hastalığından dolayı serbest bırakılmalarını kamuoyu vicdanı
kabul etmiyorsa, Cumhuriyet Gazetesi ile Sözcü Gazetesi’ne yapılan
operasyonlar da aynı şekilde kamuoyu vicdanını rahatsız ediyor.
Cumhuriyet ile Sözcü gazetelerinin yayın politikalarını
benimsemem. Siyasi görüşüm farklıdır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın
Mit Tırlarına yönelik haberini, FETÖ emriyle vermesi,
Türkiye’yi Ortadoğu üzerinde oynanan ve ülkemizi
zayıflatmak isteyenler nezdinde zor durumda bıraktığı için
habercilik anlayışında doğal olarak görmem asla mümkün
değildir.
Ve yine sonrasında Can Dündar’ın yurt dışına çıkıp Avrupa
ülkelerini tek tek gezerek ülkemiz aleyhine propaganda yapması
gazetecilik değil, vatan hainliğidir!
*****
*****
*****
Cumhuriyet Gazetesi’nin “Kamyon savcıyı biçti”
manşeti kabul edilebilir değil, ama sırf bu manşetten dolayı o
gazetenin internet sitesinin genel yayın yönetmenini FETÖ’ye destek
iddiasıyla gözaltına almak ve FETÖ ile bağdaştırmak da doğru
değil.
Yine, Sözcü Gazetesi’ne 19 Mayıs günü, 15 Temmuz tarihinde
Cumhurbaşkanının tatildeki ikametini haber yoluyla deşifre ettiği
iddiasıyla operasyon yapmak da kabul edilebilir değil.
Akıl var, mantık var.
Her eylemi en ince noktasına kadar aylar, yıllar öncesinden
planlayan ve devletin her kademesinde 40 yıla yakın kadrolaşan
böylesine büyük ve güçlü örgüt, o gün Cumhurbaşkanına suikast planı
hazırlayacak ve yerini bilmeyecek?
Yerini de bir gazetenin haberinden öğrenecek.
Ne kadar saçma.
*****
*****
*****
Çok değil, 5-6 yıl önce Ergenekon Terör Örgütü davasında
FETÖ ortaya bir çuval koydu. İçine yarınlarda yani 15 Temmuz darbe
girişimlerini göz önünde bulundurarak engel teşkil edecek kim varsa
attı. Ordu içinde gerçekten iktidardan rahatsız olup darbe yapmak
isteyen subayları ifşa ederken, onların gölgesinde orduda görevini
yapan bu örgütle hiç bağlantısı olmayan subayları da aldı.
O FETÖ, şimdi de bir FETÖ çuvalı buldu, kim varsa içine
dolduruyor. Süreçte, kendi adamlarını tereyağından kıl çeker gibi
çuvaldan çıkarıyor, çok alakasız kişileri FETÖ suçlamasıyla
içine attırıyor.
Öyle bilgiler geliyor, öyle şeyler anlatılıyor ki, aklımız
almıyor.
FETÖ’ye destek çıkan işadamları için Ankara ve İstanbul’da
adalet borsası kurulduğu söyleniyor.
Anlayacağınız parayı bastıran işadamı dışarı çıkıyor.
Ömründe bir kere sohbete katılan içeride kalıyor ve memur
ise memurluktan atılıyor.
Tekerleme gibi haberler çıkıyor:
"FETÖ sanığını serbest bırakan hakimi FETÖ'den rüşvet
aldı diye tutuklayan hakim FETÖ'den tutuklandı.”
Bu tür vakalar, duyumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
“sonuna kadar mücadele edeceğiz” diyerek
kararlılığını gösteren ve bu kararlılık doğrultusunda canını ortaya
koyarak mücadele eden güvenlik güçlerinin moralini bozduğu,
işlerini zorlaştırdığı gibi mücadelenin ruhuna da büyük zarar
veriyor.
Daha da önemlisi kamuoyu vicdanını rahatsız ediyor. Korkular,
endişeler, kaygılar azalacağı yerde hakikaten artarak devam
ediyor.
Görünmez bir el, Türkiye Cumhuriyetini “insan hakları,
basın özgürlüğü yok, tek adam dönemi var” şeklinde yurt
dışında algıya yöneltiyor ve ülkemizi karalama kampanyasında
toplumsal algıyı yönetiyor.
Dedim ya, bunlar da FETÖ’nün bir eylemi. Amaç, toplumda infial
yaratmak, baskıcı zihniyette diye hükümeti ve Cumhurbaşkanını
yıpratmak.
Birilerinin çıkıp da artık FETÖ’nün bu gizli oyununa dur demesi
gerekiyor.
Yoksa toplumda konuşulan” Yarınlarda Ergenekon gibi
FETÖ’nün elebaşları da birer kahraman gibi dışarıya çıkarlarsa
şaşırmayalım. Hatta sokağa çıkıp tankların karşısına dikilen,
ülkesini koruma adına canını siper eden gaziler ile şehit
yakınlarının ve milletin her birinin devlet malına zarar vermekten
dolayı içeri alınmayacağı ne malum?” endişesi bir bakıyorsunuz
gerçek olmuş!
Yok artık!..