Ermenilere İngiliz arşivi tokadı
Abone ol1. Dünya Savaşı'nda sadece Ermeniler mi acı çekti? Büyük devletlerin yaşanan olaylarda rolü ne oldu? Bütün bu sorulara İngiliz arşivleri cevap veriyor.
İngiliz hükümet arşivlerini tutan "İngiltere Ulusal Arşivi",
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı topraklarında bulunan
halklar arasındaki çatışmaların, "büyük devletlerin politikalarının
sonucu olduğunu" ve gelişmelerin Osmanlı topraklarındaki tüm
halklara acılar çektirdiğini gösteriyor.
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki acı olaylar, Balkanlar’dan
Türkler, diğer Müslümanlar ve öteki halkların da göç ettirildiği
daha geniş bir sürecin, yani Birinci ve İkinci Balkan savaşlarıyla
başlayan, Osmanlı’nın dışarıdan parçalanması sürecinin bir parçası
olarak kabul ediliyor.
Bazı Ermeni grupların ve Ermenistan’ın, o dönemdeki tüm
gelişmeleri, uluslararası koşulları göz ardı ederek, yalnızca
Ermeniler 1915 yılında sorunlarla karşılaşmış gibi yansıttıkları
olayları, İngiliz resmi arşivleri daha kapsamlı bir bakış açısıyla
değerlendiriyor.
O tarihlerde meydana gelen gelişmeleri yalnızca 1914’te başlayan
Birinci Dünya Savaşı içindeki bir durum olarak değil, Osmanlı
İmparatorluğu’nun dağıtılması süreciyle, yoğun göç ve sürgünlerin
olduğu 1912 Birinci Balkan Savaşı’nın çıkışıyla birlikte ele
alıyor.
İngiliz arşivcilerin değerlendirme yazısında, Osmanlı
topraklarındaki halkların, Birinci ve İkinci Balkan savaşları ile
Birinci Dünya Savaşı sırasında büyük devletlerce uygulanan "zorla
yeni sınır benimsetme politikalarının kurbanı olduğu"
belirtiliyor.
İngiliz Ulusal Arşivi’ne ait olan ve arşivdeki belgelere ulaşım
imkanı veren "www.nationalarchives.gov.uk" internet adresindeki
"Mülteciler ve Azınlıklar" başlıklı bölümde, Avrupa’daki tüm
mülteci sorunlarıyla ilgili İngiliz resmi belgelerinin tasnif
bilgileri yer alıyor. Bu bölümde, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma
dönemiyle ortaya çıkan bu tür sorunlarla ilgili binlerce cilt
tasnif edilmiş belgenin, İngiliz Ulusal Arşivi’nin "FO-78, FO-195,
FO-421 ve FO-424" kodlu kataloglarında bulunduğu belirtiliyor.
Bu bölümle ilgili değerlendirme yazısı ise, "Avrupa’da 20.
yüzyıldaki mülteci hareketleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma
süreciyle; bu imparatorluğun bir zamanlar yönettiği topraklarda
milliyetçiliğin uyanmasıyla başlar" deniliyor.
BÖLGEDEKİ MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ
Osmanlı’nın dağıtılmasının yol açtığı nüfus sorunlarına ait
belgelerin tasnif edildiği arşiv bölümünün genel değerlendirmesinin
yapıldığı bu yazı, şöyle devam ediyor:
"Bölgedeki milliyetçilik hareketleri, Türkiye’nin Avrupa’daki hemen
hemen bütün topraklarını kaybettiği ve ülkenin Avrupa kesiminde
yalnızca İstanbul ile çevresindeki küçük bir bölgeyi kendisine
bırakan 1912 Birinci Balkan Savaşı’na yol açmıştır. İkinci Balkan
Savaşı ise 1913’te, Yunan ve Bulgar milliyetçiliğinin birbirine
karşı husumeti nedeniyle başladı.
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışı ise, var olan
çatışmayı daha da karmaşık bir hale getirdi. Bu savaşta Yunanistan
ve Sırbistan müttefik kuvvetlere (İngiltere, Fransa ve Rusya’dan
oluşan itilaf devletleri); Bulgaristan ve Türkiye ise merkezi
kuvvetlere (Almanya ve Avusturya’dan oluşan ittifak devletleri)
katıldı. Kendisini giderek tırmanan çatışmanın içinde bulan yerel
halklar, büyük devletler arasındaki güç dengesi değişimlerinin
kurbanı oldu ve büyük devletlerle müttefiklerinin durumları
değiştikçe, bu yerel halklar da ya bizzat göçlerin hazırlayıcısı ya
da kurban duruma düştü."
"YAPAY YENİ SINIRLAR, YENİ SORUNLAR DOĞURDU"
"Kapsamlı mülteci hareketlerinin İkinci Balkan Savaşı sırasında
bölgenin genel karakteristiği olduğu" kaydedilen değerlendirme
yazısında, "yüz binlerce insanın, sınırların yapay biçimde yeniden
belirlendiği bir ortamda, zorla göç ettirildiğine" dikkat
çekiliyor.
Yazıda, "Müttefiklerin (İngiltere, Fransa ve Rusya), Türkiye gibi
savaştan yenik çıkmış ülkelere zorla benimsettiği yeni sınırlar,
yeni sorunlar doğurdu" deniliyor.
Savaşı kazanan Avrupa devletlerinin, bölgedeki halklar üzerinde yol
açtığı bu sorunları 1919 Paris barış konferansında çözmeye
çalıştığı kaydedilen değerlendirmede şu ifade kullanıldı:
"Siyasetçilerin 1919 yılında düzenlenen Paris barış konferansındaki
amaçları, barışın kalıcı olmasını güvence altına alacak bir siyasal
çözüme ulaşmaktı. Müttefik güçlerin (itilaf devletleri) bu amaçla
aldıkları bir dizi önlem arasında, halkları, etnik, dinsel ve
siyasal olarak bağlı oldukları topraklardan zorla, belki
ayrımcılığa tabi tutulmayacakları ve biraz daha güvenli olacakları
topraklara göç ettirmek de vardı. Neuilly-sur-seine’de 27 Kasım
1919’da imzalanan antlaşma, etnik, dinsel ve ulusal temellere
dayalı olarak kabul ettirilmiş bir çözümdür."
"http://www.catalogue.nationalarchives.gov.uk/rdleaflet.asp?sleafletı
d=312" internet adresinde bulunabilecek bu değerlendirme yazısının
atıf yaptığı belgelerin bazılarının tasnif başlıkları şöyle:
"1) Foreign Office, embassy, Ottoman Empire, c 1782-1923;
2)Foreign Office, consulates, Ottoman Empire, c 1782-1923;
3) Foreign Office, embassy, Turkey, 1923-1968;
4)Foreign Office, consulates, Turkey, 1923-1968." O tarihlerde
bölgede bulunan İngiliz diplomatlarının, askeri görevlilerinin ve
diğer yetkililerin resmi yazışmaları da dahil olmak üzere
milyonlarca belgenin yer aldığı bu arşiv bölümüyle ilgili bu genel
değerlendirme yazısı, Osmanlı’nın son dönemindeki nüfus
hareketlerinin, bu arşivi tasnif eden İngiliz tarihçilerce nasıl
yorumlandığını gösteriyor. Bu değerlendirme yazısında, o dönemde
yalnızca Ermenilerin değil, birçok halkın acılar çektiği görüşü,
"Büyük devletlerle müttefiklerinin durumları değiştikçe, yerel
halklar da ya bizzat göçlerin hazırlayıcısı ya da kurbanı duruma
düştü" ifadelerinde dikkat çekiyor.
Haber: Remzi Öner Özkan
Kaynak: