Yazıyı Serkan Helvacı göndermiş.
Yorum sizin...
***
İstihbaratı kuvvetli bir gazeteci arkadaşım geçen yıl
Galataport alşverişini anlatmıştı bana.
Sami Ofer'in yatının Bodrum açıklarına geldiğini,
Erdoğan'ın kardeşinin de içinde bulunduğu bir grubun helikopterle
yata gittiğini ve orada Salıpazarı ihalesi işini bağladıklarını
söylemişti...
Ben o zamanlar Salıpazarı'na ne yapılacağını bile bilmiyordum;
Galataport sözcüğünü ise hiç duymamıştım.
Erdoğan'ın bir kardeşi olduğundan da haberim yoktu.
Aradan aylar geçti, arkadaşımın anlattıkları bir bir
doğrulandı...
Geçenlerde bunu kendisine hatırlattım, güldü ve "nasıl
istihbarat" ama demekle yetindi.
Ben de gazeteciliğine bir kez daha şapka çıkardım.
Sonra Erdoğan'ın hiç görmediğini söylediği Ofer'le birkaç kez
buluştuğu ortaya çıktı...
Ve ben nedense Clinton'ın başını
Monica'nın değil, bu ilişkiyi reddederek yalan
söylemiş olmasının derde soktuğunu hatırladım.
***
Belli ki Salıpazarı işi daha şimdiden büyük yolsuzluk skandalları
arasında yerini aldı.
İstanbul'un bu değerli bölgesinin yabancı iş adamlarına, yat
buluşmaları ve gizli gece yarısı görüşmeleri ile satılması yıllarca
konuşulacak.
***
Tam bunları düşündüğüm sırada Süheyl Ünver'in
İstanbul Risaleleri kitabını karıştırıyordum.
Orada ilginç bir hikâyeye rastladım.
Size de aktarayım, bakalım nasıl bulacaksınız.
''Fatih İstanbul'u alıp da alayla Ayasofya önüne geldiği
zaman derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir
adam gönderdi...
Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler..
Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler...
Niçin hapsedildin diye sordular. Keşiş fala baktığını ve
kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp
İstanbul'u Türklerin alıp almayacağını bildirmek için remil
atmasını söylediğini, remilde İstanbul'un Türklerin eline
geçeceğini söylemesi üzerinde de Konstantin'in kızarak onu zindana
attırdığını hikâye etti. Ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki
falım doğru imiş."
Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp
çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse
ödüllendirileceğini bildirdi.
Keşiş remil attı ve şöyle dedi:
"İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak,
lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, bu
suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak."
Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini
kaldırarak, "İstanbul'da edindiğim yerleri ecnebilere
satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!" diye beddua
etti.
***
Ne dersiniz?
Fatih Sultan Mehmet'in laneti onca yüzyılın ardından gelip bu
hükümeti bulur mu?
Aslında bu soruyu her yıl İstanbul'un fethini kutlayıp yatlarda
yabancı iş adamlarına semt pazarlayan muhafazakâr demokratlara (!)
sormak gerekir.
Ne de olsa onların aklı bu işlere daha çok eriyor!..