Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Hep söylüyorum. Hayal kurmayı seven, iflah olmaz bir hayalperestim ve bununla övünüyorum.
Ön koltuğunda oturduğum van araba, Bayburt’tan çıkıp, ıssız dağlara doğru tırmanırken, nedense aklıma Pink Floyd’un “Dark Side Of The Moon’unu” dinlemek geliyor.
Hep böyle oluyor zaten. Yıllar önce Yemen’de kanlı iç savaş çıkmadan önce, her türlü tehlikeyi göze alarak gittiğim Şibam’da da aynı duygu alıp götürmüştü beni.
Türkiye’nin bu yöresine ilk defa geliyorum.
Kendini yüzde 48 içinde hisseden bir insanı çelişkiler içinde bırakan bir coğrafya.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son seçimde yüzde 82 oy aldığı bir yöre burası.
O bildiğimiz yüzde 48 burada yüzde 17’e inmiş.
İşte tam burada, bir çağdaş sanat sergisine gidiyorum.
Adı giderek daha duyulmaya başlanan, Vuslat’ın, “Emanet” temalı sergisi…
Vuslat benim için aslında çok tanıdık bir isim.
Hürriyet’te 30 yıla yakın birlikte çalıştık.
Vuslat Doğan Sabancı…
Ama o artık benim için sadece “Vuslat…”
Sergiyi yapan sanatçının adı da sadece Vuslat…
Çünkü son dönemde en ilgiyle izlediğim yeni sanatçılardan birisi.
Aa size bu sergiden önce, gittiğim müzeyi anlatayım.
Çünkü ne bu harika müze serginin; ne bu harika sergi müzenin gölgesinde kalsın istiyorum.
Araçta 5 de yabancı kültür yazarı var.
Vanity Fair Italia’ya yazan Antonella Zangaro; Trebuchet Sanat Dergisi Editörü Kailas Elmer; Filipinlerin en büyük medya grubu ABS-CBN’in Orta Doğu Büro şefi Rose Eclarinal; İtalyan ‘ Il Sole 24 Hours’ gazetesinden Simone Filipetti; Orta Doğu sanat ve kültürü üzerine yayınları ile ünlü “The Markaz Review’dan Arie Amaya- Akkermans. Ayrıca, İstanbul Modern küratörü Ümit Mesci ve İstanbul’deki İngiliz Başkonsolosluğunun Sanat tarihi uzmanı olan konsolos yardımcısı Nathaniel Slatter da arabada.
Biraz sonra yörenin en yüksek yerlerinden birinde karşımıza mütevazı bir Guggenheim Müzesi çıkıyor.
Biliyorum, snop sanat nomenklaturası bu lafıma çok gülecek, eminim çok burun kıvıracak, hatta dalga geçecek.
Hiç önemli değil, burası benim için, Anadolu’nun Bayburt ilinin, ıssız bir tepesinde, çılgın bir hayalperestin, delice azmi ve vizyonu ile kurulmuş, kendi çapında mahalli bir Guggenheim…
Helal olsun bu toprakların çıkardığı sanatçımız Hüsamettin Koçan’a…
Burası ünlü resim sanatçımız Hüsamettin Koçan’ın Bayburt’ta kurduğu “Baksı Müzesi…”
Dünyada bir eşi var mıdır, bilmiyorum.
Bu bölge belki de Türkiye’nin, km başına en az insanın düştüğü bölgelerinden biri.
Tahmin ediyorum gençler kalmıyor bu bölgede.
Bu eksiklik de , bulunduğumuz yere, tam anlamıyla bir ıssızlık duygusu veriyor.
Etrafımızda 365 derecelik bir arazide, ufkun bittiği yere kadar hiçbir yerleşim yok.
Hemen altımızda Çoruh nehri, Afrika’daki Massai Mara nehrini andıran kavisler yaparak dolaşıyor.
Baksı Müzesi, Bayburt”a 45 dakika mesafede Bayraktar Köyü
civarında kurulu.
Baksı, adını eski Türkler’de şamanlıktan alıyor.
Müze 2010 yılında açıldı.
2014 yılında Avrupa Konseyi Müze ödülünü aldı.
Bu nedenle Juan Miro’nun ünlü “Güzel Göğüslü Kadın” heykeli bir yıl
boyunca Baksı müzesinde sergilendi.
Herhalde bu heykelin tarihinde, sergilendiği en muhafazakar
coğrafya burası olmuştur.
Vuslat’ın “Emanet” adlı sergisi, müzenin ana
salonunun ortasındaki “Göbek Bağı” adını verdiği 70 metre boyunda
devasa bir heykelle açılıyor.
Heykel salona giriş anında insanda çok şaşırtıcı ve etkileyici bir
etki yaratıyor.
Heykelin müzenin tavanında gökyüzüne açılan küçük yuvarlak
pencereye kadar uzanan ucu, hayatın göbek bağını ve insanı
gökyüzüne ve toprağa bağlayan hayat kordonunu çok etkileyici
biçimde anlatıyor.
Vuslat”ın ailesi o bölgeden. Duvardaki çizimleri ve heykelleri bu
bölgenin toprağının kili, kök boyaları ve malzemesi ile yapmış.
Sergi tam anlamıyla bir sözlü gelenek ürünü. “Anneannem”in bana
anlattığı masalları ben de başkalarına anlatıyorum” diyor.
İngilizlerin “In the middle of nowhere”, yani “Hiç bir yerin
ortası” dediği bir coğrafyada, gelenekle, moderniteyi bu kadar
çarpıcı güçle anlatan eserler serginin etkisini de zirveye
taşıyor.
Sert bir geleneğin, aynı sertlikte bir modernite; muhafazakar bir
iklimin, modern bir mahremiyetle buluştuğu yer haline geliyor
burası.
Grammy internet sitesinde, gösterime yeni çıkan “Barbie” filminin
müzikleri için ilginç bir tanım yapılmış.
“Futura Nostalgia” diyor.
Nostalji kelimesi ile gelecek kelimeleri yan yana gelince
sanki bir oksimoron yaratıyor ama burada Baksı müzesinde, bu Emanet
sergisinde geçmişin masalları inanılmaz bir modernite ile geleceğe
emanet ediliyor.
Böylece “Nostalgia” kelimesi, geçmişin tasallutundan ve
uyuşukluğundan kurtuluyor.
Biraz önce söylediğim gibi, Miro”nun “Güzel Göğüslü Kadın”
heykeli bir yıl boyunca bu salonda, Göbek Bağı’nın izleri üzerinde
sergilendi. O kadın, bir yıl boyunca aşağıda akan Çoruh nehrine ve
insana “Game of Thrones” dizisi hissi veren coğrafyaları
seyretti…
Kendimi o heykelin yerine koyup ben de seyrettim bu 360 derece
ıssızlığı.
Aklıma ne geldi biliyor musunuz?
Türkiye bir gün “Burning Man” gibi bir festival düzenlese, onun
yeri işte tam burasıdır.
Hayalperestliğime gülüyorsunuz değil mi…
Haklısınız.
Üç beş kişiden oluşan ahlak muhafızı derneklerin Festivalleri
yasakladığı bir dönemde ve coğrafyada bunu hayal etmek bile
abes.
Olsun ben yazayım.
Tıpkı Çanakkale Köprüsünün adının “Troya” olması gerektiğini
defalarca yazdığım gibi, Türkiyle”nin Burning Man tarzı ultra
modern sanat festivalinin yapılacağı yer burası olmalı
cümlesini de ilk ben telaffuz etmiş olayım.
Orada Anadolu’nun şehir ve kasabalarında türeyen, bir avuç “Ahlak muhafızı” fanatiğin, kraldan fazla kralcı kaymakam, belediye başkanı ve valinin bu ülkeye nelere mal olduğunu bir kere daha anlıyorum.
Bütün dünyada artık “Gidilen sergi” anlayışı
gelişiyor.
Şehirlerde elimizin altındaki müzelerin dışında bizden uzak
mahallendeki sergilerler beni de artık çok cezbediyor.
Coğrafya ile müzenin, müze ile serginin buluştuğu
“Destinasyonlar”
Turgut Uyar”ın şiirindeki gibi ”Bazen kalkıp gitmek iyidir”
dedirten yepyeni konseptler…
İşte sırf o nedenle bu sergiyi gezin, bu müzeyi görün, bu
coğrafyayı seyredin diyorum.
Sergi 30 Kasım 2023 tarihine kadar açık.
Belki de bu güzel ülkenin gökyüzünün altında, yıldızların harika
göründüğü tam bu yerde, bir kadın sanatçımızın açtığı bu sergide,
Cumhuriyetimizin 100”ncü yılını kutlamak da harika bir fikir
olabilirdi.