Fehmi Koru hakkında suç duyurusu!
Abone olFehmi Koru'nun Mardin Kızıltepe olayıyla ilgili yazdıkları yüzünden başı derde girdi. Koru'nun bu olayla yazdığı yazı yüzünden Kızıltepe başsavcısı suç duyurusu yaptı....
Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru adlı köşesinde başının Kızıltepe
olayıyla ilgili başının derde girdiğini yazdı. Yaklaşık bir ay önce
(27 Kasım 2004) bu sütunda çıkan ‘Kan denizinde boğulmak’ yazısı
yüzünden Koru hakkında Kızıltepe başsavcısı suç duyurusunda
bulundu. Koru şunları yazdı:
Türkiye, hak ve özgürlükler alanını genişletecek biçimde
anayasasını ve yasalarını elden geçiriyor, bu arada Basın Yasası da
yenilendi. Şimdi size bir soru: Yeni çıkan yasa, gazetelerde yazan
bizim gibi yorumcuların kamuoyuna mâl olmuş konularda kalem
oynatmalarını engelleme amaçlı bir madde içeriyor olabilir mi? Bu
bir mantık sorusu ve cevabı da belli: Hak ve özgürlükleri
genişletme amaçlı bir yasal düzenleme, tanımı gereği, eskisinden
daha özgürlükçü olmak zorundadır ve bu sebeple de ‘sansür’ amaçlı
kullanılamaz.
Ancak, Mardin’in Kızıltepe ilçesi başsavcısı böyle düşünmüyor.
Yaklaşık bir ay önce (27 Kasım 2004) bu sütunda çıkan ‘Kan
denizinde boğulmak’ başlıklı Gündem ile ilgili suç duyurusunda
bulunmuş başsavcı... Basın Yasası’nın 19. maddesi, hazırlık
soruşturmasıyla ilgili belge yayımını ve ‘görülmekte olan’ bir
dâvâyı etkileme amaçlı ‘mütalaa’ yayınlanmasını ‘suç’ saydığından,
savcılığın suç duyurusunda, bu köşede çıkan ‘yazı’ için, ‘haber’
sözcüğü kullanılıyor. Yayımlanmış bilgi ve belgelerden hareketle
veya henüz açılmamış bir dâvâ konusunda yazı yazmak yasanın lâfzına
göre suç değil. Ancak, Kızıltepe başsavcısı, ‘haber’ gibi sunduğu
yazımdan ‘suç’ çıkartma çabasında...
Yasa onun istediği gibi yorumlanacak olsa, son üç yılını
demokratikleşme çabasıyla geçirmiş Türkiye’nin basını en ağır
‘sansür’ uygulamasına mâruz ülkelerin baş sırasına oturtulması
gerekecek... Çok şükür, Türkiye’de öyle bir siyasî irade de o
iradeyi eğip bükecek bir uygulama ortamı da bulunmuyor...
Kızıltepe’de yaşanan olayla ilgili yazdığım yazıdan dolayı dâvâ
açılıp açılmaması gerçekten hiç önemli değil. Açıldığı taktirde,
bunun, bir basın özgürlüğü hesaplaşmasına dönüşeceğinden kuşkum da
yok. Biz, bu tür konularda epey şerbetliyiz.
Şahsımla ilgili bu gelişme, o tek yazıyı yazdıktan sonra uzaktan
izlemeyi sürdürsem de görevin gerçek sahiplerinin himmetine terk
ettiğim konuyla yeniden ilgilenmemi gerektirdi. Kamyonlarına
yükleme yaparken açılan ateş sonucu hayatını kaybeden baba ve 12
yaşındaki oğlu ile ilgili hukukî gelişmeler yakından izlenmeyi hak
ediyor. TBBM’nin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, üyelerinin
olay mahalline giderek yaptığı soruşturmanın sonucunu kamuoyuyla
paylaştı. İçişleri Bakanlığı Kızıltepe kaymakamının görev yerini
değiştirmeyi uygun gördü. Olaya adları karışan polislerle ilgili
dâvâlar açıldığı da biliniyor...
Yine de Kızıltepe’de garip bir şeyler olduğu kesin. Benimle ilgili
‘suç duyurusu’ yapan başsavcı iki farklı fezleke hazırlamış
bulunuyor. İlkinde operasyon düzenleyen polisler hakkında dâvâ
açılmasını talep ediyor. İkinci fezleke ise olağanüstü ilginç:
Ayağında terlikle sırtından yediği 13 kurşuna hedef olmuş 12
yaşındaki oğlu ile eşini kaybeden Makbule Kaymaz hakkında ‘bölücü
örgüt üyesi’ ithamıyla dâvâ açılması isteniyor. Neymiş, kadının
evinde İnsan Hakları Derneği üyesi iki avukatın kartviziti
bulunmuş... Fezlekeye göre, operasyon, o evdeki kişilerin kanundışı
unsurlara yataklık ettikleri ve eylem hazırlığı içerisinde
oldukları bir itirafçı tarafından ihbar edildiği için
yapılmış...
Bu son iddia havada; havada, çünkü yaslı annenin ‘terörist’ olarak
yaftalanmasında ‘gerekçe’ olarak kullanılan itirafçı, 12 yaşındaki
çocuk ile babasının öldürüldüğü operasyonun ertesi günü yakalanmış
bulunuyor... Soruşturma dosyasına giren Mardin Emniyetinin
yazısından bu durum açıkça anlaşılıyor...
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve İçişleri Bakanlığı
müfettişleri görevlerini yerine getirdiler; ancak dosyanın esas
sahibi olan Adalet Bakanlığı bütün ülkede olağanüstü hassasiyetlere
yol açmış, yurtdışında da yakından izlenen bir olayın en başından
itibaren hemen fark edilen bir dizi gariplik karşısında sessiz
kalıyor. Oysa, Kızıltepe Başsavcılığının durduk yerde bir yazımızla
ilgili ‘suç duyurusu’nda bulunması bile orada bir şeylerin yanlış
gittiğini düşündürmeliydi.
Umarım, bugünden itibaren düşündürür...
YAZI:Fehmi KORU