Erdoğan'ın sıradışı başdanışmanından ilginç itiraf!
Abone olCumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Mehmet Uçum, solcu olduğunu eski Türkiye Komünist Partisi'nin gençlik kollarında görev aldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Mehmet
Uçum, verdiği bir röportajda solcu olduğunu açıkladı, eskiden
Türkiye Kominist Partisi'nin gençlik kollarında görev aldığını
söyledi.
Bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partililer arasında sorun
teşkil etmediğini belirten Uçum, 80 darbesi ve sonrasında işkence
gördüğünü açıkladı.
HaberTürk'ten Kübra Par'a konuşan Uçum'un açıklamaları
şöyle:
Sol hareketin içinden geldiğinizi duydum,
doğru mu?
Evet. Karslıyım. 1980 öncesine Kars'ta solun hâkimiyeti vardı.
Ağabeylerim, amcalarım sol hareketin içindeydi. 12-13 yaşında
politik faaliyetlere katıldım. Eski Türkiye Komünist Partisi'nin
gençlik kolundaydım. Darbeden birkaç gün önce çok sevdiğim
arkadaşım Hamza Can çatışmalarda öldürüldü. Hem onun ölümünü
protesto etmek hem de kendimizi ifade etmek için duvarlara yazılar
yazdık, pankartlar astık. "Faşizme geçit yok" "Hamza Can
ölümsüzdür"... Ertesi gün polis beni gözaltına aldı.
Yazıları duvarlara yağlı boyayla yazıyorduk. Ayakkabılarıma boya
damlamış. Suyla silmiştim ama ayakkabım kuruyunca boyalar ortaya
çıktı. Duvarlara yazanlardan biri olduğum anlaşıldı. Tek başıma
yaptığımı söyledim ama inanmadılar. Kafamda hayali bir karakter
oluşturdum. O zamanlar Şener Şen'in tıraş bıçağı reklamında Seyfi
diye bir karakter vardı. "Her şeyi Seyfi'yle
yaptım" dedim. İnandılar.
"KALKIN LAN DARNBE OLDU"
11 Eylül 1980 sabahı "Gözün aydın öğleden sonra çıkacaksın" dediler. Ama beni savcılığa götürecek polis arabasının benzininin bitmiş. Yani iş yarına kalmıştı. Ertesi gün 12 Eylül oldu. Hücrelerin kapısı tekmeyle açıldı. "Kalkın lan darbe oldu" dediler. Gözaltı sürem 55 güne çıktı. Sonra Erzurum sıkıyönetim cezaevine gittim. Diyarbakır Cezaevi'nin mikro bir pratiğini orada yaşadım. Mahkûmları her sabah yerlerde süründürürlerdi. Coplatırlardı. Marşlar ezberletip, söyletirlerdi. Hakaretleri saymıyorum bile. En nihayetinde tahliye oldum.
Kendinizi hala solda görüyor
musunuz?
Tabii. Geleneksel değerlere bağlı sol politikalardan yanayım. Doğru
tanımlama buysa muhafazakâr sol demokratım.
AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'la
yolunuz nasıl kesişti?
Uzun yıllar AK Parti'ni demokratikleşme sürecine destek verdim.
'Yetmez ama evet' platformu içindeydim. 2010'da TMK mağduru
çocuklar ile ilgili bir toplantıda Tayyip Erdoğan ile bir araya
geldik. Bunun bir çocuk sorunu olduğunu anlattım. "Bu
sorunu çözeceğiz" dedi. Sonraki süreçte yeni Anayasa
konusunda Osman Can ile çalışmalar yaptık. Sonra Akil İnsanlar
Heyeti'ne davet edildim. 7 Haziran'da Kars'tan milletvekili
seçildim. 1 Kasım'da anayasa konusunda daha fazla katkıda
bulunacağımı düşündüğüm için milletvekilliği yerine bu görevi
tercih ettim.
Solcu olarak AK Parti ve Erdoğan'a
mesafeli bakmıyor muydunuz?
Hayır. Latin Amerika solculuğuna yatkındım. Modern Batı solculuğu
dindarları gerici olarak görür. Latin Amerika solcuları ise
meseleyi dindarlarla birlikte toplumu değiştirme üzerine kurar.
İnanç olgusu ve dindarlık kaçınılmaz bir gerçektir. Bu değerleri
dışlayarak sol politikalar üretemeyiz.
Solcu olmanız Erdoğan ve ekibiyle aranızda
sorun yaratıyor mu?
Hiçbir sıkıntı yaşamadım. Hayatımda değişen bir şey yok. Üzerimde
mahalle baskısı hissetmiyorum. Seküler hayat tarzımı sürdürüyorum,
bu Cumhurbaşkanımızla ilişkimizi etkilemiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı olduğunuz için başkanlık
sistemiyle ilgili kafasında ne olduğunu en iyi bilen isimlerden
birisiniz. Erdoğan ne tip bir başkanlık sistemi istiyor?
Türkiye'nin ihtiyacı başkanlık sisteminden önce yeni anayasadır.
Cumhurbaşkanı bunu dile getirdiğinde cumhurbaşkanlığının gündemi bu
zannediliyor. Bu doğru değil.
Cumhurbaşkanının yeni anayasayı kendi adına değil millet adına
gündeme getiriyor. Yeni anayasa gündeme taşındığı için hükümet
biçimi konusunda da yaklaşım ortaya koyuyor. Türkiye için en etkili
hükümet biçiminin başkanlık sistemi olacağını söylüyor. Bunu tarif
ederken de Türk tipi ya da Türkiye biçimi diyor.
Peki, bu Türk tipi başkanlık sisteminden
kasıt nedir?
Türkiye modeli ifadesi esas itibariyle küreselden düşünüp, yerel
davranmayı içeriyor. Dünyanın hiçbir ülkesinin anayasal sistemi
kendi tarihini, kültürünü, yerel özelliklerini dışlamaz. Evrensel
değerler ve ilkeler var. Türkiye biçimi dediğimiz model de,
evrensel ilkelerden, pratiklerden, kurallardan esinlenip, evrensel
standartların altına düşmeden kendi tarihimizle, kültürümüzle,
yerelliğimizle sentez yaptığımız bir modeldir. Kendi
yerelliğimizi göz ardı edersek Cumhuriyet'in kuruluşunda düştüğümüz
hataya tekrar düşeriz. Cumhuriyetin kuruluşunu Batı tipi
bir medeniyet hedefiyle gerçekleştirdik.
Batı tipi devlet o günün anlayışıyla ulus devletin üzerine oturuyordu. Ulus devlet ise etnisite gerektiriyordu. Bu etnisiteye dayanmak dışlayıcılığı ortaya çıkarıyordu. Aydınlanmacı ulus devlet anlayışı inanç değerlerini önemsizleştirdi. 1921'den sonraki anayasalar sadece etnik anlamda değil, inanç ve kültür değerleri anlamında da dışlayıcı anayasalardı.