Fethiye'de sigorta parası için eşini uçurumdan attı iddiası
Abone olFETHİYE'de eşinin kayalıklardan atarak öldürdüğü iddia edilen hamile kadının ağabeyi Naim Yolcu konuştu. Yolcu, kardeşinin hem tatile hem de düştüğü bölgeye gitmek istemediğini, eşinin zorla ikna ettiğini söyledi.
İstanbul Pendik’ten tatil için eşi Hakan Aysal ile birlikte 18
Haziran 2018 tarihinde Muğla’nın Fethiye ilçesine giden 7 aylık
hamile Semra Aysal, iddiaya göre fotoğraf çekilirken kayalıklardan
düşüp öldü. Olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Hakan
Aysal’ın olay yaşanmadan bir süre önce eşi Semra Aysal’a 400 bin
lira değerinde ferdi kaza sigortası yaptırdığı ve üzerine de 119
bin liralık kredi çektiği belirlendi. Soruşturma kapsamında
gözaltına alınan Hakan Uysal, Muğla Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından ‘kasten adam öldürme’ suçuyla tutuklanarak cezaevine
gönderildi.
“Hamile olduğu için gitmek istemiyordu”
Kayalıklardan düşerek ölen Semra Aysal’ın Sakarya’nın Akyazı
ilçesinde yaşayan ağabeyi Naim Yolcu, kardeşi Semra Aysal’ın eşinin
ısrarlarına dayanamayarak tatile gittiğini iddia ederek şunları
söyledi; “Tatile gitmeden önce kardeşim doğumunun son aylarına
yaklaşmıştı, 7 aylık hamileydi. Hamile olduğu için tatile gitmek
istemiyordu, eşinin ısrarları doğrultusunda gittiler. Annem de
müsaade etmiyordu, ‘Kızım bu halde tatile gidemezsin, bu kadar uzun
yolu çekemezsin’ diyordu. Buna istinaden kız kardeşim beni aradı
‘Ben gitmek istemiyorum, Hakan çok ısrar ediyor, annem de üzülsün
istemiyorum, annemle konuş’ dedi. Ben de aile büyüğü olarak annemi
aradım annem razı gelmemesine rağmen yine de gittiler.”
''Geri dönüş biletini iptal ettirip Fethiye'ye
gittiler''
Kız kardeşi Semra Aysal’ın tatili tamamlayıp evine dönmek için
otobüs bileti aldığını ve yine eşi Hakan Aysal’ın ısrarları üzerine
olayın yaşandığı yer olan Fethiye’ye gittiklerini iddia eden ağabey
Naim Yolcu, “Normalde kız kardeşim İstanbul’da yaşıyordu, İzmir’de
otelde yer ayırıp oraya gittiler. Direkt Fethiye’ye gitmek için
yola çıkmıyorlar. İzmir’de kız kardeşimin izni bitiyor, dönüp işe
başlayacaktı. Orada da eşi Hakan ‘Bir de Fethiye’ye gidelim ondan
sonra döneriz’ demiş. Kız kardeşim de gitmek istememiş eşinin
ısrarı üzerine gidiyorlar. Kız kardeşimin geri dönüş için bileti
bile vardı, bileti iptal edip Fethiye’ye gidiyorlar. Eşi kardeşimi
zorla götürüyor derken silah zoruyla ya da kavgayla değil büyük
ısrarlarla oraya kadar götürüyor, ikna kabiliyeti çok iyiydi”
dedi.
“Yasaklı bölgeye girmişler”
Kız kardeşi Semra Aysal’ın yükseklik korkusu olmasına rağmen,
kayalıkların bulunduğu alanda eşinin ısrarıyla yasaklı bölgeye
kadar gittiklerini öne süren Naim Yolcu, “Kredilerden, hayat
sigortalarından şüphelendik. Zaten orada bir yasak bölgeye inişleri
var. O yasak bölgeye sağlıklı insanların dahi inmesi yasakken, 7
aylık hamile bir insanın oraya inmesi, oraya götürülmesi manidar.
Orada da ikna etmiş, kız kardeşimin zaten yükseklik korkusu var,
eşi ikna etmiş. Zaten kendisine kardeşimin yükseklik korkusu var
diye sorduğumuzda ‘Bana inandı, ben onun elini tuttum yavaş yavaş
indirdim’ diye kendisi bize anlatmıştı. Yazın başlangıcıydı hava
çok sıcak, kuru bir toprağın üzerinde 7 aylık hamile bir kadının da
3 saat orada bekletilmesini anlamış değiliz. Zaten ilk beyanında da
bana fotoğraf çekilirken kayadan düştü dedi, daha sonraki
gelişmelerde bize karşı da söylemini değiştirdi. ‘Çantadan telefonu
alayım diye arkamı döndüm, bir anda sesini duyduk, hiç düştüğünü
görmedim’ dedi. Bunları konuştukça şüphelerimiz çok daha arttı”
diye konuştu.
‘Adalete güveniyoruz’
Kız kardeşinin ölümünde sorumlu olan kişilerin cezalandırılmasını
isteyen Naim Yolcu, adalete güvendiğini ifade ederek şunları
söyledi: “Biz aile olarak davranışlarından, konuşmalarından bir
şeyler hissettik. Kendi ailesi de geldi onlarla da konuştuk, hatta
bir keresinde kendi kız kardeşinin şu cümlesini hiç unutmuyorum,
‘Siz hiç mi şüphelenmiyorsunuz? Bu insan şeytanın vücut bulmuş
hali’ demişti bize. Biz şüpheleniyorduk ama sükunetle olayı
izledik. Tam olarak emin olalım, elimizde deliller oluşturmak
amacıyla o an bir şey yapmadık. Tabi biz bunları öğrendikçe bazı
konularda şüphelerimiz arttıkça, insan olarak ağır bir süreç
yaşadık. Cezasını verelim diye düşündük ama ailecek hep şundan yana
olduk, cezasını Türk hukuku ve hakimlerimiz versin. Herkes kendi
yargısını uygulamaya kalkarsa düzen olmaz. Biz kendi yargımıza
inanacağız, o yolda yürüyeceğiz dedik, o yönde teskin ettik
kendimizi. Çünkü o an fevri davranıp bir kere öldürürsek, o bir
kere ölür ama bu olay kanıtlanırsa, adalet buna hükmederse o
cezaevinde her gün ölecek, bir gün ölmesin”