Tarih kitaplarında bile yazdı.
“ ABD bizim müttefikimizdir, stratejik ortağımızdır.”
Son üç nesil bu öğretiyle büyüdü.
Peki ya şimdi?
Stratejik ortağımız yani dost diye bilinen ABD ile aramızdaki
kriz dünya basınındaki çığırtkanlara göre neredeyse 3. Dünya
Savaşı’nı çıkaracak çizgiye doğru hız alıyor.
Neden?
Çünkü karşılarında o eski bildik Türkiye yok. Türkiye artık tam
bağımsız ülke olma hedefinde başını kumdan çıkarmış durumda.
Artık hamilik istemiyor, artık ABD’nin çıkarlarına ve tabii ki
İsrail’in sözüm ona yayılmacı politikalarında dünyanın liderliğine
soyunma amacına hizmet etmek istemiyor.
4. endüstri devrimiyle beraber ticari güç dengelerinin toprak
işgalinden çıkarak sermaye işgaline kaydığı günümüz dünyasında
Türkiye “artık ben de küresel güç olarak masada varım” dediği
için, AB’sinden, ABD’sine kadar her koldan bir yaptırım ve baskı
altında kalıyor.
******
******
******
Türkiye her ne kadar bu ekonomik yaptırımlar nedeniyle içeride
de bir krizle karşı karşıya kalsa da şu bir gerçek ki büyüyen ilk
10 ekonominin içinde.
Kendi madenlerini kendi çıkarıyor, kendi işlemeye başlıyor ve
kendi enerjisini kendisi üretiyor. Dışa bağımlılıktan çıkıyor.
Yabancı sermaye için cazip ülke konumuna geliyor.
Sosyal ve demokratik yapısını geliştiriyor.
İdari yapısını sil baştan değiştiriyor, kurumlarını
güçlendiriyor.
Kendi kararlarını kendi alıyor. Sadece batıya değil, yüzünü
doğuya da çeviriyor. Rusya ile her yönden dost ülke pozisyonuna
bürünüyor, Hindistan, Çin ve Japonya ile ticari ilişkilere
giriyor.
Müslüman ülkelerin lideri konumuna bürünüyor.
V.b….
******
******
******
Dolayısıyla şu konjonktürde tehlikenin adı Türkiye!
Adres de doğrudan Devlet Başkanı Erdoğan ve A takımı.
Önce PKK , DHKP-C,DAEŞ, YPG, PYD ne kadar yasa dışı terör örgütü
varsa, Gezi olayları, 6-7 Ekim sokak eylemleri, 17-25 Aralık
operasyonları, MİT araçlarının engellenmesi gibi ne argüman varsa
siyasi kollarıyla beraber üzerimize saldılar, olmadı. Sonra
FETÖ ile işgale kalkıştılar, olmadı. Sonra ticari kıskaca aldılar,
yine olmadı.
Şimdi yaptırım kararı ile bizi İran benzeri bir duruma sokmak
istiyorlar.
ABD Hazine Bakanlığı’nın, ABD vatandaşı Papaz Andrew
Brunson'ın salıverilmesine karşılık İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım uygulama
kararının arkasındaki neden de bu.
Eskiden ABD’nin işine gelmiyor diye bu ülkede Başbakan ve 3
bakan asıldı, eskiden ABD’nin işine gelmiyor diye hükümetler
devrildi, hatta ABD’den bakan bile getirip paranın başına
oturttuk.
Dedim ya şimdi durum farklı.
Sen hem bu ülkede kanlı darbe eylemi yaptırdığın terörist
başını vermeyeceksin, hem bizim banka müdürümüzü yargılayıp
hapse atacaksın, hem bize yaptırımlar uygulayacaksın, hem de bizim
ülkemizde casusluk faaliyetlerinde bulunan rahibi salıvermemizi
isteyeceksin.
İstediğin olmayınca da iki bakanımız üzerinden bizi ablukaya
alacaksın.
Yok artık, bu ülkenin insanları artık ne sen istiyorsun diye
Başbakan astırır, ne hükümet devirtir, ne de bakan
harcatır.