Erdoğan'ın erken seçim planı ilk iki hamle tuttu!
Abone olRadikal yazarı Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, erken seçimle birlikte Başkanlık sistemi provası yaptığını ileri sürdü.
"Erdoğan, seçim hükümetini bir tür yarı-başkanlık
provasına çevirmeyi ve halka işte koalisyonlar artık kurulamazken
bile başkanlık altında işlerin nasıl ilerlediğini göstermek
istiyor."
Bu yorum Radikal yazarı Murat Yetkin'in bugünkü köşesinden.
Yetkin bu yorumuna dayanak olarak ise 7 Haziran seçimlerinin
üzerinden 1 ay geçmesine karşın AK Parti'nin hala ülkeyi yönetir
durumda olmasını gösterdi.
Erdoğan'ın Deniz Baykal ile görüşmesinin ve Meclis Başkanlığı
seçiminden önce partilere hükümet kurma görevi vermemesinin planın
iki hamlesi olduğunu da söyleyen Yetkin, şunları yazdı:
"...
AK Parti’nin bu durumdan şikâyetçi olduğu söylenemez, iktidar
fiilen devam ediyor ne de olsa.
İsterseniz dönün bir 7 Haziran gecesi balkona dizilen AK
Partililerin yüz ifadelerine izleyin bir de şimdiki sanki hiçbir
şey olmamış özgüveniyle duruşlarına. Meclis Başkanı seçimi AK
Parti’nin 7 Haziran yaralarını sarmasını sağladı; İsmet Yılmaz dün
Genel Kurul’u aç-kapa yaparak sürece ortak olduğunu
gösterdi.
Zaten bu zamana oynama süreci Meclis Başkanı seçiminin yeni hükümet
kuruluşunun önüne geçmesiyle başlamadı mı?
....
Geçmişi düzeltmek mümkün değil, ama geçmişi doğru anlayarak yeni
hatalara düşmemek mümkün. Öncelikle Erdoğan’ın hakkını
Erdoğan’a vermemiz gerekiyor; sadece iki hamleyle siyasetin akışına
el koydu.
Birinci hamle Baykal ile görüşmesi oldu: Bu
hamlesiyle sadece CHP içine değil, CHP ve MHP arasına da çatlak
soktu. Erdoğan daha baştan itibaren Meclis Başkanının, yani
kendisine vekâlet edecek kişinin sadece AK Partili değil, kendisine
sadakati şüphe götürmeyecek bir AK Partili olması gerektiğine
inanıyor, bunu da doğal sayıyordu. Bu aşamada Kılıçdaroğlu
önleyici bir hamle ile Meclis Başkanlık seçimi ile koalisyon
çalışmalarının ayrı tutulması gerektiğini açıklamasaydı CHP’deki
hasar daha büyük olabilirdi.
Erdoğan’ın ikinci hamlesi ise, kendisinden önceki
cumhurbaşkanları gibi hükümeti kurma görevini başbakan istifa eder
etmez vermek yerine süreci uzatmak oldu. Anayasa’nın 116’ıncı
maddesinin verdiği bir imkâna dayanarak önce Meclis Başkanlığı
seçimini, sonra da Meclis Başkanlık Divanı oluşmasını bekleyeceğini
söyledi; süreçler olabildiğince uzatılıyor.
Siyaset kulisindeki fısıltılara göre, Davutoğlu bu hafta görevi
Erdoğan’dan alsa bile koalisyon görüşmelerine Ramazan Bayramı,
Yüksek Askeri Şura (1-4 Ağustos bekleniyordu, hafta sonuna bağlı
olarak 3-5 görünüyor) gibi aralar girebilir.
... Süre uzadıkça muhalefet partileri birbirine düşüyor, yılgınlık
artıyor ve hemen herkes Erdoğan’ın aklındaki “Seçim
tekrarı” projesine teslim oluyor. Nitekim özellikle
Celal Doğan’ın da Erdoğan ile görüşmesi ardından HDP
“Seçimse seçim” kıvamına gelmiş görünüyor.
Seçimin mevcut durumu çok değiştirmeyeceği söyleminin de Erdoğan’ı
pek etkilediği söylenemez.
Seçim hükümetini bir tür yarı-başkanlık provasına çevirmeyi ve
halka işte koalisyonlar artık kurulamazken bile başkanlık altında
işlerin nasıl ilerlediğini göstermek istiyor. Kasım’daki
seçime 15-16 Kasım’da Antalya’da dünya liderlerine ev sahipliği
yapmış olarak gitmek, AK Parti’yi bir şekilde 276’nın üzerine
çıkarıp Anayasa değişmese de fiilen yarı-başkanlığa geçmek
istiyor. Çünkü herhangi bir koalisyon Erdoğan’ın tek başına AK
Parti hükümetinde olduğu gibi rahat davranmasına izin
vermeyecek.
Kılıçdaroğlu dün uzlaşmayı ihtiyacını öne çıkardı, bir an önce
hükümet kurulmalı dedi.
Bu sözleri acaba AK Parti-CHP koalisyonunun Erdoğan pek hoşlanmasa
da kurulması ihtimalinin hâlâ masada olduğuna mı işaret ediyor?
Bunu görmek için de önce Erdoğan’ın Davutoğlu’na hükümeti
kurma görevini vermesini beklememiz gerekecek.